ENVER ERKAN, TERA YATIRIM BAŞEKONOMİSTİ >> Türkiye’de Mart ayında enflasyon %61,1’e yükselerek 2002 sonrası en yüksek okumasını gerçekleştirdi. Aylık bazda %4 beklentimizin biraz üzerinde ve piyasa katılımcılarının beklenti aralığının tam ortasında yer alan enflasyonda, enerji fiyatlarındaki artışın direkt tüketim ve maliyetler tarafındaki domine edici etkisini gözlemliyoruz. Zayıf liranın etkisine ek olarak yükselen emtia fiyatları enflasyonun aylık bazdaki ana itici güçleriydiler ve güncel konjonktür dahilinde değerlendirdiğimiz zaman, benzer faktörlerin takip eden aylarda da enflasyon üzerinde zorlayıcı etkilerini görmemiz olasıdır.

Enflasyonun alt kalemlerine bakacak olursak; ana harcama gruplarının tamamında artış gözlenmektedir. Yıllık üretici enflasyonu ikinci ayda üç haneli rakamlara ulaştı ve gıda ve enerji kalemlerini hariç tutan çekirdek fiyat endeksi bir önceki yıla göre tahminin üzerinde %48,2 seviyesine çıktı. Üretici fiyatları bu ayda %9,2 artarak yıllık ÜFE’yi %115’e çıkardı. Yükselen fabrika çıkışlı enflasyon seviyeleri, tüketici fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ediyor.

Fiyat artışlarının etkisi geniş tabanlı ve çoğu bileşeni kapsayan bir etki yaratmış görünüyor. Enerji enflasyonu, vergi indirimlerine rağmen rafine ürünler ve doğal gaz fiyatlarındaki artışın etkisiyle Şubat’taki %83’ten %102,9’a yükseldi. Enerji fiyatlarının çoğunu içinde bulunduran ulaştırma alt kalemi, aylık bazda %13,3 gibi büyük bir artış göstermiş durumda. Bu kalemdeki %99,1 oranındaki yıllık artış ise nakliye maliyetlerinin bir yıl öncesine göre neredeyse iki katına çıktığını göstermekte. Bunun direkt etkisinin yanında, diğer alt kalemlere de belli oranda sızma etkisinin olacağını düşünecek olursak, enerji enflasyonunun yayılım etkisi geniş tabanlı enflasyon yükselişinin ana zeminini oluşturabilir. Tüketici sepetinin kabaca dörtte birini oluşturan gıda fiyatları yıllık %64,5’ten %70,3’e yükselerek güncel savaş koşulları gıda enflasyonunun da daha da artması riskini ortaya koymaktadır. Manşet enflasyondan daha yüksek artış gösteren kalemler olarak ulaştırma %13,29, eğitim %6,55, lokanta ve oteller %6,04 ile öne çıkmaktadır.

Genel enflasyon ve mal, enerji, gıda ve hizmet enflasyonu karşılaştırması… Kaynak: Bloomberg, TÜİK

Önümüzdeki süreçte Nisan ayında gelen doğalgaz zammının da etkilerini göreceğiz. Tüketici tarafına gelen doğalgaz zammının doğrudan enflasyon etkisini 0,5 puan olarak hesap ediyoruz. Tabii üreticilere yapılan zam oranını da hesaba katacak olursak, gelecek aylarda ÜFE üzerinde gelecek geçiş etkisi enflasyon katsayısını da yükseltecektir. Dolayısıyla, üretici maliyetlerinin mal ve hizmet fiyatlarına geçiş etkisi daha katmanlı bir enflasyon artışına konu olacaktır. Bu faktörlerin enflasyon üzerindeki dolaylı etkilerini, doğrudan etkilerinden daha fazla önemsiyoruz ve genel gidişata yardımcı olmayacağını düşünüyoruz. Küresel emtia fiyatları arttıkça burada katlanılması gereken maliyet daha da fazla artacaktır. Yapılan zamların sadece elektrik, benzin ve doğalgaz ile sınırlı olmadığını, Nisan ayı ile beraber şeker zammı ve gıda fiyatlarındaki genel artış etkisinin de hissedileceğini belirtmek gerekir.

Enflasyondaki son artışla beraber, Türkiye’nin enflasyonu ile gösterge faiz oranları arasındaki fark %47,1’e ulaştı ve bu açık farkla önde gelen gelişen piyasalar arasında en geniş olanı. Reel faiz oranlarındaki negatif etki derinleştikçe Türk varlıklarını elde tutma ve TL cinsinden tasarruf etme cazibesi azalmakta ve lira dış finansal dalgalara karşı daha dayanıksız hale gelmektedir. Türkiye’nin aşırı gevşek para politikası, ekonomisi Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle ortaya çıkan emtia şoklarına hazırlanırken dünya merkez bankalarının çoğunun yükselen şahinliği ile uyumsuz. Türkiye’nin reel faizleri eksi %47,1’deyken, lira zaten baskı altına girdi ve Mart ayında dolar karşısında Rus rublesinden sonra en kötü ikinci performansı sergiledi.

En önemli değişken, Rusya – Ukrayna savaşının bitip bitmeyeceği, bitecekse de ne koşullarda ve ne zaman biteceği. Eğer savaş yakın bir zamanda sona ererse son 2 ayda fiyatları hızla artan emtia grubunun bir fiyat gevşemesi yaşayarak enflasyon baskısını hafifletmesi beklenebilir. Eğer böyle bir durum olursa, şu anda bozulan ileriye dönük enflasyon beklentileri de eskiye göre daha hafifleyecektir, ancak bizdeki enflasyonun tek nedeninin savaş olmadığını, politika ve yerel fiyatlar kaynaklı enflasyon yaratımı ve yayılımı olduğu düşünülecek olursa, olumsuz etkenlerin halen ağırlıkta olduğundan bahsedilebilir. Artı olarak, enerjideki sübvansiyonlar global fiyat artışlarını geriden takip ediyor olduğumuz anlamına da geliyor, dolayısıyla global fiyatlar artıkça enerji ve enerji girdisine bağlı zamlar devam edecektir. Rusya geriliminin devam etmesi ise başta enerji olmak üzere küresel bir arz krizine işaret edebilir. Bizim gibi enerji ve hammadde ithal eden ülkeler için önemli bir risk teşkil ediyor.

Türkiye ve diğer başlıca gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin reel faiz oranları karşılaştırması… (Kaynak: Bloomberg)

Merkez bankası politikası 3 aydır beklemede kalırken, hükümet bazı temel ürünlerde Nisan ayına kadar yürürlüğe girecek yeni bir katma değer vergisi indirimleri yoluyla fiyatları sınırlamaya çalışıyor. Ancak değişiklikler, fiyatlar için tek seferlik bir önlem etkisinden muhtemelen öteye gidemeyecek ve enflasyon üzerindeki genel baskıyı dindirmekte yetersiz kalacaktır. Öncesinde gıdada KDV’nin %1’e düşürülmesi, sonrasında ise temel ihtiyaç ürünlerine yapılan KDV indirimi ile beraber azalan reel geliri ile bu ürünlere ulaşımı aksayan hane halklarının durumu desteklenmeye çalışılmaktadır. Ancak vergisiz fiyatlar üzerindeki enflasyon baskısı, %60’lık enflasyon ortamında bu indirimlerin etkisini elemine ediyor. Hükümet bu minvalde fiyat denetimlerini sıkılaştırmayı planlamaktadır.

Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi üretim gücü haline getirmek için daha ucuz lira kullanma hedefi nedeniyle faiz artırımları gündemde değil. Bu yıl şimdiye kadar %9’un üzerinde değer kaybeden liradaki düşüşler, ithalatı daha pahalı hale getirerek enflasyonu besliyor. Başkan Sn. Şahap Kavcıoğlu, yerel para birimine desteğin bu yıl temel bir hedef olacağını söyledi ancak bunun daha sıkı bir para politikası duruşu gerektireceğine dair çok az işaret verdi. Politika yapıcıların beklentisi ise, gerek Sn. Kavcıoğlu’nun gerekse de Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Nureddin Nebati’nin belirttiği gibi enflasyonda yaz aylarından itibaren bir düşüş sürecinin başlayacağı yönünde. Şu anda küresel Merkez bankaları son birkaç yılın en yüksek enflasyon oranlarını dizginlemek için sıkılaşma adımlarını atmayı değerlendiriyorlar ve buna Rusya krizine direkt maruz kalacak olan bir bölgeyi temsil eden ECB de dahildir. Merkez bankası ise de-dolarizasyonu teşvik edecek yan önlemler alarak fiyat artışını frenlemeyi umuyor.

Bir sonraki faiz toplantısı 14 Nisan’da yapılacak. Merkez bankasının güncel karar metninde kendine yer bulan en ana detay liraizasyon olduğunu görüyoruz. Buna karşılık liraizasyon ve dezenflasyon sürecine atıfta bulunulan bir ortamda cari fazla yönlendirmesine artık yer verilmemesi, fiyat istikrarı açısından bu olguya eskisi kadar güvenilmediğini göstermektedir. Buradaki dinamiği elbette Rusya ve Ukrayna savaşı değiştirmiştir. Jeopolitik kriz, ticari krediler, ekonomik aktivite, büyüme hedefleri ve yükselen enflasyon arasında birçok değişken değerlendirmesi içinde kalan Merkez bankasının bekleme sürecini devam ettireceğini ve bir faiz artışının henüz değerlendirilmediğini düşünüyoruz.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın