Rahmetli Mustafa Taşar’ın Turizm Bakanı olduğu dönemde haftalık Ekonomist dergisinde çalışıyordum. Adıma, turizme hizmet verdiğim için bakanlık tarafından ödüllendirileceğim ve ödülün Dolmabahçe Sarayı’nda verileceğini bildiren bir davetiye geldi. Ödül almaya gittiğimde bir de ne göreyim meğer bu davet benle birlikte birkaç kişiye değil, tam 528 kişiye gitmişti. Sizce de aynı ödülü 528 kişi alıyorsa o ‘ödül’ ödül olmaktan çıkıp, sıradan hale gelip ayağa düşmez mi? Ben o gün bu gündür ödül konusuna mesafeli durmaya çalışıyorum.
“Uluslararası” ödüllerle ilgili diğer olayı da 1990’lı yıllarda Dünya gazetesinde çalışırken yaşadım. O yıllarda haber merkezimize İspanya’daki bilmem ne kurumundan ödül aldığını bildiren haberler sıkça geliyordu. Hal böyle olunca, ekonomi gazeteciliğinin duayeni ve Dünya gazetesinin sahibi Nezih Demirkent bize ‘Çocuklar bu işi bir araştırın’ dedi.
Araştırınca, bazı Türk şirketlerinin Avrupa karşısında aşağılık duygusu yaşadığını fark eden İspanyol uyanıkların, parayı basan her Türk şirketine ödül veren bir sistem kurduklarını öğrendik. Böylece araştırmalarımız o ödüllerin -sokak diliyle söylemek gerekirse- ‘trışkadan’, değeri kendinden menkul olmanın ötesinde hiçbir anlamı olmadığını ortaya koydu. Buna rağmen bazı şirketler bir ‘Avrupa’ ülkesinden ödül almış olmakla övünüp bunu sağa-sola duyurmayı marifet sayıp durdu…
Turizmde de ödüller konusunda zaman zaman benzer sorunlar yaşanıyor. Dünya devi tur operatörlerinin müşterileri tarafından belli kıstaslar çerçevesinde otellere verdiği ödülleri bu tartışmanın dışında tutuyoruz. Ancak ‘World’ bilmem ne diye fiyakalı bir adı olan, ama gerçekte değeri kendinden menkul bazı ödüllerin ne yazık ki hâlâ önemsendiğini üzülerek izliyoruz. Hele böylesi bir ‘ödülü’ almaktan böbürlenenleri görünce söyleyecek söz bulamıyoruz. Bize göre, birçok badireyi atlatıp kendini ispat eden Türk turizminin böylesine ucuz ‘ödüllere’ ihtiyacı yok. Ayrıca bazı kurum ve kuruluşların bir keresinde yüzlerce kişiye ödül vermeye devam ettiğine de tanık oluyoruz.
Kültürümüzde var olan ‘marifet iltifata tabidir’ mantığına bağlı olarak doğru ve güzel girişimlerin, doğru yer, doğru zaman ve doğru bir biçimde ödüllendirilmesine aklı başında hiç kimse karşı çıkmaz! Yeter ki, o ödül yüzlerce kişiye verilip bayağılaştırılmasın. Yeter ki, o ödül gerçekten doğru kıstaslar çerçevesinde belirlenmiş ve alınmaya değer olsun. Yeter ki, o ödül ‘Aman şu medya kuruluşuna da verelim ki haberimizi yapsın’ mantığıyla verilmesin. Yeter ki, ‘tut beni tutayım seni’ gibi küçük hesaplar peşinde koşularak verilmesin. Yeter ki ,‘Türkün Türke propagandası’ şeklinde sadece birbirimizi gaza getirdiğimiz ama dışarıdakilerin umursamadığı ‘trışkadan’ bir ödül olmasın…
Bize göre, birçok badireyi atlatan, birçok zorluğun üstesinden gelen turizmcilerin ‘değeri kendinden menkul’ ödüllere hiç ihtiyacı yok. Bu yüzden turizmcilerimizi sıradan hale gelen ödüllere ‘dur’ demeye çağırıyoruz.
Ödül konusunun ciddiyetten uzak rotasından çıkarılıp, önyargılardan uzak, objektif kıstaslarla, hak eden-alınmaya değer bir yörüngeye oturması gerekiyor. Bu konunun sektöre yakışan şekilde ele alınıp, doğru tartışmalarla sağlıklı bir yörüngeye oturtulacağına inanıyoruz.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.