İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, AB dışişleri bakanları tarafından kabul edilen ve 24-25 Mart 2022 tarihlerinde AB liderleri tarafından onaylanması beklenen Stratejik Pusula belgesine ilişkin bir açıklama yayımladı. İKV Başkanı Zeytinoğlu şu değerlendirmelerde bulundu:
​​​​​​​
“AB Dış İlişkiler Konseyi, AB Güvenlik ve Savunma politikasının 2030 yılına kadar izleyeceği rotayı belirleyecek “Stratejik Pusula” adlı belgesini 21 Mart 2022 tarihinde kabul etti. Stratejik Pusula, jeopolitik sınmamalar karşısında AB’nin bir stratejik kimlik oluşturma çabası olarak görülebilir. Bu dokümanın ortaya çıkışı, büyük güçler arasındaki stratejik rekabetin kızıştığı, güvenlik tehditlerinin doğasının dönüşüme uğradığı ve Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesiyle savaşın Avrupa’nın kapısını çaldığı bir döneme rastlıyor. Stratejik pusula somut eylemler ve detaylı bir takvim içeren bir eylem kılavuzu niteliği taşıyor ve şu dört unsurdan oluşuyor:

-Birliğin krizler karşısında daha hızlı ve kararlı hareket etmesi,
-vatandaşların hızla değişen tehditlere karşı korunması,
-kabiliyet ve teknolojilere daha fazla ve akılcı yatırım yapılması,  
-ortaklarla işbirliğinin müşterek hedefler doğrultusunda güçlendirilmesi.

Bunların yanı sıra, farklı operasyonel senaryolarda ve krizlerin farklı aşamalarında konuşlandırılmak üzere 5 bin askerden oluşan Hızlı İntikal Kapasitesi’nin oluşturulması, Stratejik Pusula’nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri olarak öne çıkıyor. Hazırlık düzeyinin tatbikatlarla artırılması ile Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP) kapsamında tam donanımlı 200 sivil uzmanın 30 gün içerisinde kriz bölgelerinde görevlendirilebilecek kapasiteye 2023 ortasına kadar erişilmesi öne çıkan diğer yenilikler arasında. Belgede, askeri hareketliliğin artırılması ve OGSP misyon ve harekatlarının daha esnek hale getirilmesinden hibrit ve siber tehditlere karşı koordineli araçlar geliştirilmesine, ortak kabiliyetlere yatırımların teşvik edilmesi için KDV muafiyetinden benzer düşünen ülkeler ve ortaklarla işbirliğinin güçlendirilmesine uzanan pek çok eylem ortaya koyuluyor. Stratejik Pusula’nın öncülleri 2003 Avrupa Güvenlik Stratejisi’nden ve 2016 AB Küresel Stratejisi’nden farklı olarak, AB başkentlerinin sürücü koltuğunda olduğu bir süreçle şekillendiği, net bir takvim ve güçlü bir izleme mekanizmasıyla desteklendiği dikkat çekiyor.”

“Avrupa güvenlik mimarisi benzeri görülmemiş bir kırılma anından geçerken, bugüne kadar Avrupa’nın güvenliğinin sağlanmasında son derece kritik roller üstlenen NATO müttefiki ve aday ülke Türkiye’ye yönelik benimsenen yanlı ve çelişkili söylem, AB’nin stratejik aktörlük iddiasına katkı sunmadığı gibi buna zarar verme riski taşıyor.”
​​​​​​​
Stratejik Pusula’da Türkiye’nin ele alınış biçimine değinen İKV Başkanı Zeytinoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye, belgenin stratejik ortamın tahlil edildiği bölümünde Doğu Akdeniz bağlamında ve ikili ortaklıklar bölümünde ele alınıyor. Doğu Akdeniz bağlamında, Türkiye’ye yönelik Rum ve Yunan tezlerini yansıtan hasmane bir söylemin benimsendiği dikkat çekiyor. Belgede; Üye Devletlere karşı provokasyonlar ve tek yanlı eylemler ile uluslararası hukuka aykırı egemenlik hakkı ihlallerinin yanında düzensiz göçün araçsallaştırılması nedeniyle Doğu Akdeniz’deki gerginliklerin sürdüğü ve hızla tırmanma potansiyeline sahip olduğu belirtilerek, istikrarlı ve güvenli bir ortamın ve iyi komşuluk ilişkileri ilkesi doğrultusunda işbirliği ve karşılıklı yarar temelinde bir ilişkinin gerek AB’nin gerekse Türkiye’nin çıkarına olduğu ifadelerine yer veriliyor.

Öte yandan, ikili ortaklıklar bölümünde, Türkiye’nin OGSP misyon ve harekatlarına sunduğu katkıdan söz edilerek, AB’nin Türkiye ile müşterek çıkar alanlarında işbirliğini sürdüreceği vurgulanıyor. Birliğin, Türkiye ile karşılıklı yarar temelinde bir ortaklık geliştirme kararlılığına sahip olduğu belirtilirken, bunun 25 Mart 2021 tarihli AB Zirvesi kararları doğrultusunda Türkiye tarafından da işbirliği, gerilimin sürdürülebilir şekilde dindirilmesi ve AB’nin endişelerinin ele alınması yönünde eşit derecede kararlılık gerektirdiği kaydediliyor.

Avrupa güvenlik mimarisi benzeri görülmemiş bir kırılma anından geçerken, bugüne kadar Avrupa’nın güvenliğinin sağlanmasında son derece kritik roller üstlenen NATO müttefiki ve aday ülke Türkiye’ye yönelik benimsenen yanlı ve çelişkili söylem, AB’nin stratejik aktörlük iddiasına katkı sunmadığı gibi buna zarar verme riski taşıyor. AB’nin savunma vizyonunun, bazı Üye Devletlerin tezleri etrafında şekillenen ayrıştırıcı bir söylemin yerine ileri görüşlü bir yaklaşımla AB ile Türkiye’yi birbirine yakınlaştıracak alanlar üzerine inşa edilmesi yalnızca AB’nin güvenlik ve savunma kimliğinin gelişimine değil NATO-AB işbirliğine de büyük katkı sağlayacaktır.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın