EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Selim Elhadef
EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Selim Elhadef

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin Hızlı Büyüyen 10 ülkede (Türkiye, Şili, Malezya, Meksika, Güney Afrika, Nijerya, Vietnam, Kolombiya, Mısır ve Endonezya) yürüttüğü bankacılık araştırmasına Türkiye’den katılanların verdiği cevaplar önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Yatırımcıların hangi bölgelere yatırım yapmalarının daha risksiz olduğu, tüketicilerin hangi ürünleri tercih ettikleri ve hangi pazarların daha hızlı büyüdüğü gibi sorulara cevap arayan araştırmanın sonuçlarına göre; penetrasyonu düşük olan pazarlarda refahın yükselmesi finansal ürün ve hizmet talebini artırdığı için sektör genelinde iyimserlik gözleniyor.

Hızlı büyüyen ülkeler arasında finansal performansın en pozitif görüldüğü ülke Türkiye… Türkiye’den araştırmaya katılan bankacıların çoğunluğu, bankaların mali performansının iyileşeceğini öngörüyor.

Ancak, marj baskısı, rekabetin artması ve iş yapma maliyetinin yükselmesi, yurtiçi ve uluslararası mevzuat değişikliklerinin etkisi nedeniyle, yerli bankaların karlılıklarını koruma ve pazar payı yakalama konusunda kaygıları artıyor. Marjlar sıkıştıkça, bankalar yeni ürün ve hizmetleri ücretlendirerek, ücret/komisyon gelirlerini artırma yoluna gidiyor. Rekabet baskısı bankaların kârlılıklarını korumak için arayışa girmelerine yol açıyor. Bankalar verimliliği artırmak ve maliyetlerini düşürmek için yeni yollar arıyorlar.

Araştırmaya göre, bankaların zorlukların üstesinden gelmelerini ve büyümelerini sağlayabilecek 4 temel adım ise daha basit ama özellikli ürün geliştirme, finans ve telekomünikasyon şirketleriyle işbirliği, kredi riski yönetimini güçlendirme ve teknolojiye yatırım olarak görülüyor.

Araştırma sonuçları hakkında bilgi veren EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Müge Öner, Türkiye’de insanların çoğunlukla borç almak için bankaları değil ailelerini tercih ettiklerini söyledi. Ailelerinden borç alan bireylerin sayısının finans kuruluşlarından kredi alanların sayısının neredeyse dokuz katı olduğunu belirten Müge Öner; “Türkiye’de kredi/GSYH rasyosunun göreceli olarak düşük olması, potansiyelinden henüz yararlanılmayan geniş bir müşteri tabanının varlığına işaret ediyor.  Ailelerinden borç alan bireylerin sayısı finans kuruluşlarından kredi alanların sayısının neredeyse dokuz katı. Bu olgunun bankalar için önemli bir fırsat yarattığını düşünüyoruz.  Türkiye’de genç nüfusun yoğun olması (25 yaş altı nüfusun oranı yüzde 40’ın üzerinde) sebebiyle, bankalar genç müşteri tabanlarını farklı biçimlerde oluşturmaya yöneliyor ve inovatif çözümler üretiyor. Tüm katılımcılar mevcut müşterilerin penetrasyon oranlarını artırmanın; ayrıca yeni müşteri kanalları oluşturmanın ve bankacılık hizmetlerinden yeterince yararlanmayanlara etkin hizmet sunabilmek ya da halen banka müşterisi olmayanları çekebilmek için şube ağını genişletmenin önemini vurguladılar” dedi.

Büyük altyapı projeleri kredi taleplerini arttıracak

Önümüzdeki yıllarda altyapı yatırım taleplerinin bankaların sermaye piyasaları bölümünü harekete geçireceğini ifade eden Müge Öner; “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılı hedefleri çerçevesinde planlanan iddialı altyapı projelerinin hızla ilerlemesi nedeniyle, altyapı projelerine yönelik krediler belirgin bir biçimde artacak. Altyapı yatırımı talepleri bankaların sermaye piyasaları bölümlerini harekete geçirecek. Araştırmaya katılanlar proje finansmanı talebinin artacağını öngörmekle birlikte, Basel III’ün bu projeler için kredi imkânlarını sınırlandıracağını da düşünüyorlar. Bu altyapı projelerinin belkemiğini teşkil eden Kamu-Özel Sektör Ortaklıkları’nın (PPP) fonlanmasında alternatif finansman yöntemlerinin kullanılması gerekeceği görüşündeyiz” dedi.

Odak: Doğu Avrupa ve Ortadoğu

Türkiye’nin yabancı bankalar için uzun zamandan beri cazip bir pazar olduğunu ve küresel finans krizinden önce birçok uluslararası bankanın stratejik öncelikleri arasında yer aldığını belirten EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Selim Elhadef; “Son 14 yıl içinde yalnızca üç yeni bankacılık lisansı verildi. Türkiye’ye gelen yabancı bankalar çoğunlukla yerli bankaları satın alarak bankacılık işine girdiler. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun ileride daha çok lisans verilebileceği yönündeki yaklaşımından hareketle, daha çok yabancı bankanın ticari ve kurumsal bankacılık operasyonlarına başlayacaklarını öngörüyoruz” dedi.

Küresel finans krizi ve ardından gelen sermayeyi yeniden düzenleme baskısı ile bazı yabancı bankaların küçülerek Türkiye’de satın aldıkları bankaları elden çıkardıklarını ancak Türkiye önceliğini koruduğu için onların yerine başka yabancı oyuncuların geçtiğini söyleyen Selim Elhadef, şu açıklamalarda bulundu;

“Geçen yıl bir Rus bankası Rusya ve Türkiye’nin karşılıklı ticaretinden yararlanmak amacıyla bir Türk bankasını satın aldı; bir Asya bankası da Türkiye’de faaliyete geçmeye niyetli olduğunu açıkladı. BDDK’nın olumlu yaklaşımının ayrıca daha çok yabancı İslami bankayı da ülkeye çekebileceğine inanıyoruz. Mevcut katılım bankalarının toplamdaki payının düşük olması, bu sektörü İslami kurallara uygun çeşitli ürünler sunabilen yabancı bankalar için cazip bir alan haline getiriyor. Türk bankaları ise kurumsal müşterilerinin iş yaptıkları dış ülkelerde varlıklarını pekiştiriyor. Bölgesel olarak, Orta ve Doğu Avrupa ile Ortadoğu’ya odaklanılıyor.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın