Ortadoğu’da süren iç savaş, Rusya- Ukrayna arasındaki çatışmalar, yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin peşpeşe gelmesi ve son olarak rehine krizi… Türkiye’nin çevresinde ve içinde yaşanan siyasal ve toplumsal olaylar nedeniyle asıl odaklanılması gereken konulara, üretime, istihdama kısacası ekonomiye bir türlü sıra gelmiyor…
Doların da son olarak 2.30’a yaklaşmasıyla, üreticilerden ve iş dünyasından ‘artık ekonomiye bakın’ çağrısı sık sık duyulmaya başladı. İhracatta üst sıralarda yer alan hazırgiyim ve tekstil sektör temsilcileri, son dönemde yaşanan olaylar nedeniyle alarm zillerinin çaldığına dikkat çekiyor.
İSO Yönetim Kurulu Üyesi, TOBB Hazır Giyim Meclis Başkan Vekili Ali Ulvi Orhan, seçim sürecinin ekonomiye zarar verdiğini, siyaset ekonominin önüne geçtiğini, ekonomiye ilişkin alınması gereken tedbirlerin bir süreliğine ertelendiğini kaydetti. Orhan, Osmanbey, Laleli, Merter ve Bayrampaşa gibi güncel modayı takip eden piyasalarda iş kaybı olduğunu, Ortadoğu’da devam eden iç savaş ve Rusya-Ukrayna arasındaki gerginliğin bunda önemli etken olduğunu söyledi. Ukrayna- Kazakistan pazarının geçen yılın yaz ayına göre yüzde 40 düştüğünü, Ortadoğu’daki düşüşün yüzde 30 olduğunu vurgulayan Orhan, bu pazarlardaki düşüşün Avrupa ile telafi edilmeye çalışıldığını, AB üyesi ülkelere toplam ihracatın ilk 7 ayda hazır giyimde yüzde 13.7’lik bir artış gösterdiğini, geçen yıl 7.419 milyon dolar olan ihracatın bu yıl 8.435 milyon dolar seviyesine çıktığını kaydetti.
“Firmalar mağazacılığa yöneldi”
Türkiye’nin ucuz bir ülke olmaktan çıktığını, hazırgiyimde üretimden ziyade mağazacılıkta büyümenin olduğuna işaret eden Orhan, şunları söyledi: “En büyük hazırgiyim firmalarına bakın, perakende ve mağaza zincirleridir. Büyük firmalar üretimden yavaş yavaş çıkıyor. Üretimi fason firmalar üstlendi. Türkiye’de örme hazır giyimde dokumaya göre rekabet şansı daha fazlalaştı. Örme giyimi yapan firmalar iplikten itibaren kendileri imalat yapıyor. Dokuma firmaları genelde hazır kumaş alıyor. Bizde dokuma kumaş fiyatları çok yüksek. Örme ihracatı dokuma ihracatının yüzde 70 üzerinde. Tekstil ile beraber hazırgiyim sektörü her zaman 1. sırada. Hazırgiyimin resmi ihracat rakamının yüzde 45’i kadar da bavul ticareti ve değişik yollarla giden komşu ülkelere ihracat var.”
Orhan, hazırgiyimin emek yoğun bir sektör olduğunu, işçilik maliyetlerinin çok arttığını ve eleman bulmanın zorlaştığını dile getirerek, “Kalifiye olmayan elemanlara bile yüksek ücretler veriliyor. Çalışan üzerindeki istihdam vergileri çok yüksek. Vergiler yüzünden üretim yapan firmalar gün geçtikçe zor durumda kalıyor. Bir diğer konu hammaddeye getirilen antidamping ve ek vergiler. Bu durum maliyetlerimizi otomatik olarak yükseltiyor. Bu, ‘cari açık artmasın’ diye yapılıyor ama Türkiye’nin menfaati burada değil. Bizim menfaatimiz olan hammadde üzerindeki vergilerin kaldırılması” dedi.
“Her tekstilci gayrimenkulcü oldu”
Osmanbey ve Merter piyasasında vadelerin çok uzadığını iç piyasada bir yıl vade ile döndüğüne işaret eden Orhan “Piyasada adı konmamış bir kriz var. Durgunluk var. Bu çok fazla dillendirilmiyor. Siyasetten ekonomiye dönmemiz gerekiyor. Bu gayrimenkulde de var. Her tekstilci gayrimenkulcu oldu. İnsanlar artık kendi işinden değil de gayrimenkulden para kazanmak istiyor. Bu sağlıklı bir ekonomiye işaret etmiyor. Otomobil satışında yüzde 27’lik bir düşüş var. Yeni yapılan evler umarım yabancılara satılır. Bu kadar stoğu satmak için yeni oyuncu lazım” ifadelerini kullandı.
Komşulardaki bu sıkıntının mutlaka biteceğini, başta Rusya olmak üzere Osmanbey’de yaklaşık 90 ülkeye mal satıldığını dile getiren Orhan, “Bizim açılmamız gereken Afrika ve Asya var. Başta Çin olmak üzere açılım yapmamız şart. Çin’de 1.3 milyar nüfusun 200 milyonluk kısmının geliri yüksek. Oraya perakendeci gibi gidilip yatırım yapılabilir. Bugün Türkiye’de basic ürün üretmek zor, maliyet açısından Uzak Doğu ile rekabet edemezsiniz. Katma değeri yüksek ürünleri Türkiye’de, katma değeri düşük ürünleri yurtdışında Çin’de üretmenin hiçbir mahsuru yok” diye konuştu .
LASİAD Başkanı Gıyasettin Eyüpkoca da 2008’de yaşanan krizden sonra küresel ölçekte bir türlü toparlanma gerçekleşmediğini, hatta euro bölgesinde geriye gidiş olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye son 5-6 yıldır sürekli büyüyen bir ülke ama kendi içinde önemli sorunları var. Laleli özelinde söylemek gerekirde hedef pazarlarda daralma var. Daralan pazarlar yerine yenisi koymak zorundayız. Bu konuda devletin bize yardımcı olması gerekiyor. Rusya ve Ukrayna’da kaybettiğimiz pazar oranlarını tekrar yakalamamız gerekli. Euro Bölgesi’ndeki daralmayı Afrika pazarlarına açılarak kapatmıştık son krizlerden sonra yine Afrika pazarına döndük. 500 milyar dolarlık ihracat hedefini ülke olarak yakalamak istiyorsak, tekstil sektörüne yönelik devletin bir politikası olması gerekir. Bunu yöneten ve muhatap olabileceğimiz bir birim olmalı. Ancak tekstille alakalı hükümetin bir politikası yok.”
“Bavul ticaretine antrepo sistemi”
Teşviklerde de istenilen sonuç alınamadığını savunan Eyüpkoca, teşviklerin uzun soluklu olması gerektiğini, 5-6 yılda sonuç alınamayacağını söyledi. Eyüpkoca, ihracatta Rusya ve Ukrayna pazarında yüzde 30’lara varan bir düşüş yaşadıklarını, milyar dolarlık rakamların söz konusu olduğunu ifade ederek, “Bavul ticaretine ekonomik kayıp olarak bakmak çok yanlış. Türkiye’ye gelen bir turist parasını verip bir mal alıyorsa ve sen de o parayı ekonominin içinde döndürüyorsan, asla kayıp olarak bakmamalısın. Yaptığımız bu satışların ihracat kapsamına alınmasını istiyoruz. Biz bir sistem olsun istiyoruz bunun içinde basitleştirilmiş antrepo sistemini önerdik. Dünyanın her yerinde bizim yaptığımız satışların aynısı yapılıyor. Oralar kayıtdışı olmuyor da biz neden oluyoruz” diye konuştu.
“İnşaattan kolay para kazanılıyor”
Üretimde sürekli bir düşüş olduğuna işaret eden Gıyaseddin Eyüpkoca, daha kolay para kazanma şekilleri ortaya çıktığını, bunların başında inşaat sektörünün geldiğini söyledi. Eyüpkoca, “Bizi bekleyen en büyük tehlike budur. Bu durum bizi felakete sürükleyebilir. Sanayii ve üretime ağırlık vermemiz lazım ABD ve Avrupa krizleri yaşadı. Bu dalga bize doğru geliyor. Antidamping yasasıyla ilgili olarak biz artık tasarım Osmanbey, Merter ve Laleli olarak tasarım yapan bölgeleriz. Katma değeri yüksek tasarımlı ürünler satmak istiyoruz. Bu korumaya aldığın kumaşlara ve aksesuarlara ihtiyacım var. Bunları alamadığım anda rekabette geriye düşerim. Fransa ve İtalya aynı kumaşı Kore’den yüzde 20 vergi ile alırken ben yüzde 70 vergi ödüyorum. Neyi neye kurban ettiğimize iyi bakmak lazım” dedi.
Tasarım teşvikleri geliyor
OTİAD Başkanı İlker Karataş da sektörün 2023 hedefi olan 80 milyar dolara ulaşabilmesi için daha inovatif ürünler geliştirmesi gerektiğini, bunun da ancak tasarımla olacağını söyledi. Karakaş, “Tasarım firmalara belirli maliyet getiriyor. Tasarlayan insanı bulmalı ve ona bir kaynak yaratmanız lazım. Sektörümüzde tasarımcı sıkıntısı var. Bu maliyetlerin indirilmesi için firmaların tasarım ofisleri giderlerinin teşvik kapsamına alınmasını istedik. Bununla ilgili çalışmalar sürüyor yakın bir zamanda yasalaşmasını bekliyoruz. Teşvikler konusunda bir takım imkanların daha fazla sağlanması gerekiyor” diye konuştu. Rusya’daki karışıklığın tahmin edilebilecek durum olmadığını, Ukrayna’ya yapılan ihracatın dibe vurduğunu ifade eden Karataş, “OTİAD olarak geçen yıl tekstil ve hazırgiyimde 1.5 milyar TL’lik ihracat yaptık. Bu yılın ağustos ayında bu rakam 1 milyar 176 milyon TL düzeyinde. Bizim bu yılki ihracat hedefimiz 2 milyar dolardı. Yüzde 30-40 düşüşler yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Dünya
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.