DEİK Yönetim Kurulu Üyesi ve Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir başkanlığındaki bir yönlendirme komitesinin katkılarıyla hayata geçirilen proje, İran’a yönelik uluslararası yaptırımların kalkmasının ardından Türkiye’nin bu pazarda etkinliğini artırabilmesi için adeta yol haritası olacak.
DEİK Başkanı Vardan: “İran küresel pazara entegre oluyor”
Raporu değerlendiren DEİK Başkanı Ömer Cihad Vardan, “Soğuk Savaş’ın bitmesiyle Doğu Blok’unun küresel ekonomiye dahil olmasından sonra en büyük küresel ekonomik entegrasyon ile karşı karşıyayız. Yaptırımların kalkması ile Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmayan ve en büyük ekonomi olan komşu ülke İran, yeniden küresel pazara entegre oluyor” dedi.
DEİK Başkanı Vardan ayrıca: “İran’ın küresel ekonomiye, özellikle batı pazarlarına entegrasyonu Türkiye üzerinden olacaktır. Bölgede ticareti ve yatırımları etkileyecek büyük çapta bir jeopolitik risk oluşmadığı sürece Türkiye bu sürecin en önemli oyuncusu olacak, şirketlerimiz ticaret, yatırımlar, hizmetler kanalıyla İran’ın sunduğu iş potansiyelini karlı yatırımlara dönüştürecekler. Yaptırımlar sonrasında böylesine bir varlık gösteren ülke olan Türkiye’nin eski iş ilişkileri, coğrafi yakınlık ile Türkiye’nin komşu ülke İran’a ihracatı yeni dönemde iki haneli artış gösterecek ve kısa bir sürede 30 milyar ABD Doları ticaret hedefine daha da yaklaşacağız” şeklinde konuştu.
TİM Başkanı Büyükekşi: “Ambargoyla İran’a ihracat kaybı 5,72 milyar dolar”
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi de İran’ın ambargo öncesindeki 2012 yılında en çok ihracat yapılan ülkeler arasında üçüncü sırada yer aldığını anımsatarak, “O dönem genel ihracatımızın yüzde 6’sını İran ile gerçekleştiriyorduk. Ambargo ile birlikte, İran’a ihracatımızda ciddi düşüşler oldu. İran’a 2013’te ambargo uygulanmasıyla 2015 yılına kadarki ihracat kaybımız 5,7 milyar doları buldu” dedi.
Ambargoların geçen ocak ayında kalkmasıyla İran’a ihracatın 2016’da artışa geçtiğini vurgulayan Büyükekşi, şöyle devam etti:
“İran, ticari ilişkilerde dünyanın cazibe merkezi olma yolunda ilerliyor. İhracatçı Eğilim Anketimizin sonuçlarına göre, İran; ihracatçılarımızın hedef ülke sıralamasında ABD’den sonra ikinci sırada yer aldı. Enerji, otomotiv, makine sektörlerimiz gelişmelerden olumlu etkilenecek. Ambargonun kalkmasının ardından TİM olarak İran’da Türkiye Ticaret Merkezi açtık. Tahran’daki dev ticaret merkezimiz 4 bin metrekarelik. Burada, farklı sektörlerden 60 firmamız ürünlerini sergileyebilecek. Yurtdışında atak yapmak isteyen firmalarımız için bu büyük bir fırsat.”
Çalışmayı Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ekonomi yönetimine takdim ettiklerini belirten Vardan ile Büyükekşi, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde ve Ekonomi Bakanlığı eş güdümünde rapor çerçevesindeki hedefleri kamu ile işbirliği içinde hayata geçireceklerini ifade etti.
“Ambargo Sonrası İran Ekonomik ve Ticari Etki Analizi”
Temel Bulgular
Çalışma 5 ana başlıktan oluşmaktadır:
1. Genel Ekonomik Görünüm ve İş Yapma Ortamı,
2. İran Üzerindeki Mevcut Uluslararası Yaptırımlar ve Etkileri,
3. Yaptırımlar Sonrası Dönem ve Global İş Dünyası Üzerindeki Etkileri,
4. Sektörel Analizler,
5. Türkiye’nin İran Pazarındaki Rekabetçiliğini Koruması ve Yeni İş İmkânlarının Değerlendirilebilmesi İçin Temel Yaklaşım.
“Uluslararası baskı ve yaptırımlar İran ekonomisini potansiyelin altında bıraktı”
İran ekonomisi devrimden sonrageçen 37 yıl boyunca uluslararası toplumdan gördüğü baskı ve yaptırımlar yüzünden gerçek potansiyelinin çok altında bir performans sergilemektedir.
İran üzerinde bugüne kadar; İran’dan yapılacak ürün ithalatının sınırlandırılması, şirketlerin İran petrol ve doğal gaz sektörüne yatırım yapmalarının engellenmesi, İran’ın uluslararası ticari ortaklarla iş yapmasının kısıtlanması ve İran bankalarının kara listeye alınması şeklinde yaptırımlar uygulandı.
Bu yaptırımlara rağmen, İran, sahip olduğu zengin doğal kaynakları, eğitimli nüfusu ve avantajlı jeopolitik konumu sayesinde Orta Doğu’nun hâlâ kilit ekonomilerinden birisidir.
Yaptırımların İran’ın büyüme performansı üzerindeki etkisini 2010’da, yaptırımların sıkılaştırılmasından sonra görülmeye başladı, Dünya Bankası’na göre, ABD ve AB yaptırımları İran’da 2012-2014 arası dönemde toplam ihracat gelirinin %13,5’ine denk gelen 17,1 milyar dolarlık bir kayıp yarattı.
“İran yaptırımların kalkmasıyla potansiyelini açığa çıkarma fırsatı yakaladı”
2016 yılı başı itibariyle yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte, İran gerçek potansiyelini açığa çıkarma fırsatını yakalamış bulunuyor.
Yaptırımların kaldırılmasının, ekonomi üzerinde üç etkisi olması ve bunların da İran ekonomisini önemli ölçüde iyileştirmesi beklenmektedir:
i) petrol üretimindeki artışla birlikte ülke gelirlerini ve petrol dışı sektörlerin gelişimini olumlu etkilemesi
ii) uluslararası ticari maliyetlerde azalma
iii) yabancı yatırımlarla birlikte ticarette liberalleşme
Buna karşın, düşen petrol fiyatları nedeniyle, reel GSYİH artışının 2016/17 yılında % 4,2-5 aralığında gerçekleşebileceği tahmin edilmektedir.
“Düşük petrol fiyatları İran ekonomisi için en önemli risktir”
Ancak, İran’ın ekonomik büyümesi ağırlıklı olarak petrol üretimi ve ihracatına bağlı olması nedeniyle, petrol fiyatlarındaki düşük seyir, büyümenin önündeki en önemli risklerden biridir.
Yeni ılımlı kabine ve politikalardaki kademeli iyileşmelerin, İran için daha iyi bir ekonomik ortamın temellerini atması beklenmektedir. Buna göre, 2015/16 ile 2020/21 arasında İran için ithalat büyümesi oranının %9,3 ila %11,6 arasında olması öngörülmektedir.
“Türkiye’nin İran’a ihracatı çift haneli olarak artabilir”
Geleceğe bakıldığında, en iyi senaryoda Türkiye’nin İran’a olan ihracatındaki artışın önümüzdeki 5 yılda (2016/17 – 2020/21) %13,7 seviyesinde gerçekleşebileceği öngörülmektedir.
Buna paralel olarak da, Türkiye’nin İran’a yaptığı ihracatın 2020/21 itibariyle 5,1 milyar ABD Dolarına ulaşması muhtemeldir.
Ayrıca, metal ve ulaştırma sektörlerindeki büyümenin, Türkiye’den İran’a olan ortalama ihracat büyümesinin üzerinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
İyi senaryoda metal ve ulaştırma sektörlerinin Türkiye’den İran’a olan ortalama ihracat büyümesinin üzerine çıkacağı tahmin ediliyor.
“İran’ın öne çıkan 12 sektörünün detaylı analizi yapıldı”
Proje kapsamında 12 sektör yaptırımların kalmasıyla birlikte fırsatları ve riskleriyle birlikte detaylı bir şekilde incelenmiştir.
1. Petrol ve doğalgaz
2. Petrokimya
3. Enerji
4. Otomotiv
5. Madencilik, değerli taş ve mücevher
6. Perakende
7. İnşaat ve altyapı
8. İnşaat malzemeleri
9. Makine
10. Tekstil
11. Sağlık
12. Turizm
Türkiye’nin İran Pazarındaki Rekabetçiliğini Koruması ve Yeni İş İmkânlarının Değerlendirilebilmesi İçin Temel Yaklaşım:
Türk şirketlerinin yaptırımlar sonrası İran pazarındaki rekabet gücünün artarak korunması için şirketler, iş dünyası temsil kuruluşları ve kamu otoritesinin eş güdüm içinde doğru adımları atması ve gereken önlemleri alması önem taşıyor.
İran, ekonomik büyüme hedefine ulaşabilmek için yabancı yatırımlara ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda, İran hükümeti üç kritik nokta üzerinden yabancı yatırımları değerlendirmektedir.
· İlk olarak, İran’ın ekonomik büyüme ve teknoloji transferi anlamında başarıya ulaşabilmek için mutlaka desteğe ihtiyacı bulunmakta ve bu da yaklaşık 250 milyar dolarlık yabancı yatırım anlamına gelmektedir.
· İkincil olarak, İran’ın teknolojik altyapı eksikliği dikkate alındığında, teknoloji ve bilgi birikimi transferinde güçlü ülkelerin bu yarıştan galip çıkma şansı daha fazladır.
· Son olarak da, İranlıları istihdam edecek yabancı yatırımcıların şansı daha fazla görünmektedir.
İran iş yapmak için zorlu bir pazar konumundadır, bu nedenle yabancı şirketlerin İran’a özgü iş ortamını ve kültürünü dikkate alarak strateji geliştirmesi önerilmektedir.
• İran pazarına yatırım yapmak isteyen Türk yatırımcılara, hem bu kendine özgü pazar yapısını analiz etmek hem de İranlı karar vericilerle sıkı ilişkiler geliştirmek için yeterince zaman ayırmaları önerilebilir.
• Ayrıca yatırım stratejisinin; özellikle vergi yükü, lojistik/tedarik zinciri yönetimi, izin ve onay süreçleri ve teknolojiye erişim konuları dikkate alınarak daha ilk aşamalarda detaylı bir şekilde analiz edilmesi de önerilebilir.
Diğer taraftan, İran yaptırımlar nedeniyle, ticari işlemlerle ilgili finansal anlaşmalar konusunda, hâlâ kendine özgü yapısını korumakta.
• İhracatın en önemli unsurlarından biri ödemeyi zamanında ve tam alabilmek olduğundan, hem alıcının finansal ihtiyaçlarına uygun hem de ödememe riskini en aza indirecek uygun bir ödeme yöntemi seçilmesi faydalı olacaktır.
• İran pazarındaki müşterilerin karşısına daha rekabetçi koşullarla çıkabilmek için bazı risk azaltıcı tedbirlere başvurmak gerekebilir. Bu tedbirler, daha cazip finansal koşullar içeren ihracat işletme sermayesi finansmanı temin etmek için de gerekli olabilir.
Kamu kuruluşları, İran’a yapılacak ihracat hacmini artırmak amacıyla ihracat işletme sermayesi finansmanını destekleyebilirler. Böylece, ihracat faaliyetlerinden elde edilen finansal alacakların teminat altına alınması kolaylaşacak ve ihracat riski azalacaktır. Öte yandan, finansal ve politik riskleri uygun politikalarla azaltmak da Türk yatırımcıların başarısında katalizör görevi görebilir.
• Kamu otoriteleri, ihracat faaliyetlerinden elde edilen finansal alacakları teminat altına almak için, şirketlerin ihracat işletme sermayesi fonlarını destekleyebilirler.
• Kamu kuruluşlarının, Türk yatırımcıları ve ihracatçıları desteklemek için finansal ve politik riskleri MIGA, Türk Exim Bankası, ve İslam Kalkınma Bankası gibi çeşitli kurumların enstrümanları ve ürünleri aracılığıyla azaltmak için girişimde bulunması önerilebilir.
• Türk hükümeti; yatırımcıların vergi, gümrük veya mevzuatla ilgili sorunları aşmalarına yardımcı olmak amacıyla İran ile yeni kapsamlı anlaşmalar imzalayabilir veya mevcut anlaşmaların kapsamını genişletebilir.
• Transit ticaret hacminin artması için, Türkiye’nin genel lojistik politikalarını yeniden değerlendirmesi ve bu noktada İran’ı da önemli bir bölgesel oyuncu olarak kapsama dahil etmesi tavsiye edilebilir.
DETAYLI SEKTÖREL ANALİZ
Petrol ve doğal gaz
Dünyanın en büyük 2. doğal gaz rezervine sahip olan İran aynı zamanda dünyanın en büyük 4. petrol rezervlerine de sahiptir. Petrol İran için eskiden beri önemli bir gelir kaynağı olduysa da, yaptırımlar nedeniyle İran’ın petrol arzında önemli düşüşler yaşanmıştır.
Yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte, İran’ın petrol ihracatının artması beklenmekte ve bununla birlikte, İran’ın ham petrol üretimini küresel pazardaki arz fazlasına rağmen artırmaya çalışacağı gerçeği de unutulmamalıdır. Daha yüksek üretim hacimlerine ulaşmak için, İran’daki rafinerilere ciddi yatırımlar yapılması gerekmektedir. Özellikle üretime dönük endüstride (upstream) modern teknoloji transferine ihtiyaç duyan İran, sektöre yabancı yatırım çekebilmek amacıyla eski «geri satın alma (buy back)»sözleşmelerini, yeni İran Petrol Sözleşmesi (Iran Petroleum Contract, IPC) ile değiştirmeye başlamıştır.
Diğer taraftan, İran’ın doğal gaz üretimi devasa rezervlerine karşın, yurt içi talebi karşılamakta zorlanmaktadır. Ancak, 2015 yılında Güney Pars doğal gaz sahasındaki yeni üretim sahalarının tespiti sonucunda, İran’ın doğal gaz üretimi önceki yıllara kıyasla daha yüksek bir büyüme kaydetmiştir. İran’ın doğal gaz ihracatındaki artışın, kısa vadede ağırlıklı olarak bölge ülkelerinden sağlanacağı; doğrudan yabancı yatırımların etkisininse daha uzun vadede görüleceği tahmin edilmektedir.
Devlete ait olan İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC), İran Ulusal Doğal Gaz Şirketi (NIGC) ve Ulusal Petrokimya Şirketi (NPC); ülkenin petrokimya sektörünün yanı sıra petrol ve doğal gaz sektörünün de satışa dönük (down-stream) ve üretime dönük (up-stream) faaliyetlerinde hakim konumdadır. İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) şu anda 48 farklı sahada ve 17 keşif parselinde toplam 49 proje yürütmektedir.
Bu bağlamda, İran Türk şirketlerine, özellikle dağıtım konusunda, downstream (satışa dönük) sektöründe önemli fırsatlar sunuyor. Türk firmaları, ABD’li ve Avrupalı şirketlerle İran pazarında satışa dönük (down-stream) faaliyetlerde ortaklık yürütebilirler.
Petrokimya
Petrol dışı sektörlere ve ekonomiye büyük katkı potansiyeli nedeniyle petrokimya sektörü İran tarafından stratejik olarak görülmektedir. Uygulanan sıkı yaptırımlara rağmen; 2000’li yılların başında 9 milyon ton seviyesinde olan temel kimyasallar, polimerler, gübre ve aromatikler gibi toplam petrokimyasalların üretim kapasitesi 60 milyon ton seviyelerine ulaşmıştır. 2014 yılında %19’u Ortadoğu’da olmak üzere, dünyada 135 milyon ton etilen üretilmiştir. Bölgede petrokimya üretiminde başı çeken iki ülke Suudi Arabistan ve İran’dır.
Zengin doğalgaz rezervleri ve etan bazlı üretim yapısı İran’ın petrokimya sektörünün en önemli itici gücü durumundadır. Önümüzdeki dönemde yaptırımların kaldırılması ile birlikte, doğalgaz sahalarının daha aktif hale gelmesi, hem yeni etilen üretim yatırımlarının oluşmasına hem de yeni polimer üretim kapasitesinin gelişmesine imkan tanıyacaktır. 2013 yılına kadar İran petrokimya ürünlerinin ana ihraç pazarı Avrupa ülkeleri olmuştur; fakat Avrupa pazarının ambargolar nedeniyle daralmasıyla, İran ihracatı Çin ve Hindistan’a yönelmiştir.
Bunların yanında, gelişen İran ekonomisiyle, önemli bir hedef pazarın da Türkiye olması beklenmektedir. Mevcut öngörülere göre, petrokimya sektöründe kapsamlı bir yatırım ve büyüme planlayan İran’ın, sonraki süreçte hammadde avantajını da kullanarak; plastik, kauçuk, elyaf ve ambalaj gibi alt sektörlerde de büyümesi beklenmektedir.
Bu durum, Türkiye gibi hammadde konusunda ithalata bağımlı ülkeler açısından rekabeti önemli ölçüde arttıracaktır.
Enerji
İran’ın mevcut kurulu kapasitesi yaklaşık 75 GW’tır. İran elektrik üretimi, büyüme trendindedir. Ülke, 2014/15 yılında 272 terawatt saat (tWs) elektrik üretmiş, net ihracatçı olmasına rağmen, yüksek ve dalgalı seyreden yurt içi talep nedeniyle elektrik ithalatına yüksek bir bütçe harcamaktadır.
Diğer taraftan, Avrupa’daki kişi başına kurulu kapasite (kW/kişi) ve toplam kapasite kullanımı İran’ın iki katı (İran’ın kapasite kullanımı yaklaşık %37) düzeyindedir.
İran’ın ulusal enerji politikasına göre, enerji kapasitesinden istifade edilmesine büyük önem verilmektedir. İran hükümeti, 2021 yılına kadar hedeflediği 100 GW kapasiteye ulaşabilmek amacıyla, önümüzdeki 20 yıl için 800’den fazla proje planlamaktadır.
İran doğal fosil kaynaklar bakımından zengin olsa da fosil kaynaklarla üretilen enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ikame edilmesi gerekmektedir.İran, kırsal alanların alt yapısını geliştirmek amacıyla da yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapma konusunda oldukça isteklidir.
Özel şirketler, modernizasyon ve yeni tesis yatırımları için teşvik edilmektedirler. Buna paralel olarak; İran, kolaylaştırılan bürokrasi, daha basit hale getirilen lisans alma süreci ve daha cazip bir teşvik yapısıyla yenilenebilir enerji hedefine doğru hızla ilerlemektedir (ileri sürülen mevcut potansiyel: 10 GW güneş ve 30 GW rüzgar enerjisi). İran’ın enerji alanındaki hedeflerine ulaşabilmesi amacıyla; Enerji Bakanlığı 2014 yılı başlarında, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğe yönelik olarak beş yıllık bir tarife garantisi sistemini uygulamaya koymuştur.
Türk yatırımcılar açısındansa, elektriğin ortalama tüketici fiyatı (İran: yaklaşık 8$/MWs, Suudi Arabistan:32$/MWs, Türkiye: 85$-144/MWs)yatırım iştahının başlıca belirleyicisi durumunda olsa da, enerji santrali modernizasyon projeleri ve yenilenebilir enerji alanında fırsat görülmektedir.
Öte yandan Türkiye’de atıl durumda olan doğal gaz santrallerinin, İran’a taşınması da değerlendirilebilir.
Ayrıca yüksek sermaye gerektiren büyük çaplı yatırımlar söz konusu olduğunda, enerji sektörünün hala devlet güdümünde işlediği, İran’ın karmaşık karar alma mekanizmalarına ve bazı zorluklara sahip olduğu unutulmamalıdır. Son olarak, tarife garantisi sisteminin karmaşık yapısından ötürü, yatırımcıların üretim maliyetlerinin karşılanamaması riski de mevcuttur.
Otomotiv
İran Orta Doğu’nun en büyük otomotiv endüstrisine sahip olup, dünyanın da en büyük 20 otomobil üreticisi arasında bulunmaktadır. Ülkenin en büyük ikinci sektörü olan otomotiv, GSYİH’nın %10’unu oluşturmaktadır. Diğer taraftan, İran’a uygulanan yaptırımlardan en çok etkilenen ikinci sektör de otomotiv sektörü olmuş ve bu durum 2011-2013 arasında otomobil satışlarında %51,2’lik bir düşüşe yol açmıştır. Ancak, 2020’ye kadar, otomobil satışlarının 2014’teki seviyelerini neredeyse ikiye katlayarak 2 milyona ulaşması muhtemel görünmektedir.
Yerel oyuncular olan IKCO ve Saipa, yurt içinde üretilen otomobillerin %90’ından fazla payı ellerinde tutarak, piyasada hakim konumda bulunmaktalar. Ayrıca, bu şirketler başta Çinli üreticiler olmak üzere, pek çok küresel otomobil üreticisiyle ortaklık ilişkisi yürütmekteler.
Çinli otomobil üreticileri yabancı rakiplerine kıyasla daha güçlü konumda olsalar da, İran pazarı orta vadede özellikle yedek parça ve aksesuar alanında Türk otomotiv sektörü için de oldukça cazip bir pazar olma potansiyeline sahiptir.
Madencilik
Zengin maden kaynaklarına sahip olan İran, dünyanın en büyük bakır, çinko ve demir cevheri rezervlerinden birini de barındırmaktadır. Faaliyette olan 6.000 madendeki, kanıtlanmış toplam rezerv yaklaşık 43 milyar ton civarında olup, bunun da değeri yaklaşık 700 milyar dolardır. Öte yandan, İran madencilik alanında önemli bir potansiyele sahip olsa da, yaptırımlar nedeniyle ileri teknolojiye ve bilgi birikimine ulaşılamaması sektörün geri kalmasına yol açmıştır. İran hükümeti, madencilik sektörünün %90’ını, doğrudan ya da çeşitli şirketler aracılığıyla dolaylı olarak kontrolünde tutmaktadır. Gelecek dönemde ise; hükümet, FIPPA aracılığıyla yabancı yatırımcılara %80 ila %100 arasında vergi muafiyetleri tanıyarak bu sektöre yabancı yatırımı çekmeyi hedeflemektedir.
Türk yatırımcıların özellikle üretime dönük (up-stream) projeleriyle İran madencilik sektörüne adım atabilmesi içinse, hükümet seviyesinde destek kritik öneme sahiptir.
Perakende
Geleneksel bağımsız ve küçük ölçekli bakkal/marketlerin hakimiyetinde olan perakende sektörünün; yaptırımların kaldırılmasından sonra, uzun vadede organize mağazalardan oluşan bir yapıya dönüşmesi beklenmektedir. Bu da sektörün %99,8’ini oluşturan geleneksel market ve market dışı perakende işletmelerini doğrudan etkileyebilecek bir gelişme olsa da, organize olmayan geleneksel dağıtım ağı modernleşmeyi sınırlamakta ve fiyatlamayı etkilemektedir. Bu bağlamda, hükümet kayıt dışı ticareti azaltmayı hedeflemekte ve belirli ölçüde başarılı olmuş durumdadır.
Önümüzdeki dönemde, İran’daki olumlu tüketici harcaması trendlerinin perakende sektörünü şekillendirmesi beklenmektedir. Bu bağlamda, yaptırımlar döneminde İran ekonomisinin itici gücü olan perakende sektörünün 2019’a kadar %18’lik bir ortalamayla büyümesi (YBBO) ve 2020 itibarıyla 202 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Gıda dışı perakendeninse (giyecek, ayakkabı, restoran ve ev gereçleri gibi) 2021 yılında 93 milyar dolarbüyüklüğe ulaşması öngörülmektedir.
İran perakende sektörü Türk markalar için de önemli fırsatlar sunmaktadır. Güçlü bir iş ortağı ağıyla faaliyet göstererek; marka gelişimine, mağaza içi atmosfere ve müşteri hizmetine odaklanmak başarılı olmanın en önemli koşulları olarak görülmektedir. Ayrıca, dağıtım için doğru işbirliklerinin yapılması ve işin bölgelere bölünerek yönetilmesi de başarı için kilit rol oynamaktadır.
İnşaat ve Altyapı
Uluslararası yaptırımlar tüketicilerin satın alma gücünü ve konut fiyatlarını doğrudan etkilediğinden, İran inşaat sektörünün de zayıflamasına yol açmış ve İran yıllar süren yaptırımlar boyunca; demiryollarını, metro hatlarını, rafinerilerini ve diğer temel altyapılarını revize edememiştir.
İran altyapı inşasına ihtiyaç duymakta ve artan genç nüfusun uygun fiyatlı konutlara ihtiyacı bulunmaktadır. Hükümet de, inşaat sektörünü desteklemek amacıyla Mehr adında büyük bir konut projesi başlatmış ve özellikle düşük gelir grubuna yönelik çeşitli konutlar inşa etmiştir. Ancak hükümet destekli konut projeleri halktan gelen yoğun talebi karşılayamamıştır.
JCPOA’nın imzalanmasından sonra İran hükümeti, yabancı şirketleri ülkedeki inşaat projelerine çekebilmek amacıyla bazı ülkelerle mutabakat anlaşmaları imzalamıştır. Başlıca projelerin ise havalimanı, demiryolu ve metro modernizasyonlarından oluşması beklenmektedir. Bu projeler ikili anlaşmalar yoluyla hükümetler tarafından desteklense de, ulusal projelere girmek hâlâ bazı riskler barındırmaktadır.
Geçmişte Türk şirketleri bu sektördeki yatırım ve projelerini tamamlama konusunda önemli bürokratik zorluklarla karşılaşmıştır. Bu nedenle, İran inşaat pazarına girmeyi düşünen Türk şirketlerin; olası hükümet desteklerini araştırmalarında ve ilgili riskleri iyi analiz etmelerinde fayda vardır.
İnşaat malzemeleri
İran inşaat malzemeleri sektörü önemli bir büyüme potansiyeline sahip. İran, zengin doğal kaynakları ve ucuz iş gücü sayesinde, çimento ve seramik gibi enerji yoğun inşaat malzemelerini Türkiye gibi enerjiye bağımlı ülkelerden çok daha ucuza üretebilmektedir. Bu sayede İran’ın, hem yurt içi pazarda hem de küresel pazarlarda önemli bir rekabet avantajına sahip olması beklenmektedir.
İran’ın Türkiye’nin ihracat yaptığı pazarlara ve hatta Türkiye’nin doğu bölgelerine hali hazırda ağırlıklı çimento olmak üzere inşaat malzemeleri ihraç ettiği gerçeği de dikkate alındığında; Türkiye İran’ın sahip olduğu bu enerji avantajını pazardaki bir tehdit unsuru olarak değerlendirebilir. Zira bu rekabetçi avantaj, Türk şirketlerin iç pazarlarının bir kısmındaki ve bazı ihracat noktalarındaki rekabetçi avantajlarını kaybetmelerine yol açabilir.
Makine
İran makine sektörü, 12,2 milyar dolarlık ithalat hacmiyle İran’ın en büyük ithalat kalemidir. Makine imalat sanayinin 2012/13 döneminde 29.008 milyar İran riyali tutarındaki üretim hacmiyle İran GSYİH’sine %4,4’lük bir katkı yaptığı düşünüldüğünde, makine sektörünün, İran’ın acilen ihtiyaç duyduğu doğrudan yabancı yatırımları ülkeye çekerek sanayi modernizasyonunun itici güçlerinden biri olacağı söylenebilir.
Türkiye ile İran arasındaki makine ürünleri ticareti ise, bu sektörde ikili ticaret hacminin %97’sinden fazlasını oluşturan Türk makine ihracatına dayanmaktadır. Yaptırımların kaldırılmasından sonraysa, Avrupalı ürünlerle aynı kaliteyi daha uygun fiyata sunan Türk firmalarının İran’a ihracat hacmini artırmaya yönelik önemli bir fırsat doğmuş oldu.
Tekstil
Yurt içi talebe rağmen, yabancı üreticilerle olan rekabet ve yaptırımlar nedeniyle makine yedek parçalarında sıkıntı yaşanması, İran’ın yerli tekstil üretiminde daralmaya sebep olmuştur. Buna paralel olarak, İran’ın kumaş ve giyim ithalatı son on yıl boyunca sürekli yukarı yönlü bir trend izlemiştir. Türkiye ise, BAE ve Çin’in ardından İran’a en fazla tekstil ürünü ihraç eden 3. ülke. olarak konumlanmıştır. Yaptırımların kaldırılması, tekstil sektörü için de fırsatları ve rekabeti birlikte getirecektir.
Türk tekstil ihracatçıları açısından bakıldığındaysa, kısa vadede ihracatı artırmaya yönelik en önemli fırsat, Tercihli Ticaret Anlaşması’nın (TTA) bir sonucu olarak bazı tekstil ürünlerine getirilen düşük gümrük tarifeleridir. Ancak, bu ayrıcalıklı ürünler dışındaki tekstil ürünlerine uygulanan tarifeler yüksek olduğundan, İran’da üretim yapılması da tercih edilebilir.
Sağlık
Nüfusu yıllık ortalama %1 artan İran’ın genç nüfusu dikkate alındığında, sağlık harcamalarının önümüzdeki 5 yılda %17’lik bir YBBO kaydetmesi beklenmektedir. Yaptırımlar döneminde İran, bazı özel tedavi ilaçlarını temin etme konusunda önemli sıkıntılar yaşamış, bu da yurt içi üretimin artmasını tetiklemiştir. İran’ın yerli ilaç üretimi ağırlıklı olarak muadil ilaçlara dayalı olduğundan, gelişmiş ilaçlar konusunda ithalata olan bağımlılığının kısa ve orta vadede devam etmesi beklenmektedir. İran hükümeti ise, bu bağımlılığı ortadan kaldırabilmek için uluslararası şirketlerden bilgi ve teknoloji transferi yapmayı hedeflemektedir. Sanofi ve Novo Nordisk gibi uluslararası şirketler, önümüzdeki dönemde İran’da üretime yönelik yatırım yapmayı planlamaktadır.
İran’ın yerli üretimi korumaya yönelik politikaları nedeniyle, İran’a önümüzdeki dönemde “Türk Malı” ilaç ihraç etmek pek kolay olmayabilir. İran’da, yerli üretim muadili bulunan ilaçların ithal edilmesini engelleyen bir mevzuat düzenlenmiştir. Ayrıca İran, Türkiye’nin “iyi üretim uygulamaları” standartlarını tanımamaktadır.
İran hekimlerinin mevcut yetkinliğine ve sağlık hizmetlerinin ücretlerine bakıldığında; sektörde gerekli modernizasyon yatırımları sağlandığı koşulda, orta-uzun vadede sağlık turizmi alanında Türkiye’ye rakip olabileceği düşünülmektedir.
Turizm
İran devriminden sonra tüm uluslararası otel zincirlerinin ülkeden ayrılmasıyla, turizm sektörü 30 yıldan uzun bir süredir yerli otellerin hakimiyetinde bulunmaktaydı. İran’ın sahip olduğu turizm potansiyeli Avrupalı, Asyalı ve Körfez’deki uluslararası otel zincirlerinin ilgisini çekmeye başlamıştır.
Batılı ülkelerden ve Orta Doğu ülkelerinden İran’a giden turist sayısında artış yaşanmakta, bununla beraber gezi ve iş amaçlı seyahatlerin sayısının artmaya devam etmesi beklenmektedir. 2015 yılında yabancı turistlerin İran’da yaptığı harcamalarının 35.168 milyar İran riyali olarak gerçekleştiği tahmin edilmekte ve bu rakamın 2019 yılında 54.000 milyar İran riyaline çıkması beklenmektedir.
Yerli turizmin gücü, yaptırımlar dönemi boyunca İran otelcilik sektörünü ayakta tutmuş olsa da, politik istikrarsızlık ve oynak enflasyon İran turizm sektörünü tehdit etmeye devam etmektedir. Ayrıca İran turizm sektörü, ülkede alkollü içki kullanımının yasak olması ve kredi kartıyla ödeme seçeneğinin bulunmaması gibi önemli dezavantajlara da sahiptir.
İranlıların en fazla tercih ettiği yurt dışı turizm destinasyonlarından biri Türkiye olduğundan, yaptırımların kaldırılmasını takiben, İran halkının refah seviyesinin artmasıyla birlikte İran’dan Türkiye’ye gelecek turist sayısında da önemli bir artış yaşanması beklenmektedir.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.