Kültür turizminin duayeni, kurduğu Fest Travel ile kültür turizminin ete kemiğe bürünmesini sağlayan, bu alanda birçok ilki başlatan Faruk Pekin, kaleme aldığı kitaplarına bir yenisini ekledi. Aralarında TUYED’in de (Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği) bulunduğu birçok kurumun kurucusu, yöneticisi veya üyesi olan Pekin, yeni eseri “Gezmek Yaşamaktır” kitabının önsözünde şöyle diyor: “Bir gezi tasarımcısı olarak yüzlerce gezi programı yarattım. Az bilinen, hiç bilinmeyen yerlere gezi alışkanlığı başlattım. Bu yoğun çaba içinde zaman zaman ‘gezi yazıları’ yazdım.”
Hil Yayın tarafından hazırlanıp piyasaya verilen “Gezmek Yaşamaktır” 326 sayfadan oluşuyor. Kitap, Faruk Pekin’in bu gezi yazılarından oluşuyor. Kitaptaki gezi yazılarının çoğu yayınlandıkları gazete ve dergilerde basıldıkları biçimleriyle değil, o yayınlara gönderilmiş kısaltılmamış halleriyle yer alıyor.
“Önemli olan görmek değil, algılamaktır”
Pekin, “Gezmek Yaşamaktır” adlı yeni kitabına daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış bazı yazılarını da koymuş. Tüm yazıları için “Kitaptaki gezi yazıları gezi edebiyatımıza naçizane katkılarımdır” diyen Pekin’in şöyle devam ediyor: “ ‘Önemli olan görmek değil, algılamaktır’ sözüyle yollara düştük. Hayal kurduk, ama gerçekleştirdik. Sonra da algıladıklarımızı ‘dia, fotoğraf gösterili söyleşi’lerle, yazılarla paylaştık.”
Pekin gezip, gezdirdiği birbirinden ilginç yerlere ilişkin notlarını okurla paylaşıyor. Bu notlardan kitabın 143’ncü sayfasında yer alan Altaylar ’da Köklerin İzlerini Sürmek başlıklı yazıda Pekin, okura özetle şu bilgileri veriyor: “Altay, Hakasya ve Tuva Güney Sibirya bilinir. Ama Sibirya kavramı ortalama herkeste bir olumsuzluk algısı yaratır: Sibirya soğuk, karlar altında, kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer, sürgün diyarı, Dostoyevskivari bir ‘Ölüler Evi’dir. Altaylar gezimiz 10 gün sürdü. İstanbul’dan doğrudan Novosibirsk’e uçtuk. Çoğumuzun daha önce gezdiği Novosibirsk’te oyalanmadan karadan yaklaşık 5 saat sürecek Barnaul yolculuğuna başladık.
Bölgesel Araştırma Müzesi’nde bölgedeki madenciliğin gelişme izlerini, Altay Bölgesi’nde doğan Kalaşnikov’un silahlarını, muhteşem Şaman giysilerini görüyoruz. Akıl durdurucu manzaralar eşliğinde konaklama yerine giderken Kamişlinski Şelalesi’ni görmek için ormanda yürüyüş yapıyoruz. Şelale çok yüksek değil. Ancak çok etkileyici. Altaylarda Şamanist inançlar hala çok güçlü. Bu çerçevede atalar kültü, dolayısıyla ölü kültü, dağ, nehir, su kültleri, eski animist inançlar da sürüyor. Türklerin atayurdu, anayurdu Altaylar temsil ettiği müthiş tarihsel ve kültürel mirasın yanı sıra yürüyüş, trekking, tırmanış, dağcılık, dağ bisikleti, rafting, ata ya da deveye binme, off-road, kış sporları olanakları, ormanları, şifalı bitki ve suları, gölleri, şelaleleri, ırmak ve dereleri, mağaraları ile turizmin yeni gözdesi olmaya aday.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.