Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü Başkanı Erkan Kotevoğlu ve beraberindeki öğrenci heyetiyle DSP Genel Merkezi?nde görüştü. Masum Türker, öğrencilerle görüşmesi sırasında şunları söyledi:

?Hepiniz hoş geldiniz. Önce size başarılar diliyorum. Türkiye?nin özellikle bir kabuk değişimiyle birlikte özünün de değişmeye başladığı bir süreci yaşıyoruz. Bu süreçte birçok şey, bazen derinliğine düşünülmeden üstyapı anlayışıyla değiştiriliyor. Bir kısmı zaten öteden beri herkesin arzuladığı değişimdi. Sizin alanınıza giren bu derinliğe girmeden üstyapı değişimlerinden bir tanesi Kıbrıs politikasıyla ilgilidir.

Mevcut iktidar, iktidarı devraldıktan sonra, Kıbrıs politikasını değiştirdi. Başımıza bir Annan Planı çıkardı ve bu Annan Planı ile birlikte Kıbrıs?taki Türkler?in kimliğini yok edecek bir politikaya girdi, bunun farkında değildi. O zaman Denktaş direndi. Türkiye?de bizler direndik. Özellikle ben uluslararası bir toplantıda, yanımda oturan kişiye, ?Bütün ülkelerin AB?ye giriş tarihi belli, Kıbrıs için neden tarih belli değil? demiştim, o da demişti ki ?Türkiye?nin tutumunu bekliyoruz. Annan Planı oylamasından sonra belli olacak?.

Annan Planı?na Türk kesimi ?Evet? dedi, Rumlar ?hayır? dedi ama Rumlar AB?ye girdi, Türkiye açıkta kaldı.O, Kıbrıs?ta ne olup bittiğini bilmemenin, yani siyasi cehaletin sonucuydu. Ama şimdi aynı Hükümet o gün karşı olduğu, ?Denktaş?ın politikası?, ?Ecevit?in politikası? diye bilinen ?Ulus? anlayışını benimseyen yola kendi geldi. Çünkü Denktaş?ın yaptığı iş, bir ülkede azınlık olan ve yok edilmeye çalışılan bir topluluktan bir ulus yaratmaktı. Bir ulus yarattı orada. Bu ulustan da devlet yarattı. Her müzakereye bunu götürdü.

Bunun ardından iki tane daha önemli olay oluyor. Bu olaylardan bir tanesi, Ortadoğu politikamız. Türkiye şu anda maalesef ABD tarafından Suriye meselesini çözmek üzere taşeron olarak ilan edilmiş durumda. Onlar Türkiye?yi o kadar farklı değerlendiriyorlar ki, Teksas Valisi, Cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla yapmaya başladığı konuşmalarda, mevcut Türk Hükümeti?ne edilebilecek en büyük hakareti ediyor. Ama onlar bunu kabul ediyorlarsa, diyeceğim yok. Ama bizler için en büyük hakarettir. ?Biz şu kadar milyar yardım yaptık, Türkiye?yi İslami teröristlere yakın olanlar idare ediyor? diye bir yaklaşımı var. Düşünün, bir taraftan Türkiye Suriye için görevlendiriliyor, Suriye?nin iç işlerine karıştırılıyoruz, bir taraftan da bu. Bütün bunlar uluslararası ilişkilerin tarihçesini, işleyişinin bilinmemesinden kaynaklanıyor.

İç politikada da önemli olaylar yaşanıyor. Van Depremi bahane edilerek19 Mayıs kutlamalarına yönelik tutumla başlayan, ulusal bayramları ortadan kaldırma anlayışıyla karşı karşıyayız. Ulusal bayramların manası, bizim ulus devlet olmamızdır. Ulus devlet  konusunda da yapılan bazı hatalar vardır. Örneğin 12 Eylül anayasasında, bizim etnik kökenimiz ne olursa olsun, ?Türk? olduğumuz tanımlanıyor. Ama 66. Madde?de ?Türk devleti? denilerek ?Türk? kimliği, bir etnik kimliği haline getiriliyor. Halbu ki ?Türkiye Devleti? denilmesi gerekir.

Atatürk Milliyetçiliği?ni Atatürk?ün tabiriyle tanımlarsak, ?Türkiye Cumhuriyeti?ni kuran Türkiye halkına ?Türk? denir?.  Zaten ?Ne mutlu Türküm diyene? sözü de bunun ardından gelir. Ama geçmişte, bunu bozanların bedelini ödüyoruz. Bütün bunların kuramsal olarak gözükmesinde, izlenmesinde, siyasal iletişimin sağlanmasında, siyasal yapının halkın gerçek taleplerine uygun olmasında, bugün dünyada uluslararası ilişkiler disiplininden yararlanılır. Uluslararası ilişkiler disiplini, başlangıçta devletin diplomasi kesimini organize etmek için ortaya çıkmıştır. Ama bugün dünyadaki küresel yapılanmadan sonra uluslararası ilişkileri, şirketlerin uluslararası ilişkiler karşısındaki durumunu irdelemek de önemlidir. Uluslararası ilişkiler, siyasi propagandanın, siyasi kampanyaların yapılmasında önemlidir. Uluslar arası ilişkiler özellikle artık bir uluslar arası aktör olmakta bir ulusun devlet olarak, şirket olarak, birey olarak ihtiyaç duyduğu en önemli unsurlardan biridir. Eğer uluslararası ilişkiler bir ülkenin ideolojisini de benimseyip o ülkenin ideolojisinin doğrultu tutarlılığı içinde gelişmesine kartı verirse, hep gelişen toplum oluruz.

Türkiye?ye şimdi bir şey dayatılmak isteniyor: İdeolojisiz anayasa. İdeolojisiz Anayasa olmaz. Bir toplumun bir araya gelmesinin bir ideolojisi vardır.

Türkiye?nin sindirildiği bir aşamada cesarete ihtiyacı var. Uzaktan kumandalı olmayan cesarete ihtiyacı var. İnsanlar artık cesur değil, sindiriliyor. Örneğin eğer Cumhurbaşkanı, Başbakan bir işin olabilirliğine göz kırpmışsa, görüldüğü üzere Hrant Dink için yürüyüş yapılabiliyor. Eğer bu dava sonucuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar  ?Çok iyi yapılmıştır? deselerdi, bu yürüyüş de yapılamazdı.

Türkiye?de sizin önemli fonksiyonunuz var. Ama o fonksiyonu bugün maalesef Türkiye?deki uluslararası ilişkiler okuyan üniversitelerin bir ikisinde yerine gelebiliyor. O da siyasetin içinde rol almak. Siyaset yapılarak öğrenilir. Siyaset kitap okuyarak, bilgi alınarak öğrenilmez. Benim size tavsiyem, siyasetin bir yerine bulaşınız. Bu doğrudan doğruya parti siyaseti olabilir, başka şekildeki yapılanmalar olabilir. Ama muhakkak bulaşınız. Bizim dönemimizde, 68 kuşağında genç yaşta siyasete bulaşan arkadaşlarımızın tümü daha sonra hem devlet yönetiminde, hem siyasette hem de özel sektör hayatlarında başarılı oldular. Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, hangi partiye yakın hissediyorsanız hissedin, gidin içinde yer alın. Uzanan kol sizden olsun.

Türkiye?de son 5-6 yıldır, herkesin ?ulusalcıyım? demekten korktuğu dönemde korkmadan, ?Ben ulusalcıyım, milliyetçiyim? diyen ve bu politikayı savunan bir kişiyim. Atatürk Milliyetçiliği?ni seçim propagandasında açıkça ortaya koyup, bunun sorgulanacağını açıkça söyleyen bir kişiyim. İnsan korkarsa siniyor. Ama korkmazsan biliyorsun ki sana ne yaparlarsa yapsınlar, onu söyleyeceksin. Nitekim dediğimiz çıktı. Maalesef şimdi, Atatürk sorgulanır hale geldi. Korkmadan bir ideoloji sahibi olduğunuzu ortaya koyun.

Türkiye?de anlatılanın tersine, dünyanın her yerinde, her ülkenin bir kurucusu vardır. Önceki gün arkadaşlarımla beraber Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti?ndeydim. Rauf Denktaş?ı iktidarı da muhalefeti de ?kurucu? olarak lanse edip geçmişte O?na hakaret edenler bile, O?nu sahipleniyorlar. Çünkü bunlar semboldür ve bir ülkenin sembol liderlere ihtiyacı vardır. Çünkü sembol liderler birleştiricidir. Ancak önemli olan istismar etmemektir. Bugün Atatürk?ü savunanlar da zaman zaman istismar ettiler. Her şeyde ortaya koymadan, düşüncesini ortaya koyabilmek, ona göre savunabilmek gerekir. Mesela bizim partimizin dayanağı olan programın iki temel ayağı vardır. Birisi Atatürk?ün bize bıraktığı Atatürkçü düşünceye dayanır. Atatürkçü düşünce, sürekli değişen, gelişen bir düşüncedir. Dogmatik değildir. İkincisi ise bu düşünceye dayanılarak geliştirilmiş olan sol anlayıştır. Buna da biz ?Demokratik Sol? diyoruz. Türkiye?ye özgüdür. O da Bülent Ecevit?in geliştirdiği bir anlayıştır. Ecevit bize hep ?doğrultu tutarlılığı? anlayışını, ilkesini yerleştirmiştir. Bu, çok önemli bir ilkedir. Siz de doğrultu tutarlılığı konusunda duyarlı olursanız, her zaman kazançlı çıkarsınız.?


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın