Afrika’nın imajı hâlâ krizler ve yolsuzlukların gölgesinde. Bu nedenle Alman ve Avrupalı yatırımcılar kara kıtaya temkinli yaklaşıyor. Alman Ekonomisi Afrika Derneği işte bu imaj sorununa karşı bir konferans düzenledi. Bonn kentindeki konferansta ekonomi ve siyaset dünyasından katılımcılar, Alman yatırımcıları büyüyen Afrika pazarına kazandırmanın yollarını tartıştı.
Almanya’daki Togo Büyükelçisi Comla Paka, ülkesine yatırımların artması arzusunda. Afrika’nın batısındaki bu küçük ülkenin yatırımları çekebilmesi için altyapısını iyileştirilmesi gerekiyor. Büyükelçi Paka yolların ve limanların iyileştirilmesinin acil önem taşıdığına işaret etti. Togo ile Almanya arasında geleneksel olarak iyi ilişkiler hüküm sürmesine ve bu ülkede birkaç Alman şirketi faaliyet göstermesine rağmen ortak ekonomik projelere hâlâ ender rastlanıyor. Büyükelçi Paka, bu sorunun pek çok Afrika ülkesi için de geçerli olduğunu belirtiyor:
“Projeler finanse etmek ya da iş yapmak istediklerinde, genelde Avrupalı partnerlerin karmaşık koşulları karşısında gözleri korkuyor ve Çin, Hindistan gibi ülkelere yönelmeyi tercih ediyorlar.”
“Almanlar çekingen”
Alman Ekonomisi Afrika Derneği Başkanı Stefan Liebing, Afrika’daki Alman yatırımlarının Avrupa ortalamasının da gerisinde kaldığını, orta ölçekli Alman şirketlerinin aşırı temkinli ve çekingen olduğunu belirtiyor:
“Kat edilmesi gereken uzun bir yol var. Özellikle de şu soru konusunda: Afrika’yı Alman yatırımcılara nasıl daha fazla tanıtabilir, nasıl daha fazla açabiliriz? Bu konuya şimdi siyaset ile birlikte el atmazsak telafi imkânını kaçırmış oluruz.”
Alman Commerzbank’tan Florian Witt, çoğu Alman’ın gözündeki Afrika tablosuna hâlâ etnik çatışmalar ve ekonomik durgunluğun hakim olduğunu, ancak bu tablonun artık eskidiğini belirtiyor. Commerzbank, aralık ayında ikincisi yayımlanacak olan ‘Sahra Altı Afrika’da Rönesans’ başlıklı araştırmanın yayıncısı. Araştırmada 2000’li yılların başından bu yana Afrika’nın Asya’dan daha güçlü bir ekonomik büyüme kaydettiğine dikkat çekiliyor. Petrol ihracatçısı Angola gibi ülkeler büyümede başı çekiyor. Dünya piyasalarında hammadde fiyatlarının yüksekliğinden kâr eden Angola yılda yüzde 11’i aşan ekonomik büyüme oranlarına sahip.
“BRICS ülkeleri örnek alınmalı”
Ancak Afrika artan nüfusuyla birlikte yeni istihdam yaratma zorunluluğuyla karşı karşıya. Ve bunun sadece hammaddenin çıkarılması sürecini değil, işleme sanayilerini de kapsaması gerekiyor. Bunun Alman firmaları için de kârlı bir alan olduğuna dikkat çeken Afrika Derneği’nden Stefan Liebing, hızla büyüyen ve BRICS ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika gibi ekonomik güçlerden ders alınması gerektiğini belirtiyor:
“BRICS ülkelerinden öğrenmemiz gereken şeyler var. Örneğin paket çözümler sunmamız gerektiği. Afrika’da rüzgâr türbini satma teklifinde bulunmam yetmez. Hükümet ile birlikte elektrik sorununu çözmek istediğimi beyan etmem gerek.”
Liebing’e göre bu, özel şirketlerin daha iyi işbirliği yapmasını, ama aynı zamanda Alman siyasetinin de Afrika ile daha fazla ilgilenmesini gerektiriyor. Üst düzey Alman politikacıların Afrika ülkelerini ziyaret etmesine ender rastlandığına dikkat çeken Liebing, “Ancak Alman iş dünyasının Afrika’ya duyduğu ilginin siyasetçiler tarafından da vurgulanması gerek” diyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.