Türkiye’nin büyümedeki yüksek performansını sürdürebilmesi için özel sektör yatırımlarındaki artışın devamlılığını sağlayacak ve ihracatta artışı gözetecek tedbirler alması gerektiğini açıklayarak, aksi taktirde üçüncü çeyrekten itibaren baz etkisinin de ortadan kalkmasıyla büyüme oranlarının düşmesinin gündeme gelebileceği uyarısında bulundu.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Ekonomi Politikaları Analisti Sarp Kalkan ve Araştırmacı Hüseyin Ekrem Cünedioğlu tarafından hazırlanan “İkinci çeyrekte krizden çıktık mı? Rakiplerimizi geçebildik mi?” başlıklı politika notu yayımlandı. Çalışmada, Türkiye’nin büyüme performansı küresel üretimin yüzde 87’sini, ihracatının ise yüzde 76’sını gerçekleştiren 35 ülkenin büyüme performansı ile birlikte değerlendirildi.

Değerlendirmeye göre, Türkiye 2010’un ilk iki çeyreğinde çift haneli büyümeyi başararak kriz öncesi üretim düzeyini yakaladı. Bu toparlanma sayesinde Türkiye, kriz öncesi üretim düzeyini yakalayabilen 14 ülke arasında 12. sırada yer aldı. İlk dönemde hızla daralmasına rağmen üretim düzeyini kriz öncesi düzeye çıkaran başka bir ülkenin olmaması Türkiye’nin başarısının en önemli göstergesi olarak değerlendirildi. Ancak, toparlanmanın hızı 2001 krizi ile karşılaştırıldığında daha yavaş oldu.

Avrupa’daki durgunluk ihracatımızı olumsuz etkiliyor

TEPAV’ın Politika Notu’nda “Türkiye’nin hızlı büyümesinin kaynakları incelendiğinde krizden çıkışımızı sağlayan iç tüketime ve ikinci çeyrekten itibaren hareketlenen özel sektör yatırımlarına bağlı bir büyümenin olduğu gözlenmektedir” denilerek şu ifadelere yer verildi:

“Tüketimin büyüme oranına katkısı yüzde 48, yatırımların katkısı yüzde 57 oranındadır. İç tüketimde kriz öncesi düzey aşılırken, özel sektör yatırımları kriz öncesi düzeyin yüzde 5,7 altındadır. İç tüketimde ve yatırımlarda olumlu seyir sürerken, net ihracat büyümeyi yüzde 16 oranında daraltıcı etki yaratmıştır. Bunda dış talebin yavaş toparlanmasından dolayı ihracatın istenen düzeye çıkamaması etkili olduğu kadar sanayinin ithal ara girdi gereksiniminden dolayı ithalatın hızlı artışı da etkili olmuştur.

İhracat performansı açısından Türkiye’nin 35 ülke arasındaki konumuna göre, Türkiye birinci dönemde yüzde 34,6’lık ihracat düşüşüyle en hızlı kaybeden dokuzuncu ülke olmuştur. Toparlanma döneminde (ikinci dönem) ise ihracatını yüzde 23,9 artırmayı başarmıştır. Ancak, ihracattaki bu artış büyüme oranlarındaki kadar hızlı gerçekleşmemiştir. Türkiye, ihracat artış sıralamasında ancak 17. sırada yer alabilmiştir.”

Tedbir alınmalı

Değerlendirme’de Türkiye’nin büyümedeki yüksek performansını sürdürebilmesi için özel sektör yatırımlarındaki artışın devamlılığını sağlayacak ve ihracatta artışı gözetecek tedbirler alması gerektiğine dikkat çekildi. İhracatta kalıcı bir artışın sağlanabilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilebilmesi için de stratejik bir yaklaşımın geliştirilmesi son derece önemli olduğu belirtilen Not’ta, “Bu da sağlıklı bir sanayi stratejisine ihtiyacı artırmaktadır. Ekonomide 2007’den beri ötelediğimiz reformların hayata geçirilmesiyle sanayimizin rekabet gücünün artırılması ve yüksek büyüme oranlarının devamlılığı sağlanabilecektir.  Aksi taktirde üçüncü çeyrekten itibaren baz etkisinin de ortadan kalkmasıyla büyüme oranlarının düşmesi beklenebilecektir” denildi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın