2011 yılı Türkiye ve dünya ekonomisi için nasıl geçti?
2011 yılına başlarken, küresel krizin etkilerinin zayıflayacağı düşünülüyordu. ABD Merkez Bankası?nın bilançosunu büyütmeye devam etmesi küresel risk iştahının yüksek seyretmesinde etkili oldu. Avrupa bölgesine dair endişelerin giderek yoğunlaşması ve likidite genişlemesinin duraksamasıyla yılın ikinci kısmında belirgin dalgalanmalar gündeme geldi. Yunanistan?ın borçluluk sorununun etkileri, Temmuz ayının ardından piyasalarda olumsuz bir seyir görülmesine neden oldu. Diğer yandan, küresel talebin beklentilerin altında kalması da büyüme beklentilerini özellikle yılın sonarlına doğru kademeli olarak düşürdü. 2012 yılına başlarken, finansal piyasalarda belirsizliklerin sürdüğünü görüyoruz. Küresel talebin zayıf kalması ve Avrupa?ya dair endişelerin sürmesi nedeniyle çalkantılı seyrin yılın ilk yarısında devam etmesi mümkün olabilecek. Türkiye?de 2011 yılı başlarından itibaren TCMB?nin politikaları etkili oldu. Düşük faiz ortamı ve küresel risklerdeki artışa paralel olarak TL?nin belirgin değer kaybı, aynı zamanda enflasyonist baskılar yaratarak, TCMB?nin TL tarafında daha sıkı bir politika sergilemesine neden oldu. Türkiye ekonomisi dış finansmanla fonlanan güçlü iç taleple son çeyreğe kadar beklentilerin üzerinde bir büyüme potansiyeli sergiledi. 2011 yılı sonunda enflasyonda yüzde 10.5?e çıkılırken, yüzde 8.5?e varan bir büyüme sağlanabilecek.
2011 yılı bankacılık sektörü için nasıl geçti?
Yılın başlarından itibaren faiz ve döviz tarafında görülen dalgalanmalara bağlı olarak bankacılık sektöründe de belirsizlikler hakim oldu. Yılın genelinde bankacılık sektörünün menkul kıymet portföyü yatay seyrederken, krediler tarafında toplamda yüzde 29?luk artış görüldü. Yılın ortalarına kadar kredilerde artış oranı yüksek düzeylere çıkarken, TCMB ve BDDK önlemleri yıl ortasından itibaren kredilerdeki artışı sınırladı. Bu nedenle, yılın ikinci yarısında sektördeki rekabet hızla arttı. Faizler ve maliyetlerde kademeli yükseliş olması, kamu borçlanma senetlerinden elde edilen karların gerilemesine neden oldu. Buna bağlı olarak, getiri arayışıyla kredi pazarına ve bankacılık hizmet gelirlerine yöneliş görüldü. Sektörde ayrıca, verimlilik ve maliyet kontrolünün önemi çok daha yükseldi. Sektörde bu anlamda daha sert bir rekabet ortamı oluştu. Son çeyreğe gelirken, artan maliyetlere ve talepteki zayıflamaya bağlı olarak, kredi spread?lerinde de belirgin yükseliş oluştu. Ayrıca, TCMB?nin para politikasını ve likiditeyi sıkıştırması nedeniyle fonlama imkanları daha fazla önem kazandı. Mevduat bazında oldukça yüksek bir rekabet görülürken, sektörün tahvil ve bonolar yoluyla sağladığı fonlama hızla yükseldi. Yurtdışı borçlanmalar bazında sektör nispeten daha rahat bir süreç geçirdi.
2011 yılı ABank için nasıl geçti?
ABank, organik büyüme stratejisi kapsamında şubeleşme çalışmalarını sürdürürken, müşteri portföyünü çeşitlendirmeye devam etti. 2011 yılında sektördeki artan rekabet ortamından sınırlı ölçüde etkilenildi. ABank, kredi portföyünün kalitesini artırırken, kredi büyümesinde hedeflerine ulaşmakta oldukça başarılı oldu. Yurtdışı fonlama tarafındaysa, sendikasyon kredisini yüzde 125 oranında çevirmeyi başardı. Diğer yandan, bankacılık hizmet gelirlerinde de önceki dönemlere göre artan bir performans sergiledi. Müşteri memnuniyetini ve verimliliği artırmak için gerekli teknolojik ve alt yapı yatırımlarımız da yoğun şekilde gerçekleştiriliyor. ABank, 2012 yılında da büyüme stratejisi kapsamında çalışmalarına devam ederek, krediler ve karlılık bazında sektörün önünde yer almayı sürdürecek.
2012 yılı için öngörüleriniz var mıdır?
2012 yılına dair en önemli etken Avrupa bölgesindeki sorunların çözümüne dair atılacak adımlar olacaktır. Bu kapsamda sorunların çözümüne dair gelişmeler piyasaları güçlendirebilecek. Aksi takdirde, piyasalardaki dalgalı seyir sürecektir. Küresel bazda talebin nispeten düşük seyredeceği varsayımı altında büyüme potansiyeli yılın ilk yarısında daha zayıf seyredecek. Türkiye ekonomisinin bu bağlamda, yüzde 3-4 bandında bir büyüme sağlamasını bekliyoruz. Enflasyonsa yılın büyük kısmında nispeten yüksek düzeylerde kaldıktan sonra yılın son çeyreğinde yüzde 7?lere doğru gerileyebilecek. Talepteki güç kaybı aynı zamanda bankaların kredi artışlarının daha sınırlı düzeyde kalmasına neden olacak. TCMB, mevcut politikası kapsamında, yılın en azından başlarında para politikasında sıkılaştırıcı tercihlerini sürdürecek. Bu nedenle, TL faizlerin nispeten yüksek düzeyde kalması mümkün olabilecek. Buna karşın, Avrupa ya da ABD tarafından gelebilecek olası parasal genişleme kararlarının Türkiye?ye yönelebilecek sermayeye destek verebileceği beklentileri de gündemde. Bankacılık sektöründe spread?lerin yüksek seyredeceği bir yıl geçireceğiz. Küresel risk iştahının yükselmesi durumunda, yılın ilerleyen dönemlerinde kamu borçlanma senetlerinde fırsatlar oluşabilecek. Fonlama tarafında, sıkı TL politikası nedeniyle özellikle yılın başlarında yoğun rekabet yaşanacağını düşünüyoruz. Maliyetlerin yüksek kalması ve talebin güç kaybetmesi sektör karlılığının 2011 yılına göre daha zayıf seyretmesine neden olabilecek. Bu süreçte ayrıca, sektör kredilerindeki artışın yüzde 15?ler düzeyinde kalabileceğini düşünüyoruz. Yükselen faiz oranları ayrıca yıl içinde bankaların menkul kıymet portföyü tercihlerine de destek verebilecek. Aktif kalitesinin 2012 yılında belirleyici bir faktör olacağını düşünüyoruz.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.