Merkez Bankası’nın enflasyon perspektifine bağımlı bir hareket düzleminde olmaması, politika faiz oranlarında da çok farklı nedenlere bağlı düşük bir bandı tercih etmesi itibariyle herhangi bir beklenti içerisinde değiliz. Küresel savaş etkenleri, dünyada enflasyonist baskıları körüklerken emtia ve petrol fiyatlarından gelen etkilerin benzer baskıları Türkiye’de de artıracak olmasına rağmen TCMB’den ekonomi hedeflerinin sağlanmasına da zorluk oluşturacak bu dinamiklere bir cevap şu aşamada beklemiyoruz.

TÜFE enflasyonu, TCMB politika faizi ve orta vadeli enflasyon hedefi karşılaştırması… Kaynak: Bloomberg, TCMB, TÜİK

Enflasyon %54,4 ile 20 yılın en yüksek seviyesinde ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali enflasyonu daha da yüksek tutacak. Reel faiz oranı, gelişmekte olan piyasalar arasında açık ara en düşük orandır. Ancak, Merkez Bankası, ekonomik büyüme için daha düşük faiz oranlarını benimseyen ve politika tepkisi altında daha yüksek enflasyon eğilimi göstermemesine neden olan bir çizgiye çekilmiştir. Küresel finansal risklerin ağırlıklı olarak fiyat istikrarı riskleri ve sürdürülemez negatif reel faiz pozisyonu nedeniyle arttığı bir ortamda, Merkez Bankası’nın bu seviyesini sürdürülebilir bulmuyoruz ve piyasa koşullarının para politikasını sıkılaştırmaya yönelik daha zorlu dinamikleri içereceğini düşünüyoruz.

17 Mart toplantısında Merkez Bankası’ndan herhangi bir hareket beklemiyor olsak da, fiyat istikrarı faktörünün yakın gelecekte finansal ürünler ve maliye politikası kontrol mekanizması çerçevesinde yürütüleceğini anlıyoruz. Bu nedenle Merkez Bankası kararlarının da ekonomik olmayan faktörlerin ve olağan çerçevenin dışında olduğunu düşünüyor ve yakın gelecekte ortodoks bir politikaya geçiş için sinyal alamıyoruz.

Hükümetin ve ekonomi yönetiminin, 2022 ve sonrası dönem için ele almayı düşündüğü ve daha yüksek ihracat, cari işlemler dengesinde fazlaya geçmek ve döviz girişi yönünden fiyat istikrarını sağlamaya yönelik büyümeci politikanın dış etkiler itibariyle hedeflere ilerlemesi zordur. Bu nedenle, cari işlemler dengesine ilişkin fazla konseptinin yüksek enerji fiyatları ve azalacak ihracat ve hizmet gelirleri üzerinden geçerli olamayacağına dair güncel durumun dikkate alınması gerektiğini düşünürüz. Aynı zamanda finansman tarafını bozacak risk dengeleri gibi faktörler rezerv kullanımı gibi kaynaklara yönelimi artıracaktır.

Bu dönemde fiyat istikrarı olgusunun, küresel enflasyon risklerini dikkate alan ve benzer ülkelere uyumlu bir çerçevede ana politika araçlarıyla yönetilmesi gerekmektedir. Buna karşılık, yüksek faiz oranları hükümet tarafından büyümeyi sınırlayacağı gerekçesiyle istenmemekte ve fiyat istikrarı geleneksel araçların dışında kalan uygulamalarla yönetilmektedir. Enflasyonu kontrol altına alabilmek için fiyat kontrolleri, denetimler, KDV indirimleri gibi uygulamalar ile KKM finansal enstrümanı bunun örnekleridir. Bu tip ürün ve uygulamaların enflasyonun genel yönünü aşağı çevirmeyeceğini, küresel emtia fiyatlarının ve risk olgusundan etkilenen döviz kurunun enflasyon üzerindeki yüksek etkilerine devam edeceğini düşünürüz. Merkez Bankası’nın planlamasına dair olarak da söz konusu risk dengeleri dikkate alınmalı ve genel eğilimi değiştirecek proaktifliğe geçilmelidir. Biz şimdilik mevcut politikanın sürdürülmek isteneceğini düşünüyoruz.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın