AB liderleri yenilenebilir enerji konusunda bağlayıcı bir karar aldı. Buna göre yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payı yüzde 27’ye çıkarılacak.
AB liderleri yenilenebilir enerji konusunda bağlayıcı bir karar aldı. Buna göre yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payı yüzde 27’ye çıkarılacak.

AB, 2030 İklim ve Enerji Paketi üzerinde anlaşmaya vardı. AB ve Türkiye için önemi ne olacak? 

AB’nin 2030 Hedefi

Avrupa Komisyonu’nun 22 Ocak 2014 tarihinde sunduğu 2030 İklim ve Enerji Paketi, 23-24 Ekim 2014 tarihinde Brüksel’de 28 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının bir araya geldiği AB Liderler Zirvesi’nde onaylandı. Avrupa Komisyonu tarafından yapılan yazılı açıklamada, özellikle üye ülkelerin ekonomik alandaki kırmızı çizgilerinin belirginliği sürerken, 28 üye ülkenin paket üzerinde anlaşmaya varması, pek çok açıdan AB için önemli bir sürece işaret ediyor. Paket, gerek AB’nin orta ve uzun vadeli bağlayıcı hedefleri gerekse Türkiye’nin iklim değişikliği alanında sergilediği mevcut profilinin AB ekseninden kaymaması için önemli mesajları içermektedir. Buna göre, 1990 yılına kıyasla AB’nin 2030 İklim ve Enerji Paketi kapsamında;

–          sera gazı emisyonlarının en az yüzde 40 oranında azaltılması,

–          yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranı ile enerji verimliliği oranının en az yüzde 27’ye yükseltilmesi gündemde olacaktır.

AB ETS Reformları

Öte yandan, paketle beraber sunulan ve doğrudan AB Emisyon Ticaret Sistemi (AB ETS) ile ilgili olan “Pazar İstikrarı Rezervi” (Market Stability Reserve-MSR)ile Komisyonu, 2021 yılında faaliyete geçmesini öngördüğü bir çeşit karbon piyasa istikrar mekanizması kurma hedefindedir.

Bilindiği gibi AB ETS, 2005 yılında faaliyet göstermeye başlayan uygulama alanı bakımından dünyandaki en büyük emisyon ticaret uygulamasıdır. Sistem dahilinde belirlenen tesisler için azami emisyon izinleri verilir ve üyeler ülkeler için belirlenen izinler yıllık olarak Avrupa Komisyonu tarafından belirlenir. Üye ülkeler de, ülke içindeki tesislere ücretsiz emisyon salım hakkı (allowance) verir. Sistemin temel ilkesini oluşturan kısımda, yıl sonunda bu izinleri aşmayan tesisler, aşan tesislere artakalan emisyon miktarlarını satabilmektedir. Fiyatlandırma ise, o yılki arz-talebe göre değişebilmektedir.

Ancak 2008 yılı kriziyle beraber, AB ETS’de arzın artması, karbon fiyatlarını aşağıya çekmişti. Başka bir ifadeyle, karbon fiyatının düşmesiyle, işletme sahipleri kotalara uymak yerine emisyonları arttırıcı seçeneklere doğru kaymıştı. Avrupa karbon piyasasındaki gittikçe artan emisyon izinleri sorunu, mevcut süreçte reform çalışmalarını beraberinde getirmiştir.

Brüksel gündemindeki reformlar, AB ETS’nin daha işlevsel hale getirilmesi ve karbon fiyatlarının istikrarlı seyrine tekrar kavuşması adına geliştirilen “yapısal”reformlar niteliğinde olacaktır.

Paketin “AB” için önemi

AB ETS ekseninde, “piyasada güven” temini

Belirtilen reformlar, AB’nin, küresel boyutta emisyonların azaltılması konusundaki etkin rolünün devamı için önemli bir sınava işaret. Dolayısıyla AB ETS ekseninde, “piyasada güven” sorununun aşılması açısından Zirve’de 2030 hedeflerinin onaylanması, karbon piyasasının işlevselliğe kavuşması için oldukça önemli.

2050 hedeflerine yönelik “ara dönem strateji belgesi”

Bilindiği gibi, AB’nin 2050 hedefleri (emisyonlarda yüzde 80-95 oranında azaltım hedefi) bağlayıcılığını sürdürüyor. Ancak bu hedeflere ulaşılması için, 2020 hedeflerinin de üzerinde çıkartılmış bir revizyon çalışmasına ihtiyaç her geçen gün artmaktaydı.  2030 Paketi, 2050 hedefine ulaşılması için “ara dönem” strateji paketi olarak görülmelidir.

BM Taraflar Konferansı öncesi, “küresel mesajın tamamlanması”

Bilindiği gibi, 2015 yılı sonunda Paris’te imzalanması beklenen ve 2020 sonrası dönemi şekillendirecek bağlayıcı bir iklim değişikliği anlaşması taslağının, bu yılsonunda Peru’nun başkenti Lima’da gerçekleştirilecek BM Taraflar Konferansı’nda onaylanması bekleniyor. 2030 paketinin onaylanması, Konferans öncesinde AB’nin küresel mesajının tamamlanması açısından da önemli hale geliyor.

 

Paketin “Türkiye” için önemi

AB hedeflerine “paralel bir çerçeve”

AB’de düşük karbonlu ekonomi modeli, her politika alanında önceliğini korumakla beraber, özellikle AB ETS reformlarının ve AB’nin orta ve uzun vadeli iklim ve enerji politikası hedeflerinin Türkiye tarafından takip edilmesi, Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinin en önemli başlıklarından biri olan Çevre faslına uyumunu hızlandıracaktır.

“Ulusal emisyon azaltım hedefimiz şart”

Türkiye’nin uzun vadede sayısallaştırılmış sera gazı emisyon azaltım hedefi henüz açıklanmamıştır. Bu konu, özellikle Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan İlerleme Raporu kapsamında sunulan önemli eksikliklerden biri olarak belirtilmeye devam etmektedir. Öte yandan, Peru’da gerçekleşecek BM Konferansı öncesinde ve Paris’te imzalanması planlanan anlaşma öncesinde, Türkiye tarafından açıklanacak ulusal emisyon azaltım hedefi, Türkiye’nin AB’ye katılım müzakereleri ve uluslararası müzakere ortamında aktif ülke profilini sergilemesi açısından kaçınılmaz bir fırsat sunacaktır. Nitekim 17 Mayıs 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yenilenmiş hali ile yayımlanan 29003 Sayılı “Sera Gazlarının Takibi Hakkında Yönetmelik” dâhilinde uyum çalışmalarına hız verilmesi, Türkiye’nin konuya yönelik çabalarını göstermektedir.

“Ulusal karbon piyasası” hazırlıkları sürerken

Türkiye’de ulusal karbon piyasasının kurulması çalışmaları, “hazırlık” çalışmaları kapsamında tüm hızıyla sürdürülmektedir. Gönüllü Karbon Piyasasına yönelik projeler yürütülmekte olup, piyasa mekanizmalarının ülkemizde uygulanmasını kolaylaştıracak Dünya Bankası ile imzalanan Karbon Piyasasına Hazırlık Ortaklığı Programı (PMR) kapsamında önemli çalışmalar yapılmaktadır. Hâlihazırda yürütülen bu çalışmaların “uygulama” alanında etkin sonuç alınmasını ve bu konunun AB’nin iklim değişikliği politikasının can damarı olan yeni AB ETS ile uyumlu bir konumda devam ettirilmesini önemsiyoruz.

Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, gönüllü karbon ticareti kapsamında 308 proje ile toplam 20 milyon ton karbondioksite eşdeğer oranda emisyon azaltımı sağlanmıştır. AB genelinde 2013 yılında toplam emisyon oranı ise 1895 milyon ton olarak kayda geçmiştir. Emisyon oranlarındaki bu fark, 28 üyeli AB’ye ait olmakla beraber, üzerinde durulması gereken önemli noktalardan biri, emisyon değerlerinin “artış hızının” Türkiye’de ekonomik büyümeyle doğru orantılı seyridir. Nitekim Türkiye’nin 2010 yılında hesaplanan emisyon envanteri 401,9 milyon ton iken; 2012 yılında bu miktar 439,9 milyon tona yükselmiştir (Nisan 2014, TÜİK).  

 

AB’de en fazla emisyon üreten ilk üç sektör (Avrupa Çevre Ajansı, 2014)

SektörMilyon tonYüzde (AB-28)
Enerji3.60479
Tarım46910
Sanayi3217

 

Türkiye’de gönüllü karbon piyasası projelerinin sektör dağılımı (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2014)

SektörYüzde
Jeotermal42
Rüzgar39
Atık15

 http://www.ikv.org.tr/images/files/AB_nin_En_Buyuk_Sinavlarİndan_Biri_AB_ETS_Olacak.pdf


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın