Bahar Şar >> Genel  algının, “üst düzey ve elit insanlar kibirlidir” önyargısını Kızlarıma Notlar kitabınızla sarsmış  gözüküyorsunuz. Kızlarınıza da kibir ve önyargıdan uzak durmasını öğütlüyorsunuz. Bu kitap bir karışım ve bu karışımda size emeği geçenler kimler? Kimler sizin harcınızda yer aldı? Onlar için düşünceleriniz neler? Vefa, saygı ve duygularınız ne yönde
Ahter Kutadgu: Kibir ve önyargının insanları kısıtlayan hatta aşağıya çeken duygu ve düşünce biçimleri olduğunu “ne oldum değil ne olacağım diye bak” diyen ailem bana öğretti. 30 yıllık iş yaşamımda kendisini insani değerleri ile değil yalnızca makamları ile tanımlayıp ifade eden insanların sonra ne kadar zor durumda kaldıklarını ve yalnızlaştıklarını da gördüm. Üzülüyor ve uzak duruyorum böylelerinden.
Güne nasıl başlarsınız? Aileyle kahvaltıya zaman bulabiliyor musunuz yoksa hafta sonlarına özgü bir lüks mü?
Çok erken kalkarım 05.15 – 05.30 arası gibi, hafta sonları 6’yı bulur. Sevdiklerimi uyurken öpüp koklamak bambaşka bir doyum. Hafta içi 06.00 civarında işte oluyorum kahvaltımı orada yapıyorum. Haftasonları ise 07.30 gibi onlar kalkıncaya kadar okuyorum, yazıyorum zihinsel olarak verimli bir zaman dilimi oluyor benim için. Sonrasında hep birlikte kahvaltı ediyoruz. Kızlarıma Notlar’da da  yazmıştım “sofra” benim için çok önemli, sadece karın doyurma yeri değil çok daha önemlisi aile olduğunuzu hissettiğiniz yer. Bu nedenle hafta sonu kahvaltıları değişmez en keyif aldığım zamanlardan biri benim için.
‘EN ÖNEMLİSİ TABİİ Kİ ATATÜRK’
Sizi en çok etkileyen tarihi kişilikler kimler? Siyasette, edebiyatta ve diğer alanlarda?
Mevlana, Jean Jacques Rousseau, Victor Hugo, Jack London, Cengiz Aytmatov, Bülent Ecevit, İsmail Cem, Uğur Mumcu, Mozart, Beethoven, Resneli Niyazi, Nazım Hikmet, Ataol Behramoğlu, Türkan Saylan, Nene Hatun hemen aklıma geliverenler. Tabii ki sizi etkileyen gelişiminize yazdıkları, çizdikleri, söyledikleri ile katkı vermiş ve hala da veren çok insan var. Hemen aklıma geliverenleri söyledim, en önemlisini sona bırakarak: Atatürk. Varlığımızı liderliğine borçlu olmamızı bir kenara bırakın, saptamaları ve söyledikleri 100 yıl sonra dahi geçerli ve muhtemelen bir yüzyıl sonra da geçerli olacak başka bir siyasetçi, tarihi kişilik dünyada yok. Atatürk’le ilgili düşüncelerimi saatlerce ve sayfalarca anlatabilirim kuşkusuz. Kızlarıma Notlar’da da kısa tutmakta zorlandım açıkçası. Okuyanlar farketmiştir. Bir tek şunu söyleyeyim çok özetle. Ah ne kadar şanslı olduğumuzu bir bilebilsek!
Kız çocuklarının insanların ebeveynlerin yaşamında ve toplumdaki yeri ve önemi nedir? 
Bana göre kız çocukları insan yaşamının / insanlığın devamlılığının garantisi ve simgesi. Hem fiziksel hem de ruhsal anlamda söylüyorum bunu. Yani hem her kız çocuğu gelecek nesillerin varoluşunun habercisi hem de kadın olmanın getirdiği güçlü insani duygularıyla manevi anlamda “insanlığın” gelişiminin mimarı.
Ataerkil bir toplumda erkek çocuk ve kız çocuk ayrımı yapan ebeveynler mevcut. Siz bu ayrımı nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Evet ataerkil toplumlarda erkek çocuk kız çocuk ayırımı yapılıyor. Zaten bu nedenle ataerkil toplumlar geri kalmış toplumlar değil mi? Kız-erkek ayırımı yapmadan “Ey Türk Gençliği” diyerek neredeyse bir asır önce Cumhuriyeti bize emanet eden Atatürk’ümüz varken bugün hala böylesine ilkel ayırımları konuşmak zorunda olmak bize hiç yakışmıyor.
TEKRAR OKUMALARDAN YENİDEN YENİ BİLGİLER ÖĞRENMEK
Ataerkil bir toplumda kız çocuklarının eğitimine ve varoluşlarına önem veren bir birey olmanın sizin için anlamını ifade edebilir misiniz?
Kendimi çok şanslı ve iyi hissediyorum. Gelişmiş bir toplum olmayı istiyorsak bunun kadınların sürükleyici katkısıyla geleceğini bilmemiz gerekiyor. Yanyana ve elele. Bu düşünceyle kızlarımızın eğitimi ve özellikle de kendi ayakları üzerinde durabilecek özgüvenli ve güçlü kişiliğe sahip donanımlı bireyler haline getirilmesi hayati önemde. Açıkçası bu çağda hala bunları konuşuyor olmak bile esasen azgelişmişliğimizin bir göstergesi değil mi?

Küçük Prens’i 10 yılda bir okumak size nasıl bir perspektif kazandırdı? Kitabınızda bahsettiğiniz bu eserin dışında referans – baş ucu kitaplarınız ve yazarlarınız var mı?

Aslında Küçük Prens için söylediğim pek çok edebiyat ve sanat eseri için geçerli. Kitaplar, tablolar, müzik eserleri, karikatürler hepsi sizin gelişmişlik düzeyinize bağlı olarak size farklı pencereler açabiliyor. Zaman içinde, olgunlaştıkça o eserin içindeki derin anlamları katman katman keşfedebiliyorsunuz. Ben öyle yapıyorum ve çok keyif alıyorum. Örneğin çocukluğumda okuduğum Ömer Seyfettin’in Kaşağı’sını şimdi tekrar okuduğumda çok daha derin insani dersleri görebiliyorum. Veya Van Gogh’un bir resmine şimdi baktığımda 20 yıl önce baktığımda gördüğümden çok farklı detayları ve o detayların oluşturduğu farklı bir derinliği görebiliyorum. Aynı şey bir heykel, müzik eseri için de geçerli. 20 yıl önce dinlediğiniz bir müzikten bugün farklı bir haz almıyorsanız veya okuduğunuz kitaptan farklı anlamlar veya resimden farklı bir perspektif veya heykelden farklı bir ruhu hissetmiyorsanız o zaman zaten 20 yılınızı boşa geçirmişsiniz demektir bana göre. Aslında özetle yaşamınızı ne ölçüde anlamlandırabildiğiniz ve bunda ne ölçüde mesafe kat edebildiğinizle ilgili bir konu bu. Böyle bakınca hemen hemen her kitap benim için başucu kitabı niteliğinde. Çünkü biliyorum ki kütüphanemdeki herhangi bir kitabı tekrar alıp okusam bambaşka şeyler öğrenme ihtimalim var. Ben de bu ihtimali çok seviyorum.

Hayatınızda 4 kadının varlığı, kızlarınız ve eşinizle kotardığınız yaşamın  temel hatları nedir.  Bir daha başlama şansınız olsa neler yapardınız, kızlarınız için çabalarınızı kastediyorum.

Sanırım bu söyleşi biraz zorlarsak ayrı bir kitaba doğru gidiyor !Harika, ben çok keyif alıyorum. Evet yaşamımda  4 harika kadın var farklı yaşlarda. Önceden annem de vardı bizim şekillenmemizde çok büyük yeri vardır ki kuşkusuz etkilerini yaşamdan ayrılıncaya kadar üzerimde taşıyacağım.

Temel hatlar deyince aslında hepsi bir bütün ve yine çok şanslıyım ki yaşamımda kadınların ağırlıklı varlığı içinde yaşadığımız hoyrat ataerkil ortamda beni cinsiyet ayırımsız insan olmak ekseninde dengeye getiriyor. Yaşamın içinden bazı örnekler vermek gerekirse kız çocuklarınız varsa erkek ortamlarında kadınların cinsel meta olarak konuşulmasına tahammül edemiyor, arkadaşlarınızı akıllı olmaya davet ediyorsunuz, onların gelişmesine de bir faydanız oluyor. Veya işyerinde bir kadına salt kadın olduğu için haksızlık yapılıyorsa ya benim kızıma da yarın aynısı yapılırsa deyip haksızlığa karşı çıkıyorsunuz. Veya gözünüz gibi bakıp eğittiğiniz kızınızın yarın yüksek makamlara gelebilme ihtimalinin önünü açabilmek için bugün kadınların başbakan, belediye başkanı, rektör, vali ve benzeri olmasını destekliyorsunuz. Bir daha, yeniden başlamaya gelince. İnanın neyi farklı yapardım bilmiyorum. Aslında hiçbir konuda bugün olsa şöyle yapardım diye düşünmüyorum. Geçmişi geçmişle rahat bırakmak lazım. Ama yine de söyleyeyim, kızlarımla ilgili sanırım yine benzeri şeyleri yapardım.

İnsanlarda temel arayışlarımız umutlarımızdır der bir şair. Sizin temel referanslarınız nedir? Doğru göreceli midir? Doğru ve gelişkin çağdaş bir birey nasıl olmalı? Nasıl davranmalı?

Oldukça felsefi bir konu, tartışmak günler alır. Neyin doğru neyin yanlış; insanlar nasıl davranmalı gibi konularda tek bir reçete olduğunu düşünmüyorum. Bana göre önemli olan sizin de belirttiğiniz gibi temel referansların neler olduğu. Bence bunlar; akıl, vicdan, emek, donanım ve değerlerdir. Hiçbiri tek başına sağlıklı bir yere götürmez. Hepsinin bir bütün olarak devreye girmesi gerekir diye düşünüyorum.

BABASI VE KIZLARI

İş hayatının rutini ve yoğunluğu arasında bu kitaba zaman ayırmanız ve babanızın yazdıklarının derlenmesini örnek göstermeniz çok duygulandırıcı. Bir baba olarak  babanızın sağlığında yapmak istediği bir şeyi gerçekleştirdiğinizi düşünüyor musunuz? 

Babam çok okuyan ve çok düşünen bir insandı. Sürekli yazardı. Yazdıklarını bastırma imkanını bulamadı ciltletip  bize en değerli mirası olarak bıraktı. Ağabeyim ve bana en önemli öğüdü “beni aşın” idi. Kızlarıma Notlar’la onun sağlığında yapamadığını yapmak ve “beni aşın” öğüdünü bir nebze de olsa yerine getirmek benim için ayrı bir mutluluk. Ancak hemen söylemem lazım onun yazdıklarının derinliğine ulaşmak için daha birkaç fırın ekmek yemem gerekiyor.

Bu arada babanızın notlarını bizimle paylaşmak ister misiniz? Böyle bir projeniz var mı?
 
Çok istiyorum. 8 cilt kitabı var ve hepsi oldukça derin. Onlardan bir derleme yapmak ve babam Ahmet Kutadgu adına ve “Babamdan Notlar” adıyla kitaplaştırmak şimdi en büyük hedefim. Umarım bunu yapabilirim.

Zaman ziyanına ve insanların iki yüzlülüğüne karşı reçeteleriniz var mı? Kızlarınızı bu notlarla hayatın negatif getirilerinden tamamen koruma altına aldığınızı düşünüyor musunuz? 
 
Yine sağlam bir soru. Zamanla insan kimlerle zaman geçirmeye değer, kim ikiyüzlü kim değil vesaire konularda deneyim kazanıyor. Nasıl farkettiğinizi anlatmak çok zaman alır ama çok belirgin bazı şeyler var ki bunlardan biri gündelik hayatta çok jargon veya çok yabancı kelime kullanmak. Ben böyle insanlarla karşılaştığımda “arkadaşın bir özgüven sorunu var” diye düşünürüm ve özgüveni olmayanları er ya da geç tehlikeli gördüğümden bu kişilerden uzak dururum. Kızlarımı Kızlarıma Notlar’la yaşamın olumsuzluklarından koruyabilir miyim ? Kitapta bana göre kendilerini koruyabilmeleri için gerekenleri yazdım. Aslında onlar zaten biliyor bunları çünkü gündelik yaşamlarında aile içinde gördükleri ve deneyimledikleri şeyler. Ortanca ve küçük yaşları gereği henüz yorumlama ve çıkarımlar yapamıyor olabilirler yaşadıklarından ama mutlaka büyüdüklerinde belki de benden daha iyi çıkarımlar yapacaklar. Ama ben bekleyemedim, “kim öle kim kala” ne olur ne olmaz garanti olsun diye kitaplaştırıp onlara bıraktım. E kız babalığı işte.

Bazı küçük hayranlarınız da var. Yazdıklarınızla donanımını geliştiren ebeveynler çocukları için kendileri için yazdıklarınızı başucu kitabı yapmış durumda. Bu size neler hissettiriyor? Ebeveynlerden istekleriniz ve onlara önerileriniz var mı?

Bunu duymak harika, ne mutlu bana. Ama herkes zamanı gelince kendi kitabını kendi yazmalı. Ebeveynlere tavsiyem mutlaka çocukları ile ilgili notlar tutsunlar. Kitap olarak basılır basılmaz önemli değil. Önemli olan yaşamla ilgili çocuklarına aktarmak istediklerini kalıcı hale getirsinler. Not tutarken düşünecek, düşünürken not tutacaklar. Harika  bir üretim süreci.

İNSANI GENÇLER DİNAMİK TUTUYOR

Yönetimine, yürütülmesine katkıda bulunduğunuz okullar var. Saint Joseph ve Küçük Prens  Okulları. Bu okullardaki gelişime katkıda bulunurken çocuklarla etkileşime giriyor musunuz? Etkileşime giriyorsanız aldığınız tepkiler nasıl? Yeni şekillenen hayatlara “dokunmak” nasıl bir his? 
 
Saint Joseph Lisesi Eğitim Vakfı’nın Yönetim Kurulu üyesiyim. Vakfımızın Özel Küçük Prens Okulları var. Gönüllü  bir görev. Hem çok zevkli hem de kendinizi çok iyi hissettiren ama bir o kadar da zorlu. İşin içinde eğitim olunca niteliği böyle oluyor. Çocuklarımızla çok fazla doğrudan temasım yok, o iş ehil eğitimcilerin işi. Ancak 3 yaşından 18 yaşına kadar çocuklarımızla değişik fırsatlarla bir araya geliyorum, çok zevkli, zaman zaman şaşırtıcı ve sizi çok dinamik tutan bir şey. Geleceği onlarda görüyorsunuz, sizden çok farklı düşünüyorlar, anlamaya çalışıyorsunuz, anladığınızda da onlardan ne kadar çok şey öğrendiğinizi farkediyorsunuz. Canlılık ve umut dolu . Çok güzel bir duygu

Leviathan yazınızda ütopyaya değinmişsiniz sizin ütopyanız nedir?

Tam kelime anlamıyla ifade edebileceğim bir ütopyam olmayacak yaşa geldim sanırım.  Örneğin 18 yaşımdayken sorsaydınız sanırım güzel bir şeyler anlatırdım ütopya olarak. Şimdi söyleyebileceğim tek şey, çok özetle tüm çocuklarımızın özgür ve umut dolu bir geleceğe yürüyebildikleri bir Türkiye istiyorum.

ESKİŞEHİR ANILARI

Eskişehir’de hala akrabalarınız var mı? Kentin gelişimini gözlemleyebildiniz mi? Bu şehri nasıl niteliyorsunuz? Yıllar sonra tekrar geleceksiniz / geldiniz bu nasıl bir his? Sizde neler uyandırdı? 

18 yaşıma kadar nüfus kaydım Eskişehir’deydi. Şimdi nedenini hatırlayamıyorum o zaman İstanbul’a aldırdık.  Ben 11 yaşındayken babaannem, 15 yaşındayken de dedem vefat etti. Eskişehir’de yatıyorlar, çok küçük yaşta vefat eden küçük amcam da onlarla. Halalarım uzun bir süre Eskişehir’de oturduktan sonra biri Akçay diğeri Antalya’ya yerleşti. Şu anda babamın amca çocukları Eskişehir’de. Utanarak söylüyorum, en son 2005’te Eskişehir’e gelip kabristan ziyareti yapmış, dedemin evini ziyaret etmiş ve çi börek yemiştik. O zaman ne Ferhan Zeynep ne de Melek Neva vardı. O zamandan bu zamana Eskişehir’de çok şeyin olumlu yönde değiştiğini biliyorum. Neredeyse 10 yıl sonra ve böyle bir vesileyle Eskişehir’e kızlarımla beraber gelecek olmak beni çok heyecanlandırıyor. Çok güzel anılarım, çok güzel duygularım var Eskişehir’le ilgili. Şimdi yeni arkadaşlarım olacak, hepsi aydınlık insanlar. Bundan güzel ne olabilir?

Ahter Kutadgu kimdir?
Mayıs 1963’te İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Kızıltoprak Zühtüpaşa İlkokulu’nda, ortaöğrenimi Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi’nde tamamladı. Ardından 1987’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İş yaşamını hukukçu, iletişimci ve yönetici olarak çeşitli uluslararası ve ulusal şirketlerde yürüttü. Halen Doğan Holding’te Başkan Yardımcısı olarak görev yapmakta olan Ahter Kutadgu; ayrıca kariyeri boyunca uluslararası yatırımlar, gıda ve kişisel tüketim ürünleri alanlarında faaliyet gösteren sektörel örgütlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Geçmişte çeşitli sivil toplum kuruluşlarında kurucu ve yönetim kurulu üyesi olarak da rol alan Ahter Kutadgu, Doğan Grubu’ndaki mevcut görevinin yanında halen Saint Joseph Lisesi Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Özel Küçük Prens Okulları Kurucu Temsilcisi olarak görev yapıyor. Biri evli, üç kız babası olan Ahter Kutadgu’nun “Kızlarıma Notlar” adıyla yayınlanmış bir kitabı bulunuyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın