Adı Mert Koçak, Tıp fakültesinde okurken etrafındaki herkes aşk acısı çekiyordu. Arkadaşları, dostları, hepsi aşk acısından muzdariplerdi. Ve sonrasını Koçak çok şaşıracağınız bir şekilde şöyle anlatıyor, ‘’Aşk acısı, ekmek su gibi hayatımızın neredeyse her noktasındaydı. Aşk acısının insanları canlarından bile vazgeçirebildiğini gördüm. Bunlar çok büyük etken ama bu mesleği seçmemde en büyük etken şudur; bir gün sabah yürüyüşüne çıkmıştım yolda giderken bir adamın eşini tekme tokat çocuğunun yanında dövdüğüne şahit oldum. Ve hiç bir vatandaşın da müdahale etmediğini gördüm. Bu manzarayla karşılaşınca çok radikal bir karar alarak tıp fakültesini bıraktım. Artık ezilen kadınlara bir şekilde yardım etmem gerektiğini ve erkeklerin kadınlara davranışlarını düzeltmeleri için ne yapmam gerektiğini düşündüm. Tek başıma yeterli olmayacağımı biliyordum ama koskoca bir karanlık içinde bir mum ışığı olmayı tercih ettim. Ve tıp fakültesini bırakıp psikoloji okudum. O günden beri elimden geldiğince her kadının dertlerine sorunlarına çözüm üretmeye başladım, erkeklere de sağlıklı bir ilişki ve düşünce nasıl olur bunu öğretmeye çalıştım terapilerimle. Mesleğimi bu şekilde seçtim. ‘’diyor
KOÇAK: ‘’ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ ŞİİR YAZIYORUM’’
Çocukluğundan beri sanata olan merakını anlatan Mert Koçak, ‘’5 yaşında kendi kendime okumayı öğrenmişim. 8 yaşında okula başladım. 7 yaşında sözler şiirler yazmaya başladım. Çok düşünen,çok hayal kırıklığı yaşayan ve ayrıca çok üreten bir zihnim ve ruhsal yapım var. 9 yaşında kendi kendime besteler yapamaya başladım. Bu böyle devam etti. Çok ilginçtir ki beni çok ama çok etkileyen şey hep rüyalarımda kendimi aşırı bir kalabalığa şarkı söylerken görürdüm. Ve son 10 yıldır rüyalarımda şarkı sözleri yazıp besteler yapıyorum bunu rüyamda görüyorum ve gecenin üçünde kalkıp ses kaydı yapıp,sözleri bir kağıda yazıp tekrar uyuyorum. Bu ayda 3-4 kere olur. Ama bunların dışında çok önemli bir etken daha var. O da dinlediğim danışanlarımın, hastalarımın hayatlarını, şarkılara bestelere çeviriyorum. Bu da bana kendimi mükemmel hissettiriyor. Hiç bitmeyen bir hazinem varmış gibi hissediyorum. ’dedi
ALBÜMÜMÜN ARANJÖRÜ OZAN ÇOLAKOĞLU
Ruhsal ve fiziksel anlamda hazır hissettiği andan itibaren albüm çalışmalarına başladığına değinen Koçak albümde çok değerli isimlerinde olduğunu belirterek, ‘’Şu an yapım aşamasında çok sevdiğim abi diyebildiğim bir aranjörle çalışıyorum. Ozan Çolakoğlu inanılmaz bir zekaya ve yeteneğe sahip onunla çalışmak istedim ve sağ olsun o da beni kırmadı. Sanırım 1 ay sonra şarkılarımız çıkar diye tahmin ediyorum. Açıkcası dinleyicilerimizi çok güzel sürprizler bekliyor. Onlara Doğum günlerinde dans edebilecekleri ve sevdiklerine söyleyebilecekleri çok güzel bir Doğum günü parçası hazırladım ve bir de birbirlerini sinirlendiren çiftler için hareketli bir parça olacak.’’
KOÇAK: ‘’PSİKOLOG OLMAK İLE SANATÇI OLMAK AYNI ZORLUKTA’’
Koçak, gerek psikolog gerekse sanatçı olmanın en büyük zorluğunun insana hitap şeklinin doğru yapılmasını da belirterek, ‘’ Her meslek gibi psikolog olmanın da güzel ve zor tarafları var. Mesleğime ilk adım attığım zamanlar danışanlarımın duyguları seans esnasının dışında beni çok düşündürür ve duygulandırırdı. Sanırım bu alanda başarıya ulaşmamı sağlayan en önemli etkenlerden biri de budur. Onlara tüm enerjimi vermeye çalışırım. Çünkü onlar sizi uçurum kenarında tutunabilecekleri bir dal parçası, açılmayan bir kapı kilidinin bir anahtarı olarak görüyor. Kimi zaman omzumda ağlayan danışanlarım oldu kimi zaman da intihar teşebbüsünde bulunan ve hastanede sabaha kadar başında beklediğim danışanlarım oldu. Tabi ki bunlar mesleğimin zor tarafları. Ben mesleğimin çok zor bir meslek olduğunu düşünüyorum ve herkesin yapamayacağı bir meslek olarak görüyorum. Şimdi her yıl binlerce psikoloji okumuş psikologlar mezun oluyor ama binlerce kişinin arasından çok sayılı kişiler gerçek psikolog olabiliyor. Her diplomayı eline alan psikolog değildir. Bu çok derin bir meslektir. Sözlerimi uzatmayayım daha fazla. Tüm bu zorlukların yanında danışanlarımın ve hastalarımın yüzünün güldüğünü gördüğüm zaman ve bana güzel bir söz söylediğine şahit olduğum zaman dünyalar benim oluyor. Bu haz inanılmaz. Bu da bana inanılmaz meslek aşkı kazandırıyor ve inanılmaz heyecan veriyor. Bu durum bana mesleğimde enerji veren en önemli unsurlardan biridir. İnsanlar heyecan duydukları meslekleri tercih etmelidirler diye düşünüyorum. Sanat konusuna gelecek olursak ben size çok kolay bir şekilde “ben psikoloğum” diyebilirim. Evet yüzlerce yazdığım ve bestelediği şarkılarım var ama ben sanatçımıyım bilmiyorum. Kendime kolay bir şekilde ben sanatçıyım diyemem. Şu aşamada da sanatçı olduğumu daha düşünmüyorum. Ama piyasadaki birçok kendini sanatçı sanan kişilerden çok daha etkin işler ortaya koyduğumu düşünüyorum. Sanatçılık devamlı üretkenlik ister ama bu üretkenliğin yanında da üretilen ve yapılan işlerin sanat eseri değeri taşıması gerekir. Bu nedenle şu aşamada kendime “ben sanatçıyım” diyemem. Çünkü bu kimlik kolay elde edilmez. ‘’dedi
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.