“Mekansızlaşma”, “yenilenebilir enerji” ve “sosyal yaşam kurgusu”
Türkiye’nin önde giden kurumsal firmaları için ofis projeleri tasarlayan Tago Architects’in kurucusu Y.Mimar Gökhan Aktan Altuğ, ofis kültürünün geçmişten günümüze değişen bütün parametreleriyle farklı bir noktaya evrildiğini, çağdaş ihtiyaçlara yönelik olarak beklentilerin değiştiğini ve bu değişimin gerçekleşmesinde iş yaşamında kendine yer edinmiş dinamik, ne istediğini bilen ve kararlı Y kuşağının büyük rolü olduğunu söylüyor.
İstanbul merkez ofisinin dışında Tokyo, Bükreş, Kiev ve Dubai’deki ofislerinde Avrupa, Orta Asya ve Uzakdoğu’da projeler üreten Y.Mimar Gökhan Aktan Altuğ liderliğindeki Tago Architects, Enervis, Sur Yapı, Fer Yapı, Ulugöl Otomotiv, Taugutec, İçdaş gibi kurumsal firmalar için mimari ve iç mimari ölçekte ofis tasarımlarına imza atıyor. Biçimin fonksiyonu takip ettiğini savunan bir anlayışla farklı sektörlerden firmaların çalışma alanlarındaki farklı ihtiyaçlarına çözümler üreten Tago Architects, ofis projelerine işlevin gerektirdiği niteliklerde çok yönlü bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
Her ofis yapısının, içerisinde üretilen iş bağlamında hem farklı bir tasarım anlayışı, hem de farklı bir mekan organizasyonu gerektirdiğine inanan Gökhan Aktan Altuğ, çekirdek yerinin ve aks sisteminin iyi kurgulandığı, zaman içerisindeki değişikliklere uyum sağlayacak mekansal planlamaya sahip, bölünebilir ofisler tasarlamanın gerekliliğine inanıyor.
“Ofislerdeki en güncel eğilim, çalışma alanlarında sosyal yaşam kurgusu…”
Değişen iş yapma biçimleri, gelişen teknoloji ve yeni kuşakların beklentileriyle birlikte ofis mekanlarında tasarım açısından da yeni bir anlayışın gerekliliğini ifade eden Y.Mimar Gökhan Aktan Altuğ, “Eskiden ofis tasarımlarında, çalışan beklentileri çok fazla dikkate alınmıyordu; ancak güncel durumda ofisler arası görsel bağlantının, ortak sosyal alanların iş gelişimine ve çalışan bağlılığına katkılarının farkına varıldı. Burada teknoloji ile iç içe büyüyen, dinamik ve gelişime açık Y kuşağının istekleri önemli parametreler olarak karşımıza çıkıyor. Güncel eğilimlerin, ofis alanındaki sosyal yaşam kurgusu ve birimler arasındaki ilişkiler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Eskiden birimleri kat kat bölerken, şimdi artık farklı bir bakış açısı içerisindeyiz. Dolayısıyla tasarımlarımızı, o ofiste üretilen işin kendi dinamiklerini de dikkate alarak yapıyoruz”, diyor.
Kocaeli Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası, Gökhan Aktan Altuğ ve ekibinin bu bakış açısıyla ele aldığı ofis tasarımlarından biri… Ofis kültürünün, iş hayatının ve sosyal yaşamın farklı ihtiyaçlarını bir araya getirerek, profesyonel hayatın çalışanlar üzerindeki olumsuz yansımalarını minimize etmeyi hedefleyen Tago Architects, tasarladığı sosyal yaşam alanları ve dış mekan bütünlüğü ile de ofis çalışanlarının her fırsatta ‘dışarı’ ile olan bağlantısını yenilemeyi hedeflemiş.
Ofis yapılarını çok önemli ticari ürünler olarak değerlendiren Tago Architects, bu ticari değerin de mimari planlama ve kurgu bazında ölçüldüğünü belirtiyor. Verim ve değerin doğru orantılı olduğunu söyleyerek, bu verimin bina çekirdeğinin yapısı, maksimum kapalı ve açık alan oranı, iç mekanda çeşitliliğe izin verecek bir akslandırma, cephe kurgusunun çekirdekle ilişkisi, yaratılan paylaşıma açık sosyal alanlar ve çalışanlara özel kurgulanmış alanlarla sağlanabileceğine vurgu yapıyor.
“Yenilenebilir enerji sistemleri ofis tasarımlarına entegre edilmeli…”
Tasarımlarında sürdürülebilirlik konusuna önem veren ve projelerini bu temel üzerinde var eden Tago Architects kurucusu Gökhan Aktan Altuğ, ofis yapılarına ekolojik değerler katabilmenin önemini şu sözlerle vurguluyor: “Ofis yapılarının, mimari tasarımdan iç mimari tasarıma kadar bütün detaylarının sürdürülebilirlik kavramı üzerine kurgulanması hem çalışan mutluluğu, hem de tasarım anlamında başarıyı getiriyor. Örneğin, çift cephe tasarımlarında arada sadece cephenin bakımı için bırakılan boşluklardan ziyade, çıkılabilir kat bahçeleri yaratarak hem çift cepheyi anlamlandırıyor hem de her katta kolay ulaşılabilir kat bahçeleri yaratıyoruz. Doğal ışığı içeriye maksimum derecede almaya, güney ve kuzey cephelerine uygun bir işlev dağılımı yapmaya ve önlem almaya, güneş kırıcılarını da en verimli olacak noktalarda doğru kullanmaya dikkat ediyoruz. Enerji tüketiminin en yoğun olduğu yapı tipolojilerinden biri olan ofislerde akıllı bina uygulamalarının ve otomasyon sistemlerinin kullanımına da büyük önem veriyoruz.”
Bursa, Osmangazi’de konumlanan ve yerel doğalgaz distribütörlerinin merkez binası olarak tasarlanan EWE & Bursagaz Merkez Ofisi, Tago Architects’in mimari tasarım ile yenilenebilir enerji sistemlerini birbiriyle entegre bir şekilde uyguladığı projelerin başında geliyor. Ofis yaşamı ve doğa dostu enerji sistemleri arasında pozitif bir bağ kurulan EWE & Bursagaz Merkez Ofisi’nde bu sayede yapı içerisinde iklim kontrolü sağlanarak binanın enerji tüketimi ve üretimi arasında bir denge yakalanmış.
Etrafındaki pek çok ikonlaşmış proje arasından doluluk-boşluk oranları, farklı malzemeleri birbirine etkileyici bir şekilde entegre eden cephe kurgusu ve kendine has mimari kimliğiyle sıyrılan Ulugöl Otomotiv Ofis Binası’nda ise bu değerler ışığında standart bir ofis tipolojisi sorgulanarak yeniden yorumlanmış. Tago Architects, Ulugöl Otomotiv Ofis Binası’nda yeşil teraslarla ofis işlevi birlikteliğini ve ortak alanlarla da çalışanlar arasındaki sosyal etkileşimini sağlamayı başarmış.
Yeni nesil ofislerde ‘mekansızlaşma’
1930’larda Frank Lloyd Wright’ın modern bir bakış açısıyla tasarladığı, açık ofis kavramının ilk örneklerinden biri olarak değerlendirilen “Johnson Wax Building DK 8” ofisi ile Amerika’da başlayan çözülmenin hızlı bir şekilde ve evrilerek devam ettiğini ifade eden Y.Mimar Gökhan Aktan Altuğ, süregelen zaman içerisinde birçok dinamikle şekillenen ‘yeni nesil ofis’ algısında, ‘mekansızlaşma’nın giderek önem kazandığına inanıyor. Bu yeni eğilim, toplantı odalarının, seminer salonlarının ayrıca kiralandığı, ofis içerisinde açık bir kurguyla hareket edildiği, sosyal mekanların da çalışma alanı olarak kullanıldığı bir yapılaşmaya işaret ediyor. Çalışanların ofis içerisinde bulunma süreleri ve zamanlarının da değişmesiyle klasik mesai saatleri esniyor ve bu da ofis mobilyaları başta olmak üzere tüm tasarıma yansıyor.
Öte yandan kolektif ofislerin artık hiç de yabancı olmadığımız bir kavrama ve duruma dönüştüğüne işaret eden Altuğ, bütün bu çoklu yaklaşımların ofis tasarımlarını da kökünden değiştirdiğini ve daha da değiştireceğini savunuyor. Artık yeni beklentilere cevap veren ofisler tasarlamak, farklı ihtiyaçları öngörebilmek ve mekanları dönüşebilme esnekliğinde tasarlamak gerekiyor. Stabil bölüntülerle ayrılmış, görsel iletişimin kesildiği ofis mekanları giderek önemini yitiriyor…
Dosyalama, arşivleme gibi çalışma alışkanlıklarına sahip, 90’lar kültüründe yetişmiş insanların yavaş yavaş emekli olmaya başlaması, 2000’ler kültürüyle yetişmiş insanların iş yaşamında çok aktif bir şekilde dahil olmasının en önemli dinamik olduğunu dile getiren Gökhan Aktan Altuğ, “İki nesil arasında mekanın kişiselleştirilmesiyle ilgili önemli farklar bulunuyor. Y kuşağının ofislerinde kullanıcının kendinden de bir şeyler katabileceği açık ortamlar sağlamazsanız, kişileri o şirkete bağlayamazsınız. Bu da ofis tasarımını temelden değiştiren bir konu… Y kuşağı için kendi özgürlük alanlarını yaratılabilecekleri, içini tamamen diledikleri gibi değiştirebilecekleri ofisler tasarlamak zorundasınız. Geleceğin ofisleri, merkezi birey olan bir yapı üzerinde şekilleniyor…”, dedi.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.