İntegral Menkul Değerler Araştırma Müdürü Egemen Candır, Merkez Bankası’nın faiz artırım kararını, “TCMB vur dedik öldürdü” diye değerlendirdi. Candır’ın yorumu şöyle:
TCMB’nin dün geceki olağanüstü PPK toplantısında, haftalık repo faizinin kullanıldığı politika faizi yüzde 4,5’tan yüzde 10’a ve gecelik borçlanma faizi olan marjinal faiz oranı veya diğer adıyla “üst bant” faizinde yüzde 7,75 seviyesi yüzde 12’ye yükseltildi. TCMB, ana borçlanmayı gecelik borçlanma faizi yerine 1 haftalık repo faizi olan politika faizinden karşılayacak. TCMB bu şekilde, ciddi oranda şahin bir para politikası izleyeceğini göstermekte olsa da piyasalardaki toz duman yatışınca, Türkiye büyümesinin, cari açığının bu durumdan olumsuz etkilenebileceği realitesi ön plana çıkmakta.
‘Kırılgan Beşli’nin dördünü ancak yakaladık
Geçtiğimiz sene FED’in tahvil alımını azaltabileceği beklentileri ile gelişen piyasalarda kırılganlık artarken, TCMB de bu uygulaması ile Mayıs’tan bu yana yapması gereken faiz artırımını daha yeni yapmış oldu. Kıyaslamalı olarak düşünülürse, Kırılgan Beşli’de en yüksek faize sahip olan Brezilya, Mayıs 2013’te yüzde 7,50 olan faizini dokuz ayda kademeli olarak yüzde 10,50’ye çıkarmış durumda. Endonezya’nın faizi Mayıs’ta yüzde 5,75’ti, şimdi yüzde 7,50. Dün TCMB ile birlikte sürpriz yapan Hindistan, faizini Mayıs’taki 6,25’ten 7,00’a çıkardı yalnız bunun dışı likidite uygulamaları da oldukça yoğun. Kırılgan Beşli’de bu aşamada bir tek Güney Afrika geride kaldı fakat oranın kararı da yakındır.
Türkiye 2014’te büyümekte zorlanacak
TCMB’nin dün geceki kararıyla, normal günlerde yüzde 7,10 civarındaki bankalara uyguladığı ortalama borçlanma faizi de yüzde 10’un üzerine çıkmış oluyor. Ana borçlanmanın para politikası faizi olan yüzde 10’dan gerçekleşeceği düşünülürse, ortalama 28,5 milyar TL civarındaki TL likidite ihtiyacının bu pencereden karşılanacağı ve ortalama fonlama maliyetinin yüzde 10,5 civarında gerçekleşebileceği düşünülebilir. Eğer bütün fonlama yüzde 10’a aktarılırsa, ortalama faiz de doğal olarak yüzde 10’dan gerçekleşecek. Bu noktada önemli olan, kredi büyümesinde ve dolayısı ile tüketici kredilerinde daralmanın oluşabileceği olasılığı. Bankaların borçlanma maliyetlerinin bir gecede yüzde 3 arttığı ve halen reel sektörün 170 milyar Dolar’ın üzerinde borcu bulunduğu bir ortamda ekonominin hızlı bir şekilde toparlanacağına inanmak zor. Bunu sağlamanın tek hızlı yöntemi, yabancı girişinin artması olabilir. Bu konuda da, yurt dışındaki ucuz paranın yoğunlukla geldiği Amerika’nın ekonomik toparlanmasının devam edip etmeyeceği önem kazanıyor.
TCMB kredibilite ve zaman kazandı
Son aylarda, özellikle yabancı kaynaklar tarafından TC Merkez Bankası’nın faiz artırması gerekliliğinin yoğun şekilde konuşulduğu bir ortamda, biz TCMB’nin faiz artırmaktan kaçındığını ve karmaşık yöntemler ile geçici müdahaleleri tercih ettiğini görmüştük. Bu durumun, piyasalar tarafından TCMB’nin kredibilitesinin düştüğü yorumlarını yoğunlaştırdığı bir ortamda, biz Merkez Bankası’ndan çok sert bir müdahale görmekteyiz. Yurt dışındaki yayınlarda bu müdahale manşetlere gelirken, müdahale için kullanılan sıfat “bold” yani “cesur” kıvamında. TCMB’nin bu kararı genel olarak Türkiye’deki döviz volatilitesinde geçtiğimiz haftalardaki yüksek seyri düşürebilecek olsa da, ekonomik realiteler Dolar’ın Türkiye’de bir süre daha değerli kalacağını göstermekte.
Kısacası, bu müdahalenin ateşi çabuk sönerek Türkiye’nin sıcak para ihtiyacı ve bunun artmasının şu andaki düşük olasılıkları daha ön planda fiyatlanabilir. Sonuç, TCMB’nin müdahalesi işe yaramadı olarak görülebilecek olsa da, özerkliğini ispatlamış bir Merkez Bankası ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.