0

Ortadoğu coğrafyasında esen savaş rüzgarlarından, çözüm süreci ve gezi eylemlerine, taşeron ve kiralık işçi uygulamaları gibi işçi sınıfına yönelik saldırılara karşı mücadeleden Petrol-İş’in örgütlenme hamlelerine kadar pek çok konu ve olayın tartışıldığı Petrol- İş Sendikası Genişletilmiş Başkanlar Kurulu sona erdi.

GENİŞLETİLMİŞ BAŞKANLAR KURULU’nun toplantı sonrasında yayımladığı sonuç bildirisi:

Enerji kaynaklarına hakim olmak için emperyalist güçler arasında yüzyıllardır sürdürülen kaynak savaşları, Ortadoğu’nun kaderini kan ve gözyaşı ile çizmektedir. Ortadoğu halklarının özgürlük, demokrasi ve daha iyi bir yaşam talebiyle ayağa kalkması, bu güçleri rahatsız etmekte ve yaşanan toplumsal süreçleri bir kaosa dönüştürerek yönetmek istemektedirler.

Mısır’da milyonların sokağa çıkmasının ardından gerçekleştirilen darbeye verilen uluslararası destek, bu kirli hesaplarla ilgilidir. Kardeş Mısır halkının iradesine indirilmiş bu darbeyi ve darbe yönetiminin katliamlarına göz yuman ülkelerin ikiyüzlü tutumunu şiddetle kınıyoruz. Emperyalizm Ortadoğu’dan kanlı elini çekmelidir. Benzer bir ikiyüzlü tavır, Suriye’de onbinlerce insanın hayatına malolan bir iç savaşın kışkırtılmasıyla ortaya konmaktadır. Gerçekleştirilen kimyasal saldırı ile yüzlerce Suriyelinin hayatını kaybetmesinden sonra bir kez daha dünya gündemine yerleşen komşumuzdaki iç savaş, aynı kirli hesaplarla derinleştirilmektedir. Suriye’de daha fazla kan dökülmesine ve çeteler eliyle yaşanan vahşetin sürmesine göz yumulamaz. Hükümet, komşumuz Suriye’de devam eden savaşa karşı olması gerekirken, benimsediği politikalarla ülkemizi savaşın adeta bir tarafı haline getirmiştir. Sınırımız, son günlerde Suriye’de katliamlara maruz kalan Kürtlere yapılmak istenen insani yardımlar için kapatılırken, El Kaide’ye bağlı çetelere her türlü lojistik desteğe açıktır. Suriye sınırımız çetelere kapatılmalı, insani yardıma açılmalıdır. Suriye’de iflas eden dış politika kararları gözden geçirilmeli, Suriye’nin içişlerine karışılmamalı ve yeni çatışmaları körükleyecek girişimlerden uzak durulmalıdır.

Ülkemizde Gezi Parkı eylemleriyle başlayan gelişmeler, halkın tepki ve taleplerini dikkate almayan siyaset tarzının ve otoriterleşmenin ülkemizi bir uçuruma doğru sürüklediğini göstermektedir. İktidarın eylemlerden gereken mesajı alması ve halkın sesine kulak vermesi gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz. Barışçıl gösteri ve yürüyüşlere uygulanan polis şiddeti sona erdirilmelidir. Halkı kutuplaştıran, toplumun bazı kesimlerini ötekileştiren ve yaşam tarzına dönük müdahaleler demokrasiyle bağdaşmaz.

Çatışmasızlık ortamının oluşmasını sağlayan “Çözüm Süreci” kritik bir döneme girmiştir. Halkımızın on yıllardır süren acılarına son veren, barış ve çözüm umutlarını yeşerten bu sürecin sekteye uğramasına izin verilemez. Başta hükümet olmak üzere taraflar, bu süreçte gereken sorumlu tavrı göstermelidir. Sürecin bir adımı olarak hazırlandığı belirtilen “demokrasi paketi”nin bu hassasiyeti gözetmesi şarttır. Kürt Sorunu’nun çözümü açısından paketin halkın taleplerine uygun, siyasi hesaplardan uzak, şeffaf ve samimi bir şekilde hazırlanması gerekmektedir.

Sıcak paraya dayalı Türkiye ekonomisi, yeni bir kriz ile karşı karşıyadır. Dünyada gelişmekte olan ülkelerden sermaye kaçışına bağlı olarak tetiklenen kriz süreciyle, emeğe yeni faturalar kesilmek isteneceği açıktır. İşsizliğin ve yoksulluğun arttığı koşullarda hükümet, çalışma hayatını baştan aşağı değiştireceği açıklanan bir paketin hazırlıklarını hızlandırmıştır. Taşeron istihdamının genişletilmesi, buna bağlı olarak kıdem tazminatında taşeron işçilerden başlayarak bireysel fon hesabına geçilmesi ve başta “kiralık işçi” uygulaması olmak üzere esnek çalışmanın yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Sınıfın en temel kazanımlarına dönük bu saldırıların, uzun bir aradan sonra toplanan Çalışma Meclisi’nde “sosyal taraf”ların görüşüne sunularak bir uzlaşı fotoğrafı verilmeye çalışılacağı anlaşılmaktadır. Ulusal İstihdam Stratejisi’nin bir parçası olan, ülkemizi bir taşeron cumhuriyetine dönüştürecek ve kıdem tazminatı hakkımızı piyasanın insafına terk edecek düzenlemeler asla kabul edilemez. Bu saldırıların hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacağını belirtiyor ve bu konuların sendikaların kırmızı çizgileri olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.

Emek düşmanı düzenlemelere karşı çıkacak sendikalara dönük saldırılar had safhaya varmış, sendikalardaki kan kaybı artmıştır. Sendikalara yönelik siyasi müdahaleler sürmekte, örgütlenmeye türlü engeller çıkarılmakta ve sendikalı işçinin en temel silahı olan grev hakkı fiilen kaldırılmaktadır. Son olarak, 15 Mayıs’ta başlayan THY Grevi’ni boğmak için bir dizi grev kırıcı uygulamaya tanık olunmuş, yargının işveren aleyhine aldığı kararların gerekleri yerine getirilmemiştir. Başkanlar Kurulu olarak Hava-İş üyesi THY işçileri ve işten atılan sendikalı işçilerin başlattığı tüm direnişler ile dayanışma içerisinde olduğumuzu belirtiyoruz.

Özelleştirme ve serbestleştirme saldırısında sıra işkolumuzda, taşeronlaşmanın zaten bir ur gibi sardığı TPAO ve BOTAŞ’a gelmiştir. 6491 Sayılı Türk Petrol Kanunu’nun yasalaşmasından sonra, BOTAŞ’ın üçe bölünerek yeniden yapılandırılması gündemdedir. Doğal gaza halkın ucuz, kolay ve güvenilir bir şekilde ulaşmasını sağlayan BOTAŞ’ı zayıflatacak her türlü düzenlemeye karşı olduğumuzu bildiriyor, BOTAŞ ve TPAO’nun kamu elinde yeniden entegre bir yapıya kavuşturulmasını talep ediyoruz.

Böyle bir dönemde, Türk-İş’te yaşanan istifa ve ardından yönetimde yeni bir işbölümünün yapılması ile konfederasyonumuzun yapısal sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Türk-İş’in sınıfa dönük saldırılara yanıt üretebilmesinin ön koşulu, anlayışın değişmesi ve bir genel kurul ile çoğulcu yapısına uygun yeni bir yönetimin oluşturulmasıdır. Konfederasyonumuzda birlik ve beraberlik ancak bu şekilde sağlanabilecektir.

Sendikamız kamu ve özel sektör işyerlerinde yoğun bir müzakere dönemi geçirmiş, yılbaşından bu yana 5’i kamuda olmak üzere toplam 47 işyerinde sözleşme imzalanmıştır. Ortalama yüzde 15 ücret artışı sağlanan bu sözleşmelerde üyelerimizin sosyal haklarında da önemli artışlar gerçekleşmiştir. Sendikamız, bu süreçten üyelerimizin kazanımlarını geliştirerek ve örgütlülüğünü güçlendirerek çıkmıştır. Sözleşmelerimizin 7 tanesi yeni örgütlendiğimiz işyerlerinde imzalanmıştır.

Yıllar önce “Sendikalı Ol” kampanyası başlatarak sendikal örgütlülüğün güçlendirilmesi için ülkemizde bir ilki gerçekleştiren Sendikamız, çeşitli işçi havzalarında yoğun bir örgütlenme çalışması sürdürmektedir. Bu çalışmaların başarıyla sonuçlandığı işyerlerinden birisi Düzce’de Standard Profil oldu. Ancak, bu işyerinde ilk sözleşmenin imzalanmasının ardından 1 Ağustos’ta bir provokasyon yaşanmıştır. Sendikal örgütlülüğümüze ve kimliğimize büyük bir saldırı olarak gördüğümüz bu olayı şiddetle kınarken, Eylül ayı başında örgütlülüğüne ve sendikasına sahip çıktıklarını ilan eden Standard Profil işçisini ise selamlıyoruz.

Manisa’da kurulu bulunan ve aynı işverene ait Standard Profil Ege’de ise örgütlendikleri için işten atılan üyelerimiz dört ayı aşkın bir süredir kararlı bir şekilde direnmektedir. Petrol-İş, bu direnişin başarıya ulaşması için tüm örgütüyle uğraş verecek, Düzce’de olduğu gibi Manisa’da da Petrol-İş bayrağının bu işyerine girmesi sağlanacaktır.

Emeğe dönük giderek yoğunlaşan saldırılara karşı sendikal hareketin ortak bir yanıt üretebilmesi için Sendikamız, dün olduğu gibi bugün de, birlik ve dayanışma perspektifini yükseltmeyi amaçlayan politika ve stratejiler izlemeyi sürdürecektir.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın