MMA Türkiye Genel Sekreteri ve Baysal & Sezgin Hukuk Bürosu Kurucusu Avukat Özlem Baysal Sezgin, dünyada “Dark Patterns”, Türkiye’de “Karanlık Tasarımlar” olarak bilinen ticari uygulamalara dikkat çekti:

Düşünsenize suç teşkil eden rencide edici, utanç verici, tehdit eden ya da komik bir olayın videosunu, görüntüsünü izliyor ya da ses kaydını dinliyorsunuz.

Üstelik onun baş kahramanı sizsiniz. 

Halbuki kendi sesinizi dinlediğiniz, ağzınızdan çıktığını duyduğunuz o sözleri, herhangi bir zaman diliminde ne söylediniz ne de öyle bir olayın içinde bulundunuz. 

Ama görüntüler öyle inandırıcı ki siz bile bir an şüpheye düşüyorsunuz; izlediğiniz şey gerçek mi, kurgu mu?  

Teknolojideki gelişmeler sayesinde hiç gerçekleşmemiş olayların ya da olmayan kişilerin fotoğrafını, sesini, videosunu, olabildiğine gerçekçi ve ikna edici şekilde oluşturmak ya da orijinali değiştirmek her zamankinden daha kolay ve herkes tarafından daha erişilebilir. Kaldı ki bunları oluşturmak için uzman olmanızı da gerek yok.

Korkunç değil mi?

Evet, deepfake’ten bahsediyoruz. Deepfake, yapay zeka ve makine öğrenimindeki gelişmelerin bir sonucu. Adını, oluşturma sürecinde kullanılan derin öğrenme (deep learning) yöntemlerinden ve ürettiği sahte (fake) içeriklerden alıyor. 

Yok mu iyi yönde kullanım alanları, elbette var; film, medya, moda, reklam, eğitim, araştırma örnek gösterilen faydalı uygulama alanlarından bazıları.

Hatta ironik olan şu ki bir tarafta sahtesini üreten teknoloji, diğer tarafta gerçek olup olmadığının tespitinde de kullanılmaya çalışılıyor. 

Deepfake, iyi niyetli kişiler elinde parlasa da genelde kötüye kullanımları nedeniyle dikkat çekmekte. Yapay zeka temelli, dezenformasyona dayalı bir manipülasyon sistemi olarak, söz konusu videolar şantaj, tehdit, dolandırıcılık, pornografi, seçim propagandası ve seçim manipülasyonu gibi amaçlarla kullanılabilmekte. 

Peki nedir yaptırımı? 

Öncelikle şunu söyleyerek başlamalı, deepfakeleri halihazırda özel olarak düzenleyen, Türk Ceza Kanunu’nda deepfake’i, yani sahte video/içerik üretilmesini suç olarak tanımlayan, yasaklayan bir düzenleme mevcut değil. Yani deepfake’in önünde yasal bir engel yok. 

Ancak bu, çeşitli suçların işlenmesinde araç olarak kullanılan deepfake içeriğinin yok sayılacağı, kötüye bir kullanım söz konusu olduğunda bunun dikkate alınmayacağı anlamına gelmiyor. 

Böyle durumlarda deepfake’i hakkaniyet, eşitlik ve adalet gibi parametrelerin içinde tutmak üzere yürürlükte olan hukuki düzenlemelerin uygulanması mümkün.

Öte yandan söz konusu düzenlemelerin böylesi bir durumda yeterli olup olmayacağı, mağdur açısından tatmin edici bir sonuç elde edilip edilemeyeceği şüpheli. 

Deepfake mağduru olduğunuzda başvurabileceğiniz hukuki yollar, argümanlar neler?

  • Deepfakeler, kişilik haklarıyla ilgili konularla, kişisel verilerle yakından bağlantılıdır. Deepfake oluşturmak için kullanılan kişisel veriler (kişinin sesi, yüzü ve dış görüntüsü) için kişinin rızasının, hatta haberinin bile olmadığı düşünüldüğünde kişinin, kişilik ve dolayısıyla kişisel verilerinin korunmasına ilişkin hakları gündeme gelebilecektir. Şöyle ki; 
  • 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 135. maddesinde Kişisel Verilerin Kaydedilmesi, 136. maddesinde Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçme ve 138. maddesinde Verileri Yok Etmeme eylemleri suç olarak düzenlenmiş ve fail için hapis cezaları öngörülmüştür.
  • 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 86. maddesi kapsamında, kişi kendisine ait olan resmin kamuya sunulmasını engelleyebilecektir. 
  • 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddeleri uyarınca kişilik haklarına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını, saldırı tehlikesini önceden biliyorsa (mesela deepfake içerik kendisi ile paylaşılmış ve sosyal medyada yayınlanacağı söylenmişse) önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini talep edebilecektir.
  • 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun uyarınca, kişilik hakları ihlal edilen kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile bu içeriğin internet ortamında yapılan yayından çıkarılmasını talep edebileceği gibi doğrudan sulh ceza hakimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesi isteyebilecektir.
  • Deepfake ile kişinin onur, şeref saygınlığını rencide edecek bir durum yaratılmışsa, bu durum, TCK’nın 125. maddesinde düzenlemesini bulan hakaret suçunu oluşturabilecektir.
  • Deepfake ile kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde şantaj suçu (TCK md. 107/2) ya da fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde iftira suçu (TCK md. 267/2) oluşabilecektir.
  • Kişinin deepfake ile aldatılması halinde somut durum özelinde TCK’nın 157-158. maddelerinde yer alan dolandırıcılık suçu gündeme gelebilecektir.
  • Bilişim alanında suçlar kapsamında, deepfake içeriği üreten programın, bilişim suçlarının veya bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenebilen diğer suçların işlenmesi için yapılması veya oluşturulması durumunda, bunları imal eden, başkalarına veren veya bulunduran kişi hakkında TCK’nın 245/A maddesine dayanarak aksiyon almak mümkün olabilecektir.

Sonuç olarak bu durumlarda suç teşkil eden içerikle ilgili olarak suç duyurusunda bulunulabilecek ve failin sorumluluğunu doğması söz konusu olabilecektir.

Teknoloji dediğimiz şey iki ucu keskin bıçak.

Teknolojinin hayatımızı olabildiğine iyileştirmek üzerine sunduğu muazzam faydaları, yalnız başına değil, büyük, gerçek ve hatta tahmin edilmesi zor tehlikeleriyle birlikte geliyor. 

Deepfake’in, teknoloji ilerledikçe daha da karmaşık hale gelmesi ve bunun sonuncunda daha da inandırıcı ve gerçekçi videoların ortaya çıkarılması muhtemel.

Kişisel verilere ilişkin suçlardan, özel hayata, şeref haysiyete ilişkin suçlardan, malvarlığına ilişkin suçlara kadar birçok suçun işlenmesinde aracı olan bu teknolojinin üzerinde tartışılan başka bir boyutu da, seçimlere ve seçim propagandasına müdahale.   

Deepfakeler güven açısından önemli riskleri de beraberinde taşıyor. Halkın çevrimiçi ortamda, gördükleri karşısında neye inanıp inanmayacakları noktasında kafa karışıklıklarını ve güvensizliklerini körüklüyor. 

Öyle bir durum ki deepfake ile gerçeği taklit etmek, sahte içerik üretmek yaygınlaştığı gibi, deepfake gerekçe gösterilerek gerçeği inkar etmek te sahte olduğunu iddia etmek te daha kolay hale gelebilecek. 

Tüm bu riskler deepfakein düzenlenmesi gerekeceği ama nasıl düzenleneceği konusunda büyük soruları ortaya çıkarıyor. 

Dünyadaki gelişmelere bakıldığında, deepfakein müstehcenlik, seçim propagandası ve seçimlerin manipüle edilmesini engellemek dahil mevcut ve potansiyel risklerine karşı hukuki düzenlemeler yapıldığı ve yapılmak noktasında adımlar atıldığı görülmekte. Avrupa Birliği’nde, deepfake’i de içine alan, yapay zeka sistemlerinin güvenli, şeffaf izlenebilir, ayrımcı olmayan ve çevre dostu olmasını sağlamak noktasında kullanımının düzenleneceği ve dünyanın ilk kapsamlı yapay zeka yasası olması planlanan Yapay Zeka Yasa taslağı 2021’de sunuldu. Zaman planına göre 2023 yılının sonuna kadar yasalaşması planlanlansa da biraz zaman alacağı şimdiden öngörülebilir. 

Deepfake’in, sadece kişisel değil toplumsal ve küresel düzeyde yol açabileceği ciddi sorunlara gebe olabileceği göz önüne alındığında, vakti zamanı geldiğinde, potansiyel zararlarını ele almak ve kötüye kullanımı ile mücadele etmek üzere ülkemizde de Avrupa Birliği’nde olduğu gibi yapay zeka sistemlerinin hukuki bir zemine oturtulması gerekecektir. Bununla birlikte deepfakein işlenmesinde araç olarak kullanıldığı suçlar için, teknolojideki gelişmeler de dikkate alınarak, mevcut mevzuatın, mağdurları tatmin edecek şekilde yeniden gözden geçirilmesi, geliştirilmesi ve uyarlanması gerekebilir. 

Son söz olarak; yasalar elbette olmalı ancak teknolojiden kaynaklanan risklerin ve bunlarla mücadelenin yalnızca teknolojinin ve yasa koyucuların yapabilecekleri ile ilgili ve sınırlı olmadığının, aynı zamanda toplum olarak bu araçlara nasıl tepki verdiğimizle de ilgili olduğunun altını çizmek gerekiyor. Artık teknolojideki gelişmelerin hız kesmeyeceği bu dünyada iyi ile kötü, gerçek ile kurgu arasında ayrım yapmanın yolu, bizlerin de daha bilgili ve dikkatli teknoloji okur yazarı olmamızdan geçiyor. 


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın