Cumhurbaşkanı Erdoğan, Borsa İstanbul’un 143. kuruluş̧ yıldönümü programı ve yeni hizmet binalarının açılış töreninde yaptığı konuşmada, Borsa İstanbul’un her geçen gün daha da güçlenerek çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti: “Türkiye’ye yönelik her çeşit saldırı, ekonomi boyutuyla birlikte kurgulanıyor ve hayata geçiriliyor. Türk ekonomisinin derinliğinin olmadığı dönemlerde bu saldırıların başarıya ulaşması çok daha kolaydır. 1994 ve 2001 krizlerinin birkaç milyarlık veya birkaç milyar dolarlık spekülasyonlarla, hatırlarsınız, tetiklendiğini biliyoruz. Cumhuriyet’in ilanının ardından başlatılan sanayileşme hamlesinin önünün, 2. Dünya Savaşı sonrasında kesilmesinin de çok basit operasyonlarla yürütüldüğünü görüyoruz. Türkiye’yi her şeyiyle dışa bağımlı hale getirmek isteyenlerin elleri üzerimizden hiç eksik olmadı. 2003 yılından bu yana da benzer yöntemler zaman zaman denenmek istendi. Borsa üzerinden, döviz kurları üzerinden, faizler üzerinden ülkemizi krize sürükleme çabaları hep yaşandı. Büyük projelerimizi engellemek için kredileri zorlaştırmak başta olmak üzere her yolu denediler ama artık şunu herkesin bilmesi lazım, eski Türkiye yok. Türk ekonomisinin rakamları, hacmi, çapı çok çok büyüdü. Buna rağmen ülkemize yönelik ekonomik saldırılar durmuş değil. Milletimiz bu oyunu gördüğü için istiklalinin ve istikbalinin önemli bir parçası olarak kabul ettiği ekonomisine de sahip çıkıyor. 15 Temmuz gecesi darbecilerin silahlarını, bombalarını durduran milletimiz ertesi sabahtan itibaren de ekonomiye yönelik saldırılara karşı ülkesine siper oldu. Demokrasi nöbetleri gibi ekonomi nöbetleri tutan milletimizin her bir ferdine şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.”
‘VARSIN GELSİNLER, BİZ BUNLARIN ALTERNATİFLERİNİ ÜRETİYORUZ’
Türkiye direndikçe, mücadele ettikçe, karşısındakilerin saldırı çıtasını yükselttiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: “Son günlerde döviz kurunu silah olarak kullanıp yine üzerimize gelmeye başladılar, varsın gelsinler. Biz de bunların alternatiflerini üretiyoruz, üreteceğiz. Hiçbir ekonomik rasyonalitesi, temeli, karşılığı olmayan bir şekilde döviz kurunun yükseltilmesinin başka bir izahı yoktur. Esasen bizim bu saldırıyı karşılayacak gücümüz ve imkanlarımız vardır ama maalesef eskiden beri var olan tüm çabalarımıza rağmen de üstesinden gelemediğimiz bir hastalığımız yüzünden böyle bir görüntüye sebebiyet veriyoruz. Bizim sorunumuz, süratli hareket edememektir. İlgili kurumlarımız, bekleyip kendi zaviyelerinden meseleyi etraflıca değerlendirdikten sonra ve ihtiyatlı bir şekilde harekete geçiyorlar. Bu da son günlerde yaşadığımız döviz spekülasyonlarında olduğu gibi milletimizin moralini bozacak düzeyde dalgalanmalara yol açıyor. Elbette meselenin gerisindeki siyasi sebeplerin, hedeflerin, oyunların gayet iyi farkındayız. Ekonomik sonuçlar doğuran siyasi sorunların değerlendirmesini sürekli yapıyoruz. Özellikle Suriye meselesinin çözümü konusunda oldukça ümit verici gelişmeler yaşanıyor. Irak’ta da olumlu neticeler alınması için her türlü çabayı gösteriyoruz. Yakın geçmişte sorun yaşadığımız pek çok ülkeyle yeni bir döneme girdik. Aynı şekilde küresel ticaretteki durgunluğun aşılmaya başladığına ilişkin işaretlere şahit oluyoruz. Bununla birlikte ekonomideki güncel sıkıntılarımızın çözümüne yönelik atılması gereken adımlar konusunda biraz daha hızlı ve kararlı olunması gerektiği açıktır. Nitekim bu yönde adımlar atılmaya başlanmıştır. Döviz kurundaki suni şişkinliğin giderilmesiyle birlikte piyasalardaki ‘bekle gör’ politikasının da sona ereceğini ümit ediyorum.”
‘GEÇEN YIL DÜNYA TİCARETİNDEKİ PAYIMIZ TÜM ZAMANLARIN REKORUNU KIRDI’
Türkiye’nin güçlü kamu maliyesi, bankalarının sağlıklı sermaye yapısı, disiplinli bütçe uygulamaları, yatırımcılar için cazip imkanlarıyla ekonomideki bu durgun görüntüyü kesinlikle hak etmediğini savunan Erdoğan, “Esasen ortada üstesinden gelinemeyecek bir mesele de yoktur. Yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen geçtiğimiz yıl, dünya ticaretinden ülkemizin aldığı pay, yüzde 0.89 ile tüm zamanların rekorunu kırdı” dedi.
ERDOĞAN, İHRACAT RAKAMLARINDAKİ SORUNLARI SIRALADI
Ülkenin ihracat rakamlarındaki sorunun en önemli sebeplerini, ‘dünya genelinde ürün fiyatlarında yaşanan düşüş’, ‘Suriye ve Irak gibi ülkelerdeki çatışma ortamları’ ve ‘parite etkisi’ şeklinde sıralayan Erdoğan, “Hiçbiri de bizim elimizde olmayan bu sorunlar olmasaydı, Türkiye’nin ihracatı yine çok yüksek artış oranlarına ulaşacaktı” diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu konudaki yol haritamız 2023 hedeflerimizdir. İhracatta daralma mı yaşıyoruz, hemen karşı atağa geçip yeni pazarlar, yeni ürünler, yeni pazarlama yöntemleriyle katma değeri yüksek ürünlere yönelerek, bir trilyon dolarlık dış ticaret hedefimize kilitlenmeliyiz. Büyümede sorunlar mı baş gösterdi hemen üretimi artırıp, teknolojimizi güçlendirip, yatırımları teşvik edip dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefimize sıkı sıkıya sarılmalıyız. Turizmde tekleme mi var, hemen yeni destinasyonlar, yeni pazarlar, yeni yöntemlerle turizm gelirlerimizi 100 milyar dolara taşımanın çarelerini aramalıyız.”
‘EKONOMİYİ SADECE FİNANS ARAÇLARINDAN İBARET GÖRENLER, MESELEYE KISA VADELİ BAKANLARDIR’
Erdoğan, 2013 hedeflerinden uzaklaşmaları, bu vizyonu kaybetmeleri, kısır döngüye girmeleri halinde önlerindeki engelleri zaten aşamayacaklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ekonomiyi sadece finans araçlarından ibaret görenler, meseleye kısa vadeli bakanlardır. Bu anlayışı bir defa değiştirmemiz lazım. Salt finans değil, bizim için reel ekonomi bu noktada çok çok önemli. Zaten dikkat ederseniz, salt finans sektörüyle uğraşanların öbür tarafta reel ekonomiyle ilişkilerinin hatta zaman zaman iktidarımızdan önce elindeki o finans imkanlarını kalkıp o reel sektördeki attığı adımlara kullananlar hem ülkeyi batırdılar hem kendilerini batırdılar. Ekonomi insandır, insana dair her şeydir.” Öte yandan Erdoğan, Türkiye’nin bugün kendisine inanan ve güvenen, bunun için de risk almaya hazır yatırımcılara, iş adamlarına ve girişimcilere ihtiyacının olduğunu söyledi.
‘RİSK ALMADIKTAN SONRA BU İŞ YÜRÜMEZ’
Erdoğan, geçenlerde “Bu işi geciktirmeyin” dediğini anımsatarak, şöyle konuştu “Yatırımlarınızı yapın, kendinize güvenin, ülkeye güvenin. Bu ülkede istikrar var, bu ülkede güven var. Bu iki sihirli kavramı asla ihmal etmeyin. Ama şimdi ben bir şey daha söylüyorum, diyorum ki risk alın. Risk almadıktan sonra bu iş yürümez. Benim ekonomi tahsilinde hocalardan öğrendiğim; ‘Ekonomi risktir.’ derlerdi. Ama bir siyasetçi olarak ben 40 yıllık siyasi yaşamımda siyasetin de hep risk olduğuna inanmışımdır. Buna ben bir şey daha ilave ediyorum. O da nedir? Hayat risktir. ‘Hayır’ diyemezsiniz. Nerede ne zaman gideceğimiz belli mi, nasıl gideceğimiz belli mi? Değil. Hiç ummadığınız anda ummadığınız olaylarda ölümle de baş başa kalırsınız, hastalıklarla da baş başa kalabilirsiniz.” Bu süreçte iş dünyasının da çok daha güçlü bir şekilde sahaya inmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Döviz oyununu, bu senaryoyu ikide bir bize dayatanların başında patlatacak şekilde bozmalıyız. İhracat ve turizmde yaşanan daralmayı süratle telafi etmekle kalmamalı, çok daha büyük bir atılımı hayata geçirmeliyiz. Hatta ben buradan turizm sektörüne sesleniyorum. Uluslararası operatörler değil, gelin kendi operatörlerimizi kendimiz oluşturalım. Gelin bazı firmalar bir araya ve bu operatif çalışmaları yapacak operatör şirketleri siz kurun. İlla bir yerden bir şey gelsin diye beklemeyin. Siz bunu kurun, bakın ondan sonra onlar nasıl bu işte daha farklı çalışmaya başlayacaktır.”
‘ULUSLARARASI ALANDAKİ GELİŞMELER TÜRKİYE’NİN CAZİBESİNİ ARTIRIYOR’
Erdoğan, bu süreçte finans kesiminin reel sektöre daha fazla destek vermesinin büyük önem taşıdığını dile getirerek, şunları kaydetti: “Finans alanında yeni oyuncular sahaya girmeye başladı. Uluslararası alandaki gelişmeler Türkiye’nin cazibesini artırıyor. Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmesiyle birlikte Avrupa tarafında da hareketlenme artacaktır. Rusya ve Çin gibi dünyanın yeni ekonomik devleriyle, Afrika gibi geleceğin yükselen gücü olarak gösterilen coğrafyalarla, Orta Asya gibi kadim bağlarımızın olduğu bölgelerle yeni ve sağlam ilişkiler kuruyoruz. Önümüzdeki hafta 4 Afrika ülkesine gidiyorum. Bütün buraları iş adamlarımızla beraber orada ikili görüşmeler, heyetler arası görüşmeler, kah iş adamlarımızın orada yatırım yapmasını sağlamak, kah oradan ülkemize yatırımcıları getirmek. Bunu yapmak zorundayız. Bu fırsatları en iyi şekilde kullanarak 2023 hedeflerimize daha güçlü bir şekilde odaklanmalıyız. Ekonomimizin tüm aktörlerine güvenim tamdır.”

sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın