İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, yokluklarla başlayan Türk sanayisinin gayri safi milli hasıladan yüzde 20-25 pay alma noktasına ve 250 milyar dolarlık ihracata ulaştığını belirterek, “Bugün geldiğimiz noktayı son derece değerli ve gurur verici buluyorum” dedi. Bahçıvan, geçmiş 100 yılda Türk sanayicisinin en çok zorlandığı konuya işaret ederek, “Finansman tabii Türk sanayicisinin yurt dışındaki rakipleri ile en önemli fırsat eşitsizliği yaratan konu başlığı” değerlendirmesinde bulundu.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Cumhuriyet’in 100. yılı nedeniyle yaptığı açıklamada, Osmanlı dönemindeki katma değerden uzak sanayi bir kenara bırakıldığında sanayileşmenin ilk adımlarının zorluk ve yokluklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında görüldüğünü söyledi.

Sıfırdan kurulan bir cumhuriyetin ilk yıllarında sermaye, teknoloji ve yaşanan savaşlar nedeniyle insan eksiğinin bulunduğunu dile getiren Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sanayinin gerçek anlamında filizlenmesi Cumhuriyetin ilk yıllarında kurumsal bir boyut oluşması ve arkasından da 1930’lu yıllarda devlet eliyle yapılan birtakım yatırımlarla olmuştur. O da bazı temel alanlarda. Arkasından İkinci Dünya Savaşı yaşanmış ancak 1950’li yıllardan itibaren özel sektörün de konuya dahil olmasıyla kamu ve özel sektör yatırımlarıyla bir sanayi hamlesi girişimini görebiliyoruz. Özellikle İstanbul ağırlıklı bir sanayi var Cumhuriyetin ilk yıllarından 1960’a kadar. İstanbul’un belirli bir birikimi oluşmasıyla sanayinin Anadolu’ya yayıldığını görüyoruz. Farklı illerde yaygınlaşan sanayi ile Anadolu’nun da bir sanayi toplumu olduğunu yıllar için de izliyoruz.”

“Bütün zorluklara rağmen sürekli yeni yatırımlarla geleceği planlayan bir sanayi ruhu var”

Erdal Bahçıvan, gelinen noktada Türk sanayisinin ülkenin toplam gayri safi milli hasılasından yüzde 20-25 aralığında pay aldığını belirterek, “Bu tabii ki yeterli değil ancak yokluklar içinde başlayıp ihracatı 250 milyar dolara yaklaşmış, tüm sektörlerde dünyada artık rekabet edebilecek bir boyuta gelmiş, gerek beyaz yaka gerek mavi yaka noktasında çalışabilecek ve tecrübe kazanmış bir iş gücü bulunan, yabancı ortaklıklar ve yabancı sermayeli yatırımlara sahip, birçok üründe ithalata gerek bırakmayacak ölçüde bu işi eline alabilmiş olan farklı sektörlerdeki güçlü firmaların yer aldığı, bütün zorluğa ve kısıtlı koşullara rağmen üretim ve yatırım aşkını kaybetmemiş, sürekli yeni yatırımlarla da geleceği planlayan bir sanayi ruhu var Türkiye’de. Bunlarla insan iftihar ediyor.” ifadelerini kullandı.

Bahçıvan, ulaşılan bu noktaya rağmen “Neden daha iyisini yapamadık. Bundan daha iyisi olamaz mıydı?” sorusunu da gündemlerinden çıkarmamaları gerektiğini belirterek, “Yapılanların hepsi gurur verici ancak geleceği ararken de dün hangi noktaların bizi arzu ettiğimiz boyuta getirmediğini ve bundan sonra neleri yaparak Türkiye’nin yeni yüzyılında daha iyi noktalara geleceğimizi stratejik olarak ele almamız lazım” diye konuştu.

“Bugün geldiğimiz noktayı son derece değerli ve gurur verici buluyorum”

İSO Başkanı Bahçıvan, bugün gelinen noktayı son derece değerli ve gurur verici bulduğunu kaydederek, “Ancak ümit ediyorum ki 100 yıl sonra konuştuğu zaman bu koltuklarda oturanlar, bizden çok daha fazla dünyada söz sahibi olmuş, o günün gerçekleri noktasında gücünü daha perçinlemiş bir Türkiye sanayisini konuşabilecekler” dedi.

Geçmiş 100 yılda Türk sanayisinin en kritik aşamalarına değinen Bahçıvan, her 10 yılında kendisine göre bir hikayesinin bulunduğunu, 1930’lu yıllarda devlet eliyle sanayi kalkınması yaşandığını, 1940’larda İkinci Dünya Savaşı nedeniyle tüm dünya gibi Türkiye’nin de durduğunu, 1950’lerde çok partili hayata geçilmesiyle özel sektörün sanayide yer almaya başladığını, 1960’larda demokrasiye ara verildiğini ancak sanayinin başta otomotiv olmak üzere yön değiştirmeye ve farklı kollarda gelişmeye başladığını anlattı.

Bahçıvan, 1970’lerde Anadolu’nun yavaş yavaş harekete geçmeye başladığını belirterek, 1980’lerde merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte ithal ikamesi döneminin kapatılıp sanayicinin rekabeti öğrendiğini ve bu yılların özellikle vizyon geliştirme noktasında kayıtlara geçtiğini, Türkiye’nin rotasının değiştiğini, 1990’larda bu durumun kısmen devam ettiğini ancak ikinci yarısında ekonomik sıkıntılar ve istikrarsızlıklar nedeniyle önemli bir fırsatın kaçırıldığını söyledi.

“Sanayicinin geçmişte de bugün de en büyük sıkıntısı finansman olmuştur”

Erdal Bahçıvan, sanayide 2000’li yıllarla birlikte ekonomik noktadaki birçok problemli dönemin arkasından finansal istikrarın yaşandığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Bununla beraber 20-30 milyar dolar ihracattan 250 milyar dolar ihracata gittiğimiz, birçok sektörde hem yatırımların hem de üretimin kendini gösterdiği istikrarlı bir büyüme dönemi. Bu 2015-2016’ya kadar gidiyor. Son yıllarda da tekrar bazı gelişmelerden dolayı tekrar patinaj yaptığımız bir dönem. Ancak her 10 yılın bir hikayesi var. İnşallah 2020 ve sonrasını da sanayinin gerçek anlamda gelecek ufuklarının oluşacağı ki artık onların konuşulduğu ve çok daha fazla yer bulduğu dönemdeyiz. Yüksek teknoloji, dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve Türk sanayisinin daha katma değerden ve yüksek teknolojiden pay alarak kendisini gelecek rekabete hazırlandığı bir döneme yolculuk yapıyoruz.”

Bahçıvan, geçmiş 100 yılda Türk sanayicisinin en çok zorlandığı konuya işaret ederek, “Finansman tabii Türk sanayicisinin yurt dışındaki rakipleri ile en önemli fırsat eşitsizliği yaratan konu başlığı. Özellikle sanayinin ihtiyacı olan kaliteli ve uzun vadeli finansman kaynaklarını ne yazık ki geçmiş yıllara, yakın tarihe veya bugüne baktığımızda çok rahat kendi dünyanın farklı coğrafyalarındaki eş değer sanayiciler kadar rahat bulamayan bir yapıda Türk sanayicisi. Bunun da rekabetteki eksikliğini ve ihracat pazarlarına çıktığımızda üzerimizde yarattığı sıkıntıyı fazlasıyla hissediyoruz. ‘(Zorlandığımız) Konular arasında hangisi ilk sırada’ derseniz buna cevap olarak finansman derim.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’nin hemen hemen tümüne yayılmış bir sanayi gücümüz var”

İSO Başkanı Bahçıvan, Türk sanayisinin geldiği noktaya değinerek, “Halihazırda ihracatın yüzde 92-93’ünü sanayi sektörü yapıyor, toplam çalışan nüfusun yüzde 25-30’u sanayide olduğunu varsayıyoruz ki bunun kayıt dışı kısmı da var. Türkiye’nin hemen hemen tümüne yayılmış bir sanayi gücümüz var. Artık her ilimizde organize sanayi bölgesi var hatta ilçelerimize kadar inmiş durumda. Sanayimizin üretim yapmadığı sektör yok denecek kadar derin. Savunma sanayi bunun en çarpıcı örneklerinden” diye konuştu.

Türkiye’nin sanayide artık birçok alanda kendisini kanıtladığını dile getiren Bahçıvan, bunlardan bazılarının tekstil, hazır giyim, otomotiv, elektronik ve beyaz eşya, demir-çelik, makine, kimya olduğunu söyledi.

Bahçıvan, birçok sektörde kendisini ispatlamış, dünya çapında rekabet koşullarına uyum sağlayan ve başarısını kanıtlayan sektörlerin bulunduğunu vurguladı.

İSO Başkanı Bahçıvan’dan sanayicilere yeni yüzyıl için öneriler

Erdal Bahçıvan, Türk sanayisinin ikinci 100 yılına ilişkin beklentilerine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünya değişiyor. Bu değişimi çok iyi okumak, bu değişimde baş aktör ve bu değişimi yönlendirenlerin içerisinde olmak lazım. Aksi takdirde başkalarının aktör olduğu bir senaryoda siz ikincil pozisyonda kalırsınız ve ileriki yıllarda katma değer farklılıkları artar. Onun için Türkiye’nin yeni yüzyıldaki sanayileşme noktasında bilgiye ve teknolojiye bağlı konuları ve onunla birlikte yürüyecek insan kaynağını eğitim planını çok iyi götürmesi gerekiyor. Artık emekten ve emeğin gücünden değer oluşturan bir üretim toplumu olarak rekabet etme ve yer bulabilme şansınız yok.

Artık bilgiden ve bilgi gelişiminden pay alarak ve onu ürüne, katma değere dönüştürerek yeni hikaye yazmanız gerekiyor. Teknolojik ve bilgi noktasındaki gelişmeleri çok doğru takip ederek, o konuda yetiştirdiğiniz insanların eğitim altyapısını çok doğru tayin ederek süreci yürütmemiz gerekiyor. Özellikle AR-GE çalışmalarının tüm firmalarımızda mümkün olduğunca güçlü yer alması, üniversitelerimiz ile iş birliğinin artırılması gerekiyor. Üniversitelerin de reel sektörün bu yolculuğuna nasıl katkı sağlayacaklarına dair bir vizyona dönüşmeleri gerekiyor. Bunu sanayicinin tek başına yapması mümkün değil. Bu bir kültür. Bu noktada son yıllarda devletimizin de verdiği teşviklerin ve itici gücün bu yöne doğru olduğunu memnuniyetle söylüyoruz.”

Bahçıvan, dijitalleşme ve sürdürülebilirliği bir arada götürmeleri halinde güçlü bir fırsat yakalayabileceklerini kaydederek, bu konuda İSO olarak geleceği bunun üzerine kurabilmek için görevlerini yerine getirmeye çalıştıklarını söyledi.

Hızlı bir değişimin içinde olduklarını, bu değişimi çok iyi takip etmeleri gerektiğini dile getiren Bahçıvan, yeni yatırım yaparken ve insan kaynağı hazırlarken gelecek stratejilerinin çok iyi oluşturulması gerektiğini bildirdi.

Bahçıvan, geleceğe hazırlanırken iyi planlama ve stratejik aklın önemine değinerek, kararların iyi bir ekip çalışmasıyla alınması gerektiğini vurguladı.

Orta Vadeli Program’da (OVP) bugüne kadar görülmemiş boyutta sanayi adına stratejik bir harita çıkarıldığını dile getiren Bahçıvan, değişimci bir bakış açısının oluştuğunu anlattı.

Tüm toplantılarında sanayide alınması gereken konuları gündem getirdiklerini kaydeden Bahçıvan, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın son yıllarda bu alanda çok değerli adımlar attığını vurguladı.

“Sürdürülebilir ve katma değerli üretimi başaracağız”

İSO Başkanı Bahçıvan, Türk sanayisinin dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve yüksek katma değerli üretimi başarıp başaramayacağına ilişkin, “Bu konuda benim hiç şüphem yok. Başka da yolumuz yok. Bu konudaki iradeyi ve niyeti görmenin hazzını yaşıyorum. Kolay olacak mı? Hiçbir şey hayatta kolay değil. Ancak o konudaki aklın giderek ciddi anlamda oluştuğunu görüyorum. Bu konuda ümitsiz değilim.” diye konuştu.

Türk sanayisini 100 yıl sonra nerede görmeyi arzu ettiğine ilişkin Bahçıvan, “Dünya ihracatında bugünkünden çok daha fazla katma değerli ürünlerle pay alan, birçok konuda artık yabancı lisansı veya patenti değil, kendi oluşturduğu fikir gücüyle bunun önderliğini yapan, dünyaya kendi markalarıyla teknoloji satmayı başarabilen, sadece Türkiye’de değil, yurt dışında yatırımlarını yapan, başka ülkelerde birikmiş gücünü yatırımcı olarak kullanabilen, dünyaya sadece mal satarak değil yatırım yaparak da hakim olan, çok daha kaliteli üniversitelerimiz ve eğitim kuruluşlarıyla donatılmış ve yetiştirilmiş insan gücü olan, gayri safi milli hasıla içinden daha fazla pay alan bir sanayi toplumu görmek” açıklamalarında bulundu.

Bahçıvan, İSO’nun sanayide Türkiye’nin en değerli markaları arasında yer aldığını belirterek, yeni 100 yılın değişiminde de İSO’nun birikimiyle, tecrübesiyle, vizyonuyla ve çizdiği yol haritasıyla görevini fazlasıyla yapmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın