Yönetim kadrosunda daha fazla kadın istihdam eden şirketler daha iyi finansal sonuçlar elde ediyor.
● Doğal kaynaklar, taşımacılık ve endüstriyel ürünler gibi karbon-yoğun sektörlerde, yenilenebilir enerji kullanımıyla yüksek FAVÖK marjları arasında bir ilişki bulunuyor.
● Tedarik zincirlerindeki etik, çevresel ve işçi hakları uygulamalarına odaklanan şirketler daha kârlı.
● ESG çalışmalarında başı çeken şirketler daha yüksek çalışan memnuniyetine sahip. En memnun çalışanlara sahip şirketler ise daha hızlı ve daha karlı büyüyor.
3 Mayıs 2023 — Bain & Company ile EcoVadis’in ortaklaşa gerçekleştirdiği “ESG Çalışmaları Değer Yaratıyor mu?” (“Do ESG Efforts Create Value?”) başlıklı araştırmanın sonuçlarına göre, özel şirketlerin finansal kârlılığı ve büyümesi ile sürdürülebilirlik, çeşitlilik ve çalışan memnuniyeti arasında bir ilişki bulunuyor.
Yüzde 80’i özel; toplam 100 bin şirketin ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim) çalışmalarının ve bunların sonuçlarından nasıl etkilendiklerinin değerlendirildiği araştırma, özel şirketlerde ESG çalışmalarının sağladığı avantajlara ilişkin yeni bilgiler ortaya koyuyor. Araştırma ayrıca, özel sermaye şirketlerinin yaklaşımlarında ESG başlığına yer vermelerinin zorunlu hâle geldiğinin de altını çiziyor.
“Bulgularımız, ESG çalışmaları ile finansal performans arasında bir ilişki bulunup bulunmadığı ile ilgili süregelen tartışmada epey ihtiyaç duyulan bir bakış açısı sunuyor” diyen Bain & Company danışman ortağı Axel Seemann, araştırma ile ilgili görüşlerini şu sözlerle aktarıyor: “Elimizdeki yeni veriler, ESG çalışmalarında olumlu sonuçlar almanın, başarılı şirketlerin ortak özelliği olduğunu göstermekte. Bu durum, özel şirketleri ve yatırımcıları, ESG çalışmalarını gönül rahatlığıyla iki katına çıkarma konusunda cesaretlendirmeli. ESG verilerinin artması ve daha detaylı hâle gelmesiyle birlikte, bu ilişkinin daha da güçlenmesini bekliyoruz.”
Araştırma kapsamında EcoVadis’in puan kartlarında; karbonu azaltmak ve DEI’yi (Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık) iyileştirmek, sürdürülebilirliğin yönetim süreçlerine dahil edilmesi ve sürdürülebilir bir şekilde tedarik yapılması dahil; yer alan çeşitli ESG çalışmaları, bu çalışmalar sonucu elde edilen ESG sonuçları ve finansal performans ile nasıl bir ilişki içinde oldukları ele alındı. Bu bulgular ESG çalışmalarının gezegene ve topluma fayda sağlamanın yanı sıra hem daha güçlü bir gelir artışı hem de daha yüksek FAVÖK (Faiz ve Vergi Öncesi Karlılık) marjlarıyla ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.
ESG çalışmaları ve ticari sonuçlar arasındaki 4 ilişki:
- Yönetim kadrolarında daha çok kadın istihdam eden şirketler daha iyi finansal sonuçlar elde ediyor. Yönetim kadrolarında cinsiyet çeşitliliği bakımından sektörlerinde ilk %25’lik dilimde bulunan şirketler, en alt çeyrekte bulunan şirketlere kıyasla yaklaşık %2 daha yüksek yıllık gelir artışına sahip. Ayrıca bu şirketlerin FAVÖK marjları aynı gruptan %3 daha yüksek.
- Karbon-yoğun endüstrilerde yenilenebilir enerji kullanan şirketlerin FAVÖK marjları daha yüksek. Doğal kaynaklar, ulaşım ve sanayi ürünleri gibi sektörlerde yenilenebilir enerjiyi daha fazla kullanan şirketlerin FAVÖK marjları daha yüksek.
- Tedarik zincirlerindeki etik, çevresel ve işçi hakları uygulamalarına odaklanan şirketler daha kârlı. Söz konusu şirketler, tedarikçilerinin ESG performansına odaklanmayan şirketlere göre %3-4 puan daha yüksek marjlara sahip.
- ESG’de önde gelen şirketlerin çalışan memnuniyet oranları daha yüksek. En memnun çalışanlara sahip şirketler ise daha hızlı ve daha karlı büyüyor. Söz konusu şirketlerin 3 yıllık gelir büyümesi, çalışanları daha az memnun olanlara göre %5’e, marjları ise geride kalanlara kıyasla %6’ya kadar daha fazla. Adil ödeme ve güvenli iş ortamı sağlama gibi temel unsurların ötesinde çalışanlara tanınabilecek avantajlar arasında kariyer eğitimleri, psikolojik ve fiziksel sağlık sigortası, çocuk bakımı ve akademik fırsatlar yer alıyor. Tüm bu avantajlar ise çalışan memnuniyetini ve buna bağlı olarak üretkenliğini ve işte kalma sürelerini yukarıya taşıyor.
Söz konusu bulgular, mevcut durumda ESG çalışmaları açısından halka açık şirketleri geriden takip eden özel şirketlerin bu çalışmalarını iyileştirmeye yönelik fırsatlarını da vurguluyor. Araştırmaya göre, büyük kamu şirketlerinin %53’üne kıyasla büyük özel şirketlerin yalnızca %35’i karbon yönetimi konusunda yüksek puanlara ulaşıyor.
Bain & Company Türkiye ortağı Armando Guastella, “Türk CEO’lar da sürdürülebilirlik devriminin işletmeleri için şimdi ve gelecekte ne anlama geldiğini ve kısa vadeli eylemlerle uzun vadeli ESG amaçları arasında doğru dengeyi bulmak için nasıl çaba gösterdiklerini açıkladılar.” diye doğruluyor.
“Dönüşüm yolculuğunun neresinde olurlarsa olsunlar, hepsi daha iyi bir dünya inşa etmeye kararlı. Bu coşkuya, ülkenin hırsı da destek oluyor: Türkiye, 2030 yılına kadar emisyonlarını %21 oranında azaltmayı taahhüt etmekle kalmadı, aynı zamanda 2053 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefi de belirledi. Ancak, hâlâ birçok zorluk var; iş dünyası liderlerinin %82’si, ESG çabaları ve etkisi söz konusu olduğunda rekabette önde olduklarını belirtti.
Neredeyse %64’ü sadece düzenlemelere uymakla kalmak istemediklerini, bunun üzerine sektörlerine liderlik etmek istediklerini de beyan ettiler. Bununla birlikte, taahhüt ve sürdürülebilirlik hedefleri genellikle yerinde olsa da çabalar ile sonuçları ölçerek etkiyi değerlendirme yeteneği arasında bir boşluk kalıyor”.
Armando Guastella ayrıca, “CEO’ların %62’si şu ana kadar dönüşümlerinden memnun, ancak %40’ı ESG gündemini ilerletmeyi zor buluyor. Ayrıca %46’sı dönüşümün maliyetini en büyük engel olarak vurguluyor. Maliyet engeli ile CEO’ların %26’sı değişimi sağlamak ve hızlandırmak için yasal düzenlemelerin netliğinin ve %29’u hükümet teşvik programlarının eksikliğine atıfta bulunuyor.” şeklinde doğruluyor.
İş dünyası liderlerinin çoğunluğu, şu anki ivmeye rağmen mevcut değişim hızının yeterince hızlı olmadığına inanırken, Türk şirketleri artık sürdürülebilirlik yolculuklarını hızlandırmaya hazırlanıyor” dedi.
EcoVadis baş puanlama müdürü Sylvain Guyoton, araştırmayla ilgili olarak şu görüşleri dile getirdi: “Söz konusu bulgular, ESG yetkinlikleri hangi düzeyde olursa olsun, sürdürülebilirlik yolculuğunu hızlandırmaya yönelik yatırımlarını ikiye katlama konusunda tüm şirketleri motive etmeli. Başlangıç düzeyindeki şirketler açısından bu politikalar, eylem planları ve raporlamaları içeren yönetim sistemlerinin geliştirilmesi anlamına geliyor. İleri aşamalardaki şirketler, rejeneratif kaynak yönetimi ve ürün döngüselliği gibi daha ileri becerilere odaklanabilirler.
Sonuç olarak, bu uygulamaları kendi değer zincirlerine doğru kademelendirmek, örneğin Kapsam 3 dekarbonizasyonu ve döngüsellik girişimleri, aynı zamanda söz konusu ticari ortaklarını da aynı değer yaratma yoluna sokabilir. Araştırmamız, söz konusu sıkı çalışmaların karşılığını fazlasıyla vereceğini gösteriyor.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.