Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD), Bakan Eker’in yorumuna ilişkin “Bakan bir taraftan çiftlik hayvanlarının refahı ile ilgili yönetmelik çıkarıyor, bir taraftan da hayvana gelecek zararın önemli olmadığını söylüyor. Bu bakış açısı, hayvana bir canlı olarak değil, her şekilde sömürülebilecek bir mal gözüyle bakıldığının göstergesidir” diyerek tepki gösterdi.
“Macaristan GDO’yu defederken Türkiye teşvik ediyor”
Tüm dünyada Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusunda önlemler alındığına dikkat çeken HYHKD’den Burak Özgüner, göstermelik de olsa Türkiye’de de tedbirsel girişimlerin olduğunu belirterek “GDO, masum olarak tanımlanabilecek ya da sağlık açısından küçümsenebilecek bir mevzu değil. Geçtiğimiz ay, Macaristan hükûmeti, GDO’lu tohumların ekildiği tüm tarlaları ve ürünleri tespit ederek imha etti, GDO şirketlerinin mal varlığına el koydu. Durum ne kadar vahim ki Macaristan’da böyle bir önlem alınıyor. Türkiye’de de biyogüvenlik konusunda mevcut olan bir mevzuat ve yetkili olan Biyogüvenlik Kurulu var, ne derece işler, orası tartışılır.” dedi ve Bakan Eker’i GDO yorumu nedeniyle Çernobil felaketinin ardından halka radyasyonlu çay içilmesinde sakınca olmadığını söyleyen dönemin bakanına benzetti.
İthal hayvanlar da GDO’lu yemlerle besleniyor
Bakan Eker’in ?İthalatın başladığı Nisan 2010?dan beri kıyma fiyatı yüzde 17 düştü? sözlerini de eleştiren Özgüner, “Kilometrelerce ötedeki ülkelerden, binbir eziyetle Türkiye’ye anguslar getirildi. Bu eziyet, gizli çekimlerle belgelendi. Bu görüntüleri görünce derneğimiz de dahil olmak üzere birçok kuruluş, Bakanlığı canlı hayvan ithalatına son vermeye çağırdı. Ancak Bakanlık yazılı bir açıklama yapma tenezzülünde bile bulunmadı. O getirilen hayvanlar da GDO’lu mısırlarla, küspelerle, kimyasal yemlerle besleniyor. Mısır, yüksek protein içerdiği için besi hayvanlarına yedirilen yemlerin başında geliyor. Endüstriyel yetiştiriciliğe tabii tutulan milyonlarca hayvanın yem ihtiyacını karşılayan mısırların çoğu GDO’lu. Et fiyatı düşmüş olabilir ancak başta hayvanlara hem ithalattaki nakliyede, hem de yetiştiricilik esnasında bu kadar eziyet çektirmek, ardından da sağlık bakımından kalitesi düşük eti halka yedirmek ne derece ahlâklı?” dedi.
Açıklamalarına devam eden Özgüner, “Besi hayvanlarına kimyasal yemlerin yanında lağım ve kan gibi artıkların da yedirildiğini biliyoruz. İnsanlar ne yediğini dahi bilmiyor. Önlerine gelen etin, zulümle bulanmış olması bir yana, insanlar et görünümünde başka bir şey yiyor aslında. Tüm dünyada et tüketimi, etik ve sağlık nedenlerinden dolayı düşüyor. Türkiye, et sevdasından vazgeçmezse bu sağlıksız tüketim, insanların başına bela açmaya devam edecek. Etçil oldukları için etle beslemek zorunda olduğumuz hayvanlarda son yıllarda muazzam bir kanser vakası artışı var” diye konuştu.
Özgüner, “Çiftliğinden mezbahasına hayvancılığın her sürecinde hayvanlar, sömürüye ve zulme maruz kalıyor ama şunu da sormak lazım: Türkiye’nin yerli ırk potansiyeli biterken Bakanlık neredeydi de şimdi okyanus ötesinden Türkiye’ye hayvanlara zulmederek ithalat gerçekleştiriliyor. Bakanı samimiyete davet ediyoruz” dedi ve “Hayvanlara eziyetin ve ‘ucuz et’ adı altında insanlara sunulan sağlıksız beslenmenin vebalini Bakan Eker ödeyebilecek mi?” diye sordu.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.