M. ENGİN VİRANYALI >> Osmanlılar Lesvos (Midilli) Adası’nı üretkenliğinden dolayı”imparatorluğun bahçesi” diye adlandırmışlar. Burası Ege sahillerinin en bereketli, en güzel adalarından biri olarak, tarihi dokusunu da muhafaza ederek bakir olarak kalmış. Küçük Asya sahillerinden kopmuş, amma fazla uzaklaşmamış, çok yakınımızda olup, çok uzak kalmış bizlerden… Bir adım ötemizde amma binlerce adımla bitiremeyeceğimiz gümüş renkli harika bir ada…

O binlerce adım attığımız dar sokaklarda, yüzyıllarca; belki dostlarımız, akrabalarımız, atalarımız yol aldı aynı güzergâhlarda…

Midilli (Mitilini), Akdeniz’in altıncı, Yunanistan’ın üçüncü büyük adası Lesvos’un başkentidir. Ada, iki kardeş körfez Yera ve Kalloni ile Ege’ye atılmış bir çınar yaprağı gibi görünür kâğıt üzerinde… Ama, gerçekte zeytin yaprakları ile kaplıdır her köşe bucak…

Midill, M. Ö. 3000 yıllarında başlayan tarihi ile Yunanistan’ın en eski şehirlerinden biri sayılır. Adını, adanın mitolojik kahramanı ve ilk kralı güneşin oğlu Makaras’ın kızından almış. Homeros, İlyada ve Odysseia destanlarında Lesvos’tan çok bahsetmiş. Truva savaşları sonrası, (M. Ö. 1100) Yunan kökenli Eoller buraya yerleşmiş. Eoller Anadolu kıyılarında Gömeç, Armutova, Mandra, Ayazma çayı çevresinde yurt edinmişler ve bu bölgeye”Midillilerin Sahili” adını vermişler. Lesvos kolonileri çok uzak bölgelere, Trakya, Çanakkale Boğazı ve Eceabat’a kadar uzanmışlar.

Klasik dönemde Peloponnes savaşları ile Midilli’nin en parlak devri başlar. Zenginliği ve gücü nedeni ile Atina ve Isparta arasında rakip kutuplar oluşturur. M.S. 88 yılında Roma İmparatorluğu’nun devamında da Bizans’ın bir parçası olur. Latin hakimiyeti 1462’de Fatih Sultan Mehmet’in Ada’yı işgali ile sona erer. Osmanlı egemenliği Birinci Balkan Savaşına  (1912) kadar 450 yıl boyunca devam eder. Barbaros Hayrettin, kardeşi Oruç Reis, Piri Reis gibi Osmanlı donanmasının en büyük denizcileri burada başlamışlar efsanelerini yazmaya. Antik dönemlerden beri her zaman tarihe altın harflerle yazdıranları yetiştirmiş ada… Kenti, Akdeniz’deki en büyük kalelerden biri olan Bizans Kalesi süsler. Kaleye, 1677’de eklenen medrese ve hamam son Osmanlı esintilerini sergiler. 17. yy da yapılan Metropol Kilisesi görkemli mimarisi ile Ayos Therapontos Kilisesi de ruhani bir fon katar kentin siluletine…

Şehrin çarşısı da olan Ermou yolunda eski mahalleye doğru ilerlerken 1825 yılında Nazır Mustafa Ağa Kulaksız’ın yaptırdığı Yeni Cami çıkacak karşınıza. Hemen karşı sokaktaki Çarşı hamamı ve Halim Bey konağı-sergi salonu sizi bir tarih ile bütünleştirecek. Adanın gerçek, çok zengin Osmanlı ve Yunan kültür ve tarih birikimine şahit olmak isterseniz gümrük bölgesindeki eski ve yeni Arkeoloji Müzeleri için zaman ayrımanızı tavsiye ederiz. Midilli’nin kuzey çıkışında şifalı sularıyla ünlü Thermi’de, Thermi Kaplıcaları, daha kuzeyde Mandamos Köyü; Doğu Lesvos’un çok enteresan mimarisi ile köyün dışında ünlü mucizevi Taksiyarhis Kilise ve manastırındaki pek çok tarihi parçalar sizleri bir hayli şaşırtacaktır. Kuzey’de Ortaçağ’dan kalma Molivos Kalesi günümüze kadar ayakta kalabilmiş, çevresindeki taş ve cumbalı evleri, taş döşeme patika yolları, camisi, çeşmeleri, şirin limanı ile ününü dünyaya duyurmuştur. Molivos’un hemen yanında bir başka sahil kenti olan Petra’ya yaklaştığınızda ilk önce dev bir kaya ve zirvesine yerleştirilmiş 114 basamaklı Panaya Glikofilusa Kilisesi çıkacaktır.

Hem Petra, hem de Anasko sahilleri uzun kumsalları ile adanın en çok turist çeken bölgelerinden biridir.

Ada’nın batı bölgesi, Sigri’de 1757’de inşa edilmiş küçük Osmanlı kalesi ve bir doğa harikası olan Lesvos Fosilleşmiş Orman Müzesi -Jeo Parkı doğa  ve tarih sentezinin dünyadaki çok nadir örneklerinden kabul edilmektedir.

Lesvos’u tam ortasından bölen Kaloni körfezi ve kenti, yazın ünlü sardalya şenliklerinin yapıldığı kumluk sahili ve göçmen kuşların uğrak yeri olan ve koruma altındaki tuzla bölgesinde çevreçi turistlerin hiç eksik olmadığı bir ortam.

Kaloni’den Midilli merkeze yol alırken çam ve kestane ormanları arasından yükselen Olimpos Dağı muhteşem bir manzarayı da gözler önüne sermektedir. Güneyde, zeytinlikler ve zengin köyleri ile Yera körfezi, devamında da tarihi Plomari şehri bulunmaktadır. Plomari denince akla ilk gelen şey 200 yıldır süren uzo geleneğidir. Bir çok imalathanenin bulunduğu bu kente ”uzo cenneti” demek pek abartılı olmaz. Burada eskiyi günümüze taşıyan zeytinyağı fabrikaları, tabakhaneler ve günümüzde restore edilerek modern bir kültür merkezi haline getirilen eski sabun fabrikası görülmeye değer yerlerdendir.

Mutfak konusunda Lesvos muhteşem ürünleri ile karşımıza çıkar. İşte; Osmanlı İmparatorluğu’nun bahçesi!

Naturel zeytinyağı, taze balık, istakoz, deniz ürünleri, tuzlama balık (Kaloni’nin meşhur sardalyası) doğal otlayan hayvanlardan elde edilen süt ürünleri (yoğurt, yağ peyniri ve lor peyniri) badem ezmesi, helva ve reçelleri ve uzoya eşlik edebilen zengin mezeleri. Küçükasya etkisinde kalan ada mutfağı, kokulu baharatların ölçülü ve yaratıcı kullanımı ile kendine has bir karakter gösterir. Lokantaların çoğunda saf malzeme ile yapılmış ev yemeklerini tadabilir, güzel bir tatil geçirebilirsiniz. Bu güzel ve harikulade adayı gezmenizi tavsiye ederiz. Ayvalık’tan 1. 5 saat… Geçiş yapan gemiler harika. Fiyatları çok ucuz. Deniz yolculuğu ise çok çok güzel… Aşağıda tavsiye ettiğim turizm şirketleri Lesvos Adası’nda size mutlaka çok güzel bir tatil sağlayacaklardır. Bilgileri şöyledir:

Mitilene Tours:  Fatoş Lazari Tel: (0030) 2251045464, 6979117658 arislaza@otenet.gr (Kendileri Türkçe bilmektedir.)

Sappho Estate&Business Consultant: İoanna Savva Tel: (0030) 22530 5233 info@sapphoestate.com


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın