Adliye Binaları, Engelsiz Tasarım, Eğitim Yapıları, Müzeler, Sağlık Yapıları, Turizm Yapıları, Kültür Yapıları, Yeniden İşlevlendirilen Yapılar, Medya Merkezleri ve Sinema ve Mimarlık gibi toplum hayatının kilit mekânlarının ele alındığı oturumlarda bu alanların kullanıcıları arasından seçilmiş uzman konuklar ve alanında uzman, tanınan mimarların moderatörlüğünde yapı ile toplum ilişkisini çarpıcı detaylarla aktardı.

Kullanıcı deneyiminin bir tasarımdaki en can alıcı faktör olduğunun altının çizildiği etkinlikler, projeleriyle tanınan ve büyük ilgiyle izlenen mimarların moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Mimarlık Haftası Etkinliklerine Türkiye Barolar Birliğinden, Dünya Engelliler Vakfı’na, alanında tanınan akademisyenlerden doktorlara ve sanat ve basın çevrelerinden önemli ve tanınmış isimler de konuşmacı olarak katıldı.

“ADLİYELER ADALET DUYGUSUNU YANSITMALI”

Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Başar Yaltı, adliyelerin “adalet duygusunu yansıtan”, gelişime açık ve esnek binalar olması gerektiğini söyledi. Adliye binalarının ulaşımının rahat olması ve kreş gibi sosyal alanlarının bulunması gerektiğini belirtti. Zamanın kıymetli olduğuna vurgu yapan Av. Dr. Nevin Yurtman, adliyenin halkın istediği an ulaşabileceği yakınlıkta olmasını ve bunun toplumda güven ile adalet duygusunu yükselteceğini de ifade etti.

“TÜRKİYE 18-40 YAŞ ARASI ATLETİK VÜCUTLU ERKEKLERE GÖRE TASARLANMIŞ BİR ÜLKE”

“Ülkemiz bebekli, hamile, yaşlı ya da engelli insanlara göre değil 18-40 yaş arasındaki atletik vücutlu erkeklere göre tasarlanmıştır” diyen Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD) Genel Sekreteri Hakan Özgül, engellilerin karşılaştığı zorluklara vurgu yaparak Türkiye’deki 1 milyon 525 bin 178 adet binadan sadece 3.380’inin yüzde 75 oranında erişilebilir olduğuna dikkat çekti.

NEDEN OKUL YAPIYORUZ? NASIL BİR HAYAT İSTİYORUZ?

Eğitim oturumunda “Nasıl bir eğitim, nasıl bir hayat istiyoruz” sorusunun tasarımdan önce mutlaka sorulması gerekliliğine vurgu yapıldı.

MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut; üniversitelerde dev amfi döneminin bittiğini ve öğrenciler için esnek alanlar yaratmanın artık çok daha önemli olduğunu kaydetti.

Yenilikçi Öğrenme Merkezi Kurucusu Kayhan Karlı derslerin ve bunların icra edildiği mekânların tasarlanırken artık 21. yüzyıl pedagojisine bakılması gerektiğini ve bu mekanların öğrenmeyi teşvik edici merkezler olarak değerlendirilmesinin önemini vurguladı. Bir eğitim yapısı ve eğitim süreci tasarlanırken 4 temel unsura dikkat edilmesi gerektiğini belitti. İlginç, kullanışlı, eğlenceli ve anlamlı…

 

“DEV HASTANELERE GEREK KALMAYACAK” & “ÜÇ HASTANEYE 1,5 MİLYAR LİRALIK YATIRIM”

Sağlık yapılarının tasarımında orada görev yapacak personelin beklentilerinin ve vatandaşın ihtiyaçlarının dikkate alınmasının önemine vurgu yapılan Sağlık Yapıların oturumunda konuşan İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) Kurucu DirektörüGökhan Elgin, Kartal, Göztepe ve Okmeydanı’nda bulunan kamu hastanelerine toplamda 1 milyar 453 milyon liralık yatırım yapıldığını dile getirdi. Elgin, bu binaların kamuda ilk Leed Gold sertifikasını alacak hastaneler olacaklarını bildirdi. Doktorlar ayrıca gelecekte dev hastanelerin yapılmasına gerek kalmayacağı öngörüsünde bulundu.

İSTANBUL NEDEN KONGRE MERKEZİ OLAMIYOR?

Turizm yapıları oturumunda deneyimlerini paylaşan Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre & Sergi Sarayı Genel Koordinatörü Güniz Atıs Azrak, İstanbul’daki kongre merkezlerinin belli bir amaca yönelik olarak tasarlandığını, sonrasında ortaya çıkan ihtiyaçlara yanıt vermediğini kaydetti. Turizm sektörü paydaşlarının katıldığı oturumda otellerin çevre, doğa ve tarihi eserlerle uyumlu olması gerektiği belirtilerek turizm yapılarının amaca uygun tasarlanmasının önemine vurgu yapıldı. İlgililer otel ve benzerlerinin artık “deniz kum güneş” sarmalından çıkması zorunluluğunun altını çizdi.

“GAZETE BİNALARI BÜYÜK YAPILMALI” & “BİNALAR GAZETECİNİN BAĞIMSIZLIĞINI TEMSİL ETMELİ”

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin son gününde medya merkezleri tartışıldı. Milliyet Gazetesi Köşe yazarı, SHOW Radyo ve RADYO VİVA Yayın Yönetmeni Özay Şendir, gazetecilerin sokaktan kopmamaları gerektiğini ancak şehir dışına yapılan plazalar ile bunun mümkün olmadığını söyledi. Diziler nedeniyle televizyonların eskisi kadar büyük stüdyolara ihtiyacı kalmadığını belirten Şendir, gelecekte haber merkezlerinin kalmayacağı öngörüsünde bulunarak medya binalarının idari ofisler haline geleceğini belirtti. Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes ise 90’lı yıllarda yapılan binaların medyanın gücünün simgesi olduğunu ifade ederek medya yapılarının insanları bir araya getirdiği oranla iyi yapılar olduğunu söyledi.

Habertürk Gazetesi Köşe Yazarı Serpil Yılmaz mevcut yapıların gazeteciliğin önüne duvar örmeye başladığını söyleyerek; “Gazetecilik saygın bir iştir. Gazeteci bağımsızlığı mabet gibidir. Binalar da bu mabedi temsil etmelidir” dedi. Teknolojinin getirdiği değişikliklerle gazeteciliğin artık her yerden yapılabileceğine dikkatleri çeken Posta Gazetesi Köşe Yazarı Şirin Sever ise teknolojinin getirdiği değişikliklerle gazeteciliğin artık her yerden yapılabileceğine dikkat çekerek medya merkezlerinin eğlenceli ve çalışana saygılı binalar olması gerektiğini söyledi. CNN Türk Program Yapımcısı Gazeteci Ahu Özyurt ise çalıştığı Doğan Medya Center binasının ihtiyaca göre değişen, esnek bir şekilde tasarlandığına dikkat çekerek; “Gazete binaları sosyal yerlerdir. Farklı fikirlerin birbiri ile adeta çarpıştığı bir düşünce merkezidir. Bu yüzden bu binalar büyük yapılmalıdır” dedi.

DERVİŞ ZAİM: “SİNEMA SANATI ZAMANI VE MEKÂNI YENİDEN ÜRETME YENİDEN YARATMA SANATIDIR.” & “MEKÂNLARLA FLÖRT ETMEK BİR YÖNETMENİN BECERMESİ GEREKEN İLK ŞEY”

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin son oturumunda mimarlık ve sinema konuşuldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’ın konuşmacılar arasında bulunduğu oturumda “Uçurtmayı Vurmasınlar” kitabının yazarı ve filminin senaristi, mimar, senarist, akademisyen Feride Çiçekoğlu mimarlıktan sinemaya geçiş sürecini ve distopik kent filmlerini anlattı. Çiçekoğlu, İstanbul’u distopya olarak tahayyül eden filmler arasında “Abluka” ile “Şarkı Söyleyen Kadınlar”ı gösterdi.

Auteur Sineması’nın Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden olan yönetmen Derviş Zaim, yakında vizyona girecek mimariyle ilintili yeni filmi “Rüya”nın senaryo yazımı ve yapım sürecini paylaştığı konuşmasında; “Sinema zamanı ve mekânı tıraşlama sanatıdır” dedi. Filmlerinde Osmanlı, Bizans ve Selçuklu geleneğinden yararlanmaya çalıştığını dile getiren Derviş Zaim, son filmi “Rüya”da cami inşa etmeye çalışan bir kadın mimarın hikayesini anlatmaya odaklandığını söyledi. Filmi ‘mimarlığın sinemaya tercüme edilebilmesine dair bir girişim’ olarak nitelendiren “Tabutta Rövaşata”nın yönetmeni; “Rüya”nın senaryo yazımı sürecinde Osmanlı mimarisindeki tekrar ve varyasyonlardan ilham aldığını belirterek, mekân arayışının filmi inşa etme aşamasının en önemli safhalarından biri olduğunu ve mekanlarla flört etmenin bir yönetmenin becermesi gereken en önemli şey olduğunu vurguladı.

Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında müzelerden, kültür yapılarına ve yeniden işlevlendirilen binaların sorunları ve çözüm önerileri de konuşuldu. Süreyya Operası, Deniz Müzesi ve Kadir Has Üniversitesi yapılarının örnek verildiği oturumlarda yapı sektörünün tasarım dehalarının ufkunu açacak kullanıcı deneyimleri paylaşıldı.

Yapı-Endüstri Merkezi mimarlık mesleğinin gelişimine katkı sağlamasını hedeflediği bu projesiyle akademiden öğrencilere, mimarlardan tüm meslek profesyonellerine kadar geniş bir çevreyi etkinlik merkezinde ağırladı.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın