Küresel araştırmalar şirketlerin sürdürülebilir başarı için kârlılığa değil, insan ve topluma odaklanması gerektiğini gösteriyor. Şirketleri ufukta bekleyen en büyük sorunların nitelikli insan kaynağına erişim ve yetenekler için cazibe merkezine dönüşmek olduğunu belirten Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, “Şirketler için başarı kriteri olan karlılığın yerini önce insan ve toplum merkezli şirket kültürü aldı. Buradan yola çıkarak çalışan aidiyetini oluşturan şirketler, başarılı bir strateji oluşturup, teknolojiyi yönetebilecek yetenekleri bünyelerine katabiliyor” dedi.
Şirketler için sürdürülebilir başarıya giden yolun insan ve toplum odaklı bir bakış açısında sahip olmaktan geçtiğini belirten Dr. Yılmaz Sönmez, “Şirket kültürü açısından önce strateji, teknoloji veya finans gibi maddi unsurlar değil, toplum ve insan geldiği takdirde şirketler gelecekte daha sağlam bir yer edinebilir. Ülkemizde yaşanan 6 Şubat depremleri bir kez daha hatırlattı ki, şirketler varlıklarını topluma borçlu. Ancak toplum ihtiyacı olduğunda şirketleri yanında göremiyorsa, markalaşma adına bugüne kadar geliştirilen bütün söylemler ve yapılan yatırımlar kocaman bir hiç oluyor” dedi.
İnsan ve toplum odaklı şirketler kazananlar listesinde!
Tüketicilerin kendisini düşünen ve sosyal fayda odaklı proje geliştiren şirketlerle hızla duygusal bağ kurabildiğine değinen Dr. Yılmaz Sönmez, “Potansiyel çalışanlar, STK’lar, hissedarlar da bu şirketleri hızla radarına alıyor. Bu şirketlerle çalışmak, yatırım yapmak ve proje geliştirmek istiyorlar. Burada önemli olan unsur samimiyet ve kâr odaklı yaklaşımı rafa kaldırmak. İnsanı ve toplumu önceleyen şirketler, günün sonunda mutlaka kazananlar listesinde yerini alıyor. Şirketler insan ve toplumu öncelikleri arasına eklediğinde daha kârlı ve yenilikçi olabilir”
Dayanıklı şirket olma kriterleri değişti
Yükselen yaşam maliyeti ve jeopolitik tansiyon; siber riskler ile iklim krizinin tetiklediği doğal afetler gibi pek çok sorunu aynı anda yönetmek zorunda kalan şirketler, dayanıklılık açısından kritik bir virajdan geçiyor. 2008 krizinden önce güçlü nakit akışı ve sağlam bilanço kriterlerine sahip olan dayanıklı şirket tanımlamasının merkezine insan ve toplum unsurunun oturduğunu kaydeden Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, konuya ilişkin şu ifadelerde bulundu:
Yetenek açığı artıyor
“Pandemide büyük istifa, sessiz istifa ve büyük değişiklik kavramlarını çokça tartıştık. 2030 yılına gelindiğinde yetenek açığının küresel ekonomiye faturasının 8,5 trilyon dolar olması bekleniyor. LinkedIn’in İşyeri Öğrenme Raporu’na göre, yetenek liderlerinin yüzde 46’sı şirketlerin beceri açığının genişlediğini, yüzde 49’u ise yeni iş stratejilerini yürütecek yeteneklerin mevcudiyetinden endişeli olduğunu ifade ediyor. Bir başka araştırmaya göre, kuruluşların yüzde 87’sinin yetenek açığı söz konusu ve sadece yüzde 40’ı bu konuda aksiyon almış durumda. Bu durum KOBİ’ler için çok daha ürkütücü bir senaryo oluşturuyor.”
Yüksek teknoloji ve güçlü finansman için insan odaklı yaklaşım
Şirketler için erişilebilir enstrüman haline gelen teknoloji ve güçlü finansmanın da özünde insan unsurunun yer aldığını vurgulayan Dr. Yılmaz Sönmez, “Küresel teknoloji araştırma şirketi IDC’ye göre, küresel devlerin yüzde 80’i 2024 yılına kadar çalışanları işe almak, işten çıkarmak ya da eğitmek için algoritmalar ve yapay zekadan faydalanacak. Nitelikli insan kaynağı kolayca elde edilebilecek bir değer değil. Yetenekleri cezbetmeyen şirketlerin, zamanla finansmana ve teknolojiye erişebilirliğinin kısıtlanması da çok olası. Otomasyonda mükemmeliyet arttıkça, insanın önemini daha da artıyor.Yüksek teknoloji ve güçlü finansmana erişim ancak insan odaklı yaklaşımla mümkün!” dedi.
Maddi imkanlar daha sonra geliyor
Şirketlerin sürdürülebilir başarı kriterleri arasına “çalışmak için en iyi yer” unsurunun da eklendiğini söyleyen Dr. Yılmaz Sönmez, “Paycor’un bir araştırmasında katılımcılar işlerinde kalmaya devam etmelerinin birinci nedenini yüzde 22 ile şirket kültürü olarak işaret ediyor. Maddi imkanlar daha geriden geliyor. Diğer yandan, iş arayanların yüzde 75’i iyi bir maaş teklif edilse bile, kötü şöhrete sahip bir şirkette çalışmak istemediğini belirtiyor. Kısacası, özlük hakları önemli ancak cinsiyet eşitliğinden motive etmeye, kapsayıcılıktan teşvik edici liderliğe kadar pozitif şirket kültürünü oluşturan bileşenler çalışanlar için artık çok daha büyük önem arz ediyor” diye sözlerine ekledi.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.