2013?ün ikinci çeyreğini küresel düzlemde inceleyen rapora göre, küresel ekonomi, iyileşme belirtileri gösteriyor; fakat bu belirtiler bir hayli inişli çıkışlı olarak ifade ediliyor. Bu resim içerisinde Euro Bölgesi en kırılgan görüntüyü vermeye devam ediyor.
Gidişata ilişkin olarak, global piyasalarda istikrarlı seyrin sürdüğünü ve ekonomilerde iyileşmenin tekleyerek de olsa devam ettiğini belirten Deloitte Türkiye CEO?su Hüseyin Gürer, ?Ancak dünyada olduğu gibi Türkiye?de de finansal piyasalardaki bu olumlu – hatta coşkulu – havanın reel ekonomiye tam yansımış olduğunu söylemek için henüz erken. Bilindiği gibi 2012 yılında büyüme biraz da dünya ekonomisine paralel olarak, çok belirgin bir şekilde yavaşladı. Yılın ilk çeyreğinde ise ekonomimizde canlanma emareleri görülmekle birlikte, yıllık yüzde 4 büyüme hedefinin tutması için bunların daha da güçlenmesi gerekiyor. Bulunduğumuz konjonktürde sermaye girişlerinin devam etmesi, cari açık ve enflasyonun ılımlı seyrini sürdürmesi, büyümeye gereken desteği vermek için politika yapıcılarının elini rahatlatıyor. Ancak orta-vadede yüzde 5 ve hatta daha yüksek büyüme hedeflerine ulaşılması için -küresel ekonomide görece zayıf seyrin devam edeceği varsayımı altında- Türkiye?nin yapısal reformlara ivme kazandırması gerektiği de oldukça açık? dedi.
Hikaye iyiye gidiyor
Öte yandan hikayenin daha iyiye gideceği düşüncesi ise tüm bölgelerde hakim. Her bölgeyi alanında farklı bir uzmanın incelediği sonuçlar ise şöyle:
>> Euro Bölgesi: Alexander Börsch?ün Euro bölgesi analizine göre, Euro sisteminin dağılma riski epey düşük. Börsch, bu konuda olumlu düşünmek gerektiğini iletiyor ve Euro bölgesinde 2013 yılında zayıf da olsa bir büyüme beklememiz gerektiğine işaret ediyor. Öte yandan düşük yatırım ve düşük büyüme hızı sebebiyle Avrupa?nın sıkıntılı zamanlar yaşayabileceğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
>> Amerika Birleşik Devletleri: Patricia Buckley?in analizine göre, Amerika?daki ekonomik iyileşme hızlanıyor. Buna göre maliye politikası tarafındaki kısıntılar ve devam eden belirsizlik, bu iyileşmeye mutlak suretle gölge düşürecek; fakat iyileşmeyi tamamen durdurmak için yeterli olmayacak. Pozitif faktörler olarak ise hanehalkı serveti iyileşiyor ve hanehalkı formasyonunda (bireylerin yaşadıkları evden çıkarak yeni bir haneye taşınması hali) resesyon döneminde görülen olağan dışı düşüş, tersine dönmeye başlıyor. Her şeye rağmen, mali politikalarda belirsizliklerin sürmeye devam edeceği belirtiliyor.
>> Çin: Dr. Ira Kalish?in hazırladığı Çin analizinde ise genel görünüm biraz karışık görünüyor. İhracat ve yatırımla ilgili olumlu haberlere rağmen, üretim sektörünün genel performansı aynı parlaklığı sergilemiyor. Ek olarak, çok tartışılan bölgelerarası oturma izni sisteminin kaldırılması dahil olmak üzere, yeni hükümetin potansiyel girişimlerinin de ekonomiyi gayet olumlu etkileyebileceği raporda tartışılan konular arasında yer alıyor.
>> Japonya: Dr. Kalish Japonya içinse mali teşvikler, yeni parasal genişleme programı ve daha serbest bir ticaret konularına odaklanıyor. Bu yeni politikaların etkili olup olmayacağını söylemek için henüz çok erken olsa da, finansal piyasalar üzerindeki olumlu etkiyi şimdiden görmek mümkün. Japon hisse senedi fiyatlarında artış, Yen?de ise düşüş gözleniyor. Bu düşüşün rekabet avantajları yaratarak büyümeyi ihracat kanalı ile destekleyeceği değerlendiriliyor.
>> Hindistan: Pralhad Burli?nin Hindistan ekonomisi üzerinde analizi ise olumlu, ama bir o kadar da temkinli. Daha iyiye giden bir küresel ekonomi sayesinde Hindistan?da en kötünün geride kaldığını”iş kesiminin güveninin arttığını söylüyor.
Mali açığı olan ülkeler çok dikkat etmeli
Raporda ayrıca, ABD ve Japonya gibi birçok ülkenin ortak sorunu olan bütçe açıklarından bahsediliyor. Rapora göre eğer ekonomi güçsüzse, bütçe açıkları sorun yaratmayacakken, ekonomi güçlüyse bu açıklar düzeltilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Örneğin Avrupa için asıl amaç mali tasarrufu aceleye getirmek ve ekonomik büyümeye odaklanmak olmalı. Ancak zamanla artan faiz ödemelerinin, bütçe açığını kontrolden çıkabileceği ve borcun GSMH?ye oranı kontrol edilemez hale gelebilir deniyor. Bunun da finansal piyasaların endişelenmesi durumunda, birden yüksek faizlere sebebiyet verebileceği değerlendiriliyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.