Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, “Gelişmiş ülkelerin parasal sıkılaştırma sürecinden şimdiden en olumsuz etkilenen ekonomi Türkiye” olduğunu söyledi. OECD’nin Türkiye’yi “çürük elma”ların başında saydığını belirten Oran, “Uluslararası kuruluşların raporları yeni süreçte “en kırılgan” ekonominin Türkiye olduğunu gösteriyor” diye belirtti. Oran yaptığı araştırmada şu görüşleri dile getirdi:

Gelişmiş ülkelerin parasal sıkılaştırma süreci, ekonomisi sıcak para tahakkümü altındaki gelişmekte olan ülkeleri adeta sallarken, Türkiye şimdiden bu süreçten en olumsuz etkilenen ve ilerleyen dönemde çok daha fazla etkilenmesi beklenen ekonomi olarak öne çıkıyor. OECD, Türkiye’yi “ çürük elma ”ların başında sayıyor. Dövizdeki yükselişin önüne geçilemiyor. Ekonomide dengeler hızla bozuluyor. Uluslararası kuruluşların raporları yeni süreçte “ en kırılgan ” ekonominin Türkiye olduğunu gösteriyor. Tüm ekonomik birimler yüreği ağzında yaklaşan kasırgayı beklerken;  teröristlere her türlü yardımı yaparak Suriye yönetimini devirmek ve Ortadoğu’da hayali liderlik yapma peşinde koşan Başbakan, yaşanan süreçten bihaber, sorumsuzca bir açıklama yaptı. Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) Uluslararası Kobi Şurası ve TÜMEXPO Genel Ticaret Fuarı’nın açılışında konuşan Başbakan Erdoğan “ Bizim demokrasimiz artık kırılgan bir demokrasi değildir. Bizim ekonomimiz artık kırılgan bir ekonomi değildir ” dedi.

Başbakan ya halkı kandırıyor, ya da her şeyden habersiz

2008-2009 küresel krizinin ana merkezi olan ABD ve AB ülkelerinin, krizden çıkış için yoğun devlet müdahaleleri yoluyla piyasalara adeta para pompalayarak ciddi boyutlarda “parasal genişleme”ye gitmesi, bir likidite patlamasına yol açmış, Türkiye, ortaya çıkan ucuz finansman koşullarından yoğun biçimde yararlanmıştı. Borsa ve DİBS’te yüklü miktarlardaki yabancı sermaye yatırımları döviz arzını artırarak, TL’yi hızla değerlendirmişti. Şimdi ise bunun tersine bir süreç başladı.

Özellikle ABD’nin tahvil alımlarını durdurarak yeni bir para iklimine geçeceğinin işaretini vermesi ile yabancı yatırımcılar, bulundukları gelişmekte olan ülke borsalardan çıkmaya başladılar. Bu çıkışlarla yerli paralar hızla değer yitiriyor. Fed başta gelişmiş ülke merkez bankalarının “parasal sıkılaştırma”ya gidip gelişmekte olan ülkelerden sıcak parayı çekme kararının netleşmesiyle Türkiye’ye yönelik sermaye hareketleri aleyhe döndü, cari açık finanse edilemiyor, TL hızla değer yitiriyor, rezervler eriyor.  Kurlardaki hızlı artış paralelinde ortaya çıkan kur farkı dolayısıyla Türkiye’nin döviz yükümlülüklerinin maliyeti büyüyor.

Risk artışında Türkiye birinci

Küresel sermaye otoritelerinin “parasal sıkılaştırma” kararı üzerine gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarının yavaşlamaya başladığı Mayıs ayından bu yana, referans ekonomiler içinde “ülke riski” en hızlı artan Türkiye oldu. “ Ülke tahvillerinin iflas riski”ni gösteren CDS’de Türkiye’ye ilişkin aylık ortalama değer Haziran-Ağustos döneminde yüzde 87.4 arttı.

Türkiye’nin Mayıs ayı ortalamasında 119 olan CDS değeri, 242’ye kadar yükseldiği Ağustos ayının ortalamasında 223 olarak gerçekleşti. Buna göre Türkiye’nin ülke riskini gösteren CDS değeri üç ayda 104 puanlık bir artış gösterdi. Üç ayda Türkiye’den sonra CDS değeri en fazla artan ekonomiler yüzde 59’la Brezilya ve yüzde 53.7 ile Meksika oldu.

Gelişmekte olan ülkelere göre aylık ortalama CDS değerleri

 

Mayıs

2013

Haziran

2013

Temmuz

2013

Ağustos

2013

Son 3 aydaki risk artışı

puan

%
Türkiye

119

178

199

223

104

87,4

Brezilya

122

175

182

194

72

59,0

Meksika

82

131

123

126

44

53,7

Çin

73

106

112

109

36

49,3

G. Afrika

160

206

217

237

77

48,1

Rusya

137

188

183

192

55

40,1

Portekiz

326

376

402

456

130

39,9

Arjantin

2.797

3.416

3.260

3.690

893

31,9

Polonya

74

88

98

91

17

23,0

G. Kore

70

88

84

83

13

18,6

Çek Cum.

124

126

149

141

17

13,7

Macaristan

275

324

297

306

31

11,3

Hindistan

61

73

72

67

6

9,8

İspanya

227

263

273

240

13

5,7

TL’de hızlı değer kaybı

Merkez Bankası’nın gösterge niteliğinde açıkladığı döviz alış kurlarına göre dolar, 31 Mayıs-13 Eylül arasında 1,8661 liradan 2,0213 liraya yükselerek TL’ye karşı yüzde 8,3 değerlendi. Dış borç stokunda en büyük ağırlığı, dolar cinsinden borçlar oluşturuyor. Stokta ikinci büyük paya sahip Euro da aynı dönemde 2,4208 liradan 2,6869 liraya çıkarak yüzde 11 değer kazandı. Bu dönemde TL’ye karşı en fazla değerlenen döviz ise yüzde 13’le İngiliz Sterlini oldu. Aynı dönemde TL’ye karşı İsviçre Frangı yüzde 11.8, Japon Yeni yüzde 10.2 değerlendi.

Dövizlerde 3.5 aylık değişim

 

31.May.13

13 Eyl.13

Değ. (%)

ABD DOLARI

1,8661

2,0213

8,3

EURO

2,4208

2,6869

11,0

STERLİN

2,8234

3,1894

13,0

İSVİRÇE FRANGI

1,9384

2,1663

11,8

100 JAPON YENİ

1,8404

2,0279

10,2

SDR

2,7953

3,0740

10,0

Dış borçta kur farkı faturası şimdilik 56 milyar TL

Küresel sermaye otoritelerinin “parasal sıkılaştırma” kararının netleşmesiyle Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarının yavaşlamaya başladığı Mayıs ayından bu yana dövizde devam eden yükseliş, Türkiye’nin 360 milyar doları aşan dış borcunun TL karşılığını giderek büyütüyor. Büyük bölümü dolar ve Euro cinsinden olan dış borcun kompozisyonundaki dövizlerde 31 Mayıs-13 Eylül arasında yaşanan artışlar, Türkiye’nin dış borç stokunun TL cinsinden karşılığını yaklaşık 56 milyar lira büyüttü. Bu dönemde dövizdeki artışlar kur farkı olarak özel sektöre 38.5 milyar, kamuya yaklaşık 16.5 milyar, Merkez Bankası’na da 1 milyar TL dolayında ek yük getirdi.

En büyük yük özel bankalar ve reel sektöre bindi

Bu dönemde en fazla kur farkı maliyetini, borçtaki payının büyüklüğüyle orantılı olarak özel sektör yüklendi. Özel sektörün 109.4 milyarı kısa vadeli olmak üzere toplam 248 milyar dolara yaklaşan dış borcunun TL karşılığı bu dönemde 38.5 milyar lira artarak 500 milyar lirayı aştı. Özel sektörde en büyük kur farkı maliyeti ise finans sektörü üzerine bindi. Banka ve diğer finans kuruluşlarının toplam 126.3 milyar dolarlık dış borcunun TL karşılığında 19.6 milyar liralık artış yaşandı. Bunun da 17.4 milyarı özel bankaların, 2.2 milyarı bankacılık dışı finans kuruluşlarının borcundan kaynaklandı. Finansal olmayan özel sektör kuruluşlarının, başka deyişle reel sektörün 121.6 milyar dolar olan dış borcunun TL karşılığı da aynı dönemde 18.9 milyar lira büyüdü.

Kamunun 106 milyar dolarlık dış borcunun TL karşılığında yaşanan 16.5 miyar liraya yakın artışın ise 13 milyarı merkezi yönetim borcundan kaynaklandı. Kamuda merkezi yönetim dışında en fazla kur farkı maliyeti 3.2 milyar lira ile kamu bankalarına geldi. Bu dönemdeki kur artışları yerel yönetimlerin dış borcunun TL karşılığını da 564 milyon lira artırdı.

Doların 2 TL’yi aşması, Türkiye ekonomisi açısından bir dönüm noktası olurken, kamu dış borcunun kur farkı faturası bütçe açığını da büyütecek.

Dış borçlar kur farkı yükü

 

KISA VADE

(Milyon $)

UZUN VADE

(Milyon $)

 TOPLAM

(Milyon TL)

31 Mayıs itib.

(Milyon TL)

13 Eylül itib.

(Milyon TL)

Artış

(Milyon TL)

DIŞ BORÇ STOKU

125.725,0

234.951,1

360.676,1

673.057,7

729.034,6

55.976,9

KAMU

15.382,0

90.726,1

106.108,1

198.008,4

214.476,3

16.467,9

  GENEL YÖNETİM

0,0

83.892,9

83.892,9

156.552,6

169.572,7

13.020,1

  KAMU BANKALARI

15.382,0

5.535,0

20.917,0

39.033,2

42.279,5

3.246,3

   KİT’ler

0,0

1.180,3

1.180,3

2.202,6

2.385,7

183,1

   DİĞER

0,0

117,9

117,9

220,0

238,3

18,3

TCMB

963,0

5.656,8

6.619,8

12.353,2

13.380,6

1.027,4

ÖZEL

109.380,0

138.568,2

247.948,2

462.696,1

501.177,7

38.481,6

   FİNANSAL KURULUŞLAR

71.906,0

54.402,3

126.308,3

235.703,9

255.307,0

19.603,1

      Bankalar

70.655,0

41.694,9

112.349,9

209.656,1

227.092,9

17.436,8

EN KIRILGAN TÜRKİYE!..

  • Gelişmiş ülkelerin parasal sıkılaştırma sürecinden şimdiden en olumsuz etkilenen ekonomi Türkiye…
  • OECD, Türkiye’yi “çürük elma”ların başında sayıyor. Uluslararası kuruluşların raporları yeni süreçte “en kırılgan” ekonominin Türkiye olduğunu gösteriyor.
  • Referans ülkeler içinde, riski en fazla artan, Türkiye oldu. “Ülke tahvillerinin iflas riski”ni gösteren CDS’de Türkiye’ye ilişkin aylık ortalama değer Haziran-Ağustos döneminde yüzde 87.4 arttı.
  • Özellikle ABD’nin tahvil alımlarını durdurarak yeni bir para iklimine geçeceğinin işaretini vermesi ile yabancı yatırımcılar, bulundukları gelişmekte olan ülke borsalardan çıkıyorlar.
  • Bu çıkışlarla yerli paralar hızla değer yitiriyor. Özellikle Türkiye’de döviz hızla yükselişe geçti, 1 dolar 2 TL’yi aştı.
  • Dövizdeki artış Türkiye’nin 360 milyar doları aşan dış borcunun TL cinsinden karşılığını şimdiden 56 milyar lira büyüttü.
  • Başbakan Erdoğan ise  “Bizim ekonomimiz artık kırılgan bir ekonomi değildir ” diyor, ama artık kimseyi kandıramıyor.
  • Uluslararası kuruluşlardan Türkiye’nin en kırılgan ülke oluşuyla ilgili değerlendirmeler gelirken, Erdoğan, “faiz lobisinin oyunu” diyerek işin sorumluluğunu üstünden atacağını mı sanıyor? Yeni süreçte yaşanacaklar belli. İktidar sorumlu davranıp önlem almazsa ödenecek fatura çok daha ağır olacaktır.
  • Cari açık hızla büyüyor. Son üç aydır Türkiye’ye dış finansman gelmediği için cari açık Merkez Bankası rezervlerinden karşılanıyor. Açık finansmanı için Mayıs-Temmuz döneminde 10 milyar dolara yakın rezerv kullanıldı.
  • Yıllık cari açığın milli gelire oranı yüzde 10 sınırına doğru ilerliyor.
  • Türkiye’den sermaye kaçarken, Temmuz ayında kaynağı bilinmeyen 4.8 milyar dolarlık bir sermaye girişi yaşandı. Bu, bir ayda giren tutar olarak tarihi bir rekor… Merkez Bankası bunu doğrudan yatırım, portföy yatırımı veya başka legal bir kalemde gösteremiyor.
  • Bu meçhul paranın kaynağı nedir? Ekonomi yönetiminin buna cevap vermesi lazım.

 


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın