DİDEM ŞANVER>> Üzümsü meyveler ya da halk adıyla çalı meyveleri? Onları az ya da çok hepimiz tanıyoruz aslında… Mevsimi geldiğinde özellikle çocukların vazgeçilmezi çilekten, ağacını gördüğümüzde yaşımız kaç olursa olsun dayanamayıp aman lekesi üzerimize çıkmasın diyerek özenle kopardığımız böğürtlene; dalında ya da pazarda gördüğümüzde mutlaka tattığımız, evdekilerin de tatması için aldığımız duta kadar birçok sevdiğimiz lezzeti barındıran etli, sulu, küçük meyveler?

Yabani formlarını görmeye alışık olduğumuz bu meyveler, ülkemiz için yeni bir sektör. Türkiye`de çilek dışındaki üzümsü meyve yetiştiriciliği çok eskilere gitmiyor. Yabani formları bakımından birçok tür ve çeşidi üreticimiz tanısa bile yetiştiricilikleri bakımından gereken düzeyde bilgiye sahip üreticimiz az.

Üzümsü meyvelerin önemini artıran husus onların antioksidan özellik göstermeleri. Bilim insanları, toprakta altın arayanlar gibi her yediğimiz üründe antioksidan özellik aramaya başladığından beri antioksidan kelimesi hepimizin sözlüğüne girdi. Yapılan deneysel çalışmalar meyve-sebzeler içinde üzümsü meyve grubunun antioksidan kapasitesinin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Hal böyle olunca da tüketici talebi artan bu sektöre yönelmek kaçınılmaz duruma geliyor. Bizim ülkemizde de gerekli altyapı sağlandığında dünya ticaretine yön verilebilir derecede üretim yapmak mümkün. Öyle ki, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü-FAO, 2005 yılı istatistik verilerine göre çilek ihracatı yapan ülkelerin başında Türkiye ile aynı iklim kuşağında yer alan İspanya bulunuyor ve bu ihracattan 423 milyon 929 bin Amerikan Doları tutarında gelir elde ediyor. Türkiye`nin çilek ihraç değeri ise 6 milyon 10 bin Amerikan Doları. Bu sonuca göre de ülkemizin dünya çilek pazarından yeteri kadar yararlanamadığı ortaya çıkıyor. Buna rağmen ülkemiz 160 bin tonluk üretimi ile dünyada yedinci sırada yer alıyor. Çilek dışında ahududu ve böğürtlen meyvelerinde de son yıllarda artan bir yetiştiricilik göze çarpsa da diğer türlerde ne yazık ki istatistiklere girebilecek düzeyde bir üretimimiz yok.

Üzümsü meyve grubuna giren ve ülkemiz topraklarında yabani formları yetişen bir meyve grubu da yaban mersini. Kültür formlarının yetiştiriciliği yapıldığı takdirde birim alandan diğer meyve türlerine göre çok daha yüksek gelir elde edebileceğimiz bir tür. Samsun On Dokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından yürütülen çalışmalar sonucu 110 dekar alanda yetiştirilmeye başlanan meyve, bahçeden 5 TL`ye alınıp şoklandıktan veya kurutulduktan sonra kilosu 40 TL`ye satılıyor. Karadeniz bölgesinde hiçbir üretim maliyetine ihtiyaç duymadan doğal olarak yetişen bu ürünün sanayisi de çok geniş.

Çilek, yaban mersini, ahududu, karadut, böğürtlen, frenk üzümü ve daha başka çeşitleri bulunan üzümsü meyveler grubu şekerleme, pasta, kek, meyve suyu, puding, dondurma gibi birçok sektörde kullanılıyor. Tüketicilerin hazır gıdalara talebinin artması ile hiç kuşkusuz daha çok kullanılmaya başlanacak. Sağlık açısından son derece faydalı olan bu ürünlerin yetiştiriciliği arttıkça, daha çok kişiye istihdam sağlanırken ülkemiz için de yüksek gelir elde edebileceğimiz bir ihraç kapısı olacak.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

One thought on “İstikbali olan meyveler”

  1. Her yazınızda yeni bir konu hakkında -detaylarıyla- bilgilenmek gerçekten konulara hakimliğiniz kadar konu seçimindeki başarınızı da ortaya koyuyor. Yıllar öncesinden biliniyormuş önemleri aslında büyükannelerimiz büyükbabalarımız bizleri “yaban mersinim” diye severken… Umarım gereken önem verilir de ülkemiz adına bir ilerleme sağlanabilir…

Bir yanıt yazın