Gazeteci Bünyamin Tokmak, bir kez uçakla, iki kez de karavanıyla gittiği ve toplam 86 gün süreyle boydan boya gezdiği, Türkiye’nin doğu komşusu İran ile ilgili anılarını, gözlemlerini bir kitapta topladı.
“Karavanla İran Seyahati” kitabı, Kanguru Yayınları tarafından yayımlandı. 372 sayfalık kitapta, Bünyamin Tokmak’ın eşi Gülbeyaz ve karavancı arkadaşlarıyla gerçekleştirdikleri gezilerde aldığı notların yanı sıra, çok sayıda fotoğraf da yer aldı.
Bünyamin Tokmak, İran’a üç kez gittiğini belirterek; şunları söyledi:
“İran’a İlk seyahatimi 2016 Nisan ayında eşimle yaptım. Antalya’dan İstanbul’a, oradan da Tahran’a uçtuk. Tahran’ın ardından otobüsle İsfahan’a, İsfahan gezisinin ardından yine otobüsle Şiraz’a geçtik. Şiraz ve Persepolis gezisini tamamlayınca Tahran’a döndük, bu kez İran Havayolları’nı kullandık. Bu gezimiz sekiz gün sürdü.
İkinci İran seyahatimizi 2017’de karavanımızla yaptık. Bu kez bize Selahattin-Zerrin Kumlu çifti de katıldı. İki karavan
yola koyulduk. Doğubeyazıt’daki Gürbulak Sınır Kapısı’ndan İran’a girdik. 18 gün boyunca İran’ı gezdikten sonra Bilesuvar Sınır Kapısı’ndan Azerbaycan’a geçtik, oradan da Gürcistan’a. Sonunda da Türkeli Sınır Kapısı’ndan ülkemize döndük.
Üçüncü İran seferimiz daha uzun, toplam 60 gün sürdü. 2019 yılının 26 Nisan’ında Van Kapıköy Sınır Kapısı’ndan İran’a yine karavanımızla girdik. Bu kez bize Ümit Kurşungeçmez ile Meral Kurşungeçmez karavanlarıyla eşlik ettiler. İki karavanla tam 60 gün İran’ı kuzeyden güneye, doğudan batıya gezdik ve İran içerisinde tam 9 bin kilometre yol yaptık. 60 günün sonunda yine Azerbaycan’a ama bu kez Astara Sınır Kapısı’ndan girdik. Ardından bir kez daha Gürcistan ve son olarak Sarp Sınır Kapısı’ndan ülkemize döndük.”
HERKESLE İKİ ÇİFT LAF MUTLAKA ETTİK
Bünyamin Tokmak, gezilerinde müzeler, antik kentleri gördüklerini, cadde ve sokaklarda kimi gün 6-7 saat yürüyerek dolaştıklarını ama en çok da arka mahallelerin dar sokaklarını adımladıklarına değinerek, şöyle devam etti:
“Tarihi ve büyük pazarları ve AVM’leri de gezdik, sokak aralarında kurulan semt pazarlarını da. Önümüze çıkan hemen herkesle selamlaştık ve tanıştığımız yöre insanlarıyla iki çift lâf mutlaka ettik. Çayı nasıl demlediklerinden tutun da, İran-ABD ilişkilerine, İran ve Türkiye’deki güncel siyasal gelişmelere kadar hemen her konuda sohbet ettik. Bizi evlerine davet eden çok sayıda İranlı’nın evine konuk olduk. Yer sofrasında yemek de yedik, evin hanımıyla tavla oynadığımız da oldu.”
Kitabında bir seyyah ve gazeteci gözüyle aldığı notların yer aldığını kaydeden Bünyamin Tokmak şunları kaydetti:
“Kitapta özellikle, turist ile seyyah ya da gezgin arasındaki nuansa dikkati çekmek istedim. Bu yaşıma kadar 40’tan fazla ülke, bu ülkelerde 200-300, belki de daha fazla şehir gördüm. Kasaba ve köyleri saymıyorum bile. Bu yerlerin hiç birine ‘turist’ olarak gitmedim. Başka ülkeler ve o ülkelerin şehirlerini kasabalarını köylerini ‘seyyah’ olarak gördüm. Turist, genellikle organize olarak, tur şirketleri aracılığıyla ve başka insanlarla birlikte yaşadığı şehirden, ülkeden başka bir ülkeye ya da ülkesi içindeki şehre gidip, orada kendisinden önceki turistlerin deneyimleri doğrultusunda ünlenen belli başlı mekânları ziyaret eder, rehberin verdiği bilgilerle yetinir, ilaveten rehber kitapların yazdıklarını okur. Seyyah ise herhangi bir tur şirketine bağlı olmaksızın, gezisini tamamen kendisi ya da bir kaç arkadaşıyla birlikte planlar ya da hiç bir plan-program yapmadan yola çıkar. Gittiği başka ülkeler ve şehirlerde turistlerin gezdiği belli başlı mekânların dışında, arka sokaklara yönelir, nereye gittiğine çok da dikkat etmez ve hatta şanslıysa o sokaklarda kaybolur. Turistlerin görmeye fırsat bulamadıkları ya da tenezzül etmedikleri sokaklarda, çarşılarda yöre insanıyla tanışır, sohbet eder, kimi zaman hiç tanımadığı birinin evine, çadırına, çiftliğine, dükkânına konuk olur, onların günlük rutinleriyle, yaşam öyküleriyle ilgilenir.”
Kendini “seyyah” olarak tanımladığının altını çizen Bünyamin Tokmak, seyyah olmanın birinci şartının “meraklı” olmak olduğunu, gazetecilik mesleğinden ötürü ‘merak’ unsurunun kendisinde fazlasıyla bulunduğunu ifade etti.
Bünyamin Tokmak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Turist, gittiği başka ülkeler ve başka şehirlerde gezinin odağına kendini yerleştirir. Seyyah ise yöre insanına, yöredeki ilginç mimari ya da coğrafi oluşumlara veya insan davranışlarına yoğunlaşır. Mesela, Paris’e giden bir turist, Eyfel Kulesi’nin önünde mutlaka fotoğraf çektirir, seyyah ise Eyfel Kulesi’nin önünde hediyelik eşya satan Kuzey Afrika kökenli satıcılarla veya ilginç insan portreleriyle Eyfel Kulesi’ni aynı fotoğraf karesine sığdırmakla ilgilenir. Turist olmak kolaydır, genellikle her şeyi turu organize eden şirket ayarlamıştır. Seyyah ise ertesi gün nerede olacağını, hatta aynı gün geceyi nerede geçireceğini dahi bilemeyebilir. Turist gittiği ülkenin, yörenin insanlarıyla çok fazla temas kurmaz, seyyah ise yörenin tüm insanlarıyla sohbet etmek, onların günlük yaşamları, yedikleri, içtikleri, ibadetleri, düğünleri, matemleri, sevinçleri hakkında bilgi almak için çaba harcar. Dolayısıyla seyyah olmak zor zanaattir. Hatta zanaat de değil, seyahat etmek bir sanattır.”
Bünyamin Tokmak son olarak, 26 Eylül 2022-7 Ocak 2023 tarihleri arasında yine karavanıyla, Yunanistan, Arnavutluk, Karadağ, Hırvatistan, Slovenya, İtalya, Fransa, İspanya ile Fas’ı kapsayan ve 104 gün süren bir geziden döndü.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.