Edirne İş İnsanları Derneği ve Ekonomi Gazetecileri Derneği işbirliğinde Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor etkinlikleri kapsamında, Saros Ekonomisi Zirvesi’nin ikincisi Enez’de düzenlendi. Düzenlenen zirvede Saros Bölgesi’nin tarım, turizm ve ekonomi alanlarındaki sorunları ve çözüm önerileri konuşuldu. Tarım paneline konuşmacı olarak katılım sağlayan Trakya Üniversitesi (TÜ) Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı ve Bitki Islahı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yalçın Kaya, bölgedeki üretimi ve üreticinin sorunlarına değinerek önerilerde bulundu. Kaya; “Yeni ürün çeşitleri lazım ama Trakya Bölgesi’nde 800’e yakın köy var ve bu köylerdeki en genç insan 50 yaşında. Ürünü çeşitlendirmek demek meyve, sebze vs. üretmek demek. Çiftçi aileleri kesinlikle çok yaşlandı. Trakya topraklarının yüzde 14’ü de sınırlara ve yollara gidiyor. Köylerde sınır kavgası vardır. Sınır aslında Türkiye tarımına en büyük ihanettir. Edirne ayçiçeğinin de başkentidir. Bizim tarımda mutlaka ürünlerimizi çeşitlendirmemiz lazım. Ama artan maliyetler karşısında tarlalardan elde edilen ürün maliyeti de arttı. Tarımdaki en büyük problem hem yaşlı nüfus hem de ekipmanların maliyetidir” diye konuştu.
Enez Kaymakamı Şükrü Alperen Göktaş, Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, Enez Belediye Başkanı Özkan Günenç, Edirne Ticaret Sanayi Odası Başkanı Recep Zıpkınkurt, Edirne İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Hakan İnci, Ekonomi Gazetecileri Derneği üyeleri, basın mensupları ve katılımcıların bulunduğu 2. Saros Ekonomi Zirvesi’nde tarım paneli ekonomi yazarı gazeteci Çetin Ünsalan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Düzenlenen etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Edirne İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Hakan İnci, 2’incisi gerçekleştirilen Saros Ekonomi Zirvesi’ni geleneksel hale getirmeyi hedeflediklerini ifade etti. İnci konuşmasında; “ Edirne İş İnsanları Derneği olarak 2.Saros Ekonomini Zirvesi’ni gerçekleştiriyoruz. Toplantımızın tarım ve turizm olmak üzere iki amacı var. Bunlarla ilgili analiz yapacağız. Düzenlediğimiz toplantıları geleneksel hale getirmek istiyoruz. İki yıl sonra toplantıyı gerçekleştirmek için dernek olarak düzenlediğimiz kurulda tavsiye kararı almayı düşünüyoruz. Şuanda Edirne İş İnsanları Derneği olarak bu toplantıyı organize ediyoruz ama başta Enez Kaymakamımıza, Keşan ve Enez Belediye Başkanlarımıza teşekkürlerimizi sunuyorum. Bu işler bir kişinin çalışmasıyla değil birlikte hareket edersek daha yararlı oluyor” ifadelerine yer verdi.
“SONRAKİ NESİLLERE DAHA DÜZENLİ ENEZ BIRAKMAK”
Enez’in turizm alanında hızlı adımlar attığını ifade eden Enez Belediye Başkanı Özkan Günenç ise, kontrolsüz büyümeye karşı olduklarını söyledi. Günenç; “Enez şuanda turizm alanında çok hızlı gelişim sağlamakta. Bu bizi hem mutlu ediyor hem de bizlerde endişeler oluşturuyor. Biz Enez’in kontrolsüz büyümesine çok karşıyız. Bizden sonraki nesillere daha düzenli Enez bırakmak düşüncesiyle buradaki çalışmalarımıza devam ediyoruz. Merkezi hükümetten de en büyük beklentimiz, yıllardır süregelen Enez-Keşan yolu problemimiz var, bu problemin bir an önce çözüme kavuşturulmasını bekliyoruz. Edirne Valimiz Ekrem Canalp’in önderliğinde yapılan Enez Gümrük Kapısı ilk defa Edirne’de deniz gümrük kapısı olarak yapılıyor. Enez Gümrük Kapısı, Enez’in gelişmesinde ciddi yer teşkil edecek. Açıldığı gün Enez turizminin çok daha hızlanacağını düşüyoruz” şeklinde konuştu.
“KEŞAN-ENEZ BİR BÜTÜNDÜR”
2.Saros Ekonomi Zirvesi’ne katılan Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, yaptığı konuşmada Keşan’ın eksikliklerini tamamlamak için taşın altına elini koyduğunu belirtti. Helvacıoğlu; “Güney Edirne’nin Hamzadere Bölgesi adı altında Enez, İpsala, Keşan bölgesiyle buluştuğu bir yerdeyiz. 70 km uzunluğunda sahilimiz var. Otel ve yatak sayımız düşük, altyapımız çok eksik. Enez-Keşan yoluna ihtiyacımız var. 2022 yılı yatırım planına aldırmak için çalışmalarımız sürüyor, başaracağız. Gümrüğümüz hayırlı olacak daha verimli olması yetmeyecek oranın çalıştırılması da çok önemli. Yapmak kadar sürdürebilirlik de çok önemli. Yönetici olmak yetmiyor, çalışkan, üretken, enerji dolu insanlara da ihtiyacımız var. Allah hepimize bir ortak akıl vermiş, bunun sonucunda çok çalışmamız gerekiyor. Kırk ülke gezdim, Keşan niye böyle dedim ve taşın altına elimi koydum. Siyasetle geldim ama siyaseti bir kenara bıraktım. Sokakta adalet, sokakta eşitlik olmak zorundaydı. Asfalt belediyeciliğini bıraktık. Her türlü belediyeciliği yapmaya çalıştık. Kimseye rakip partiden demedim hep beraber Edirne bizim, ülke bizim dedik. Hep beraber çalışmaya büyümeye ant içtik, gönül verdik. Ben Keşan’ı çok seviyorum çünkü Keşan’da çok sevdiklerim var. Şu, bu partili diye bakmayıp hep beraber çalışacağız. Bugün burada olmaktan mutluluk duyuyorum. Keşan-Enez bir bütündür” ifadelerine yer verdi.
“BU BÖLGENİN ÇOK FAZLA POTANSİYELİ VAR”
Birlik ve beraberlik vurgusu da yapan Helvacıoğlu; “Bölgenin ve Saros Körfezi’nin daha güzel yarınlara kavuşması için her konuda elele vermek gerektiğimize inanıyorum. Bölgenin sadece turizm değil tarım ve ticaret alanında da gelişmelere sahne olacağına inanıyorum. Dijital döneme de hazırlık yapmamız gerekiyor. İstihdamda, gelişmede, küresel ısınmada hesaplar yapmamız gerekiyor. Bizler bu bölgeyi gerek bölgesel anlamda, gerekse ticaret, turizm, tarım alanında kalkındırmak için beraberliğimizi daha da arttırmamız gerektiğine inanıyorum. Bu bölgenin çok fazla potansiyeli var. Allah bize coğrafya vermiş, yok yok. Tarım, ticaret, turizm, yurtdışı yakınlığı vs. herşey var. Bunların hepsi birer fırsattır. Bunları değerlendirmeliyiz. Saros Körfezi’nde gümrükten tutun da altyapıya kadar ihtiyacı var. Saros’da bir doğalgaz hattı yapılıyor. Ama bu korkulan bir iş olmayacak, kimsenin endişesi olmasın. Saros’da balık üretiminden, spor tesisine kadar 12 ay 24 saat çalışabilecek bir potansiyel var. Doğalgaz geldiğinde buranın çekim gücü artacak. Yollar yapılınca daha da hızlanacak. Yollarımızı zenginleştireceğiz, turizme kavuşacağız” diye konuştu.
“BÜROKRASİ DAHA FAZLA İLGİ GÖSTERMELİ”
Bürokrasinin her yere yetişemediğini söyleyen Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu; konuşmasında; “Edirne’nin hızlı treni, markaları, ciğeri, peyniri, Saros’un güzellikleri, çevresi, kirazı, İpsala’nın pirincini fırsata çevirmeliyiz. Markalaşmaya önem vermeliyiz. Bir ürüne etiket koyulunca fiyat iki kat artıyor. Gıda enflasyonu var dünyada. Bunu göz önünde bulundurarak balıktan, pirince kadar her türlü alternatif ürünlere geçmemiz, tarıma yönelmemiz gerekiyor. Sayın Valimiz yetemiyor, bürokrasinin de bu konulara önem vermesi gerekiyor. Bürokrasi daha fazla ilgi göstermeli. Kızamıyorum da bir şey de diyemiyorum. 190 kilometre Edirne. Coğrafi olarak da uzak. Yani mesai saati içinde gelse 11’de buraya geliyor. Verimli olamıyor. Bürokratlarımızın başka formül bulması lazım. Valimizin kaymakamlara daha yetkisel görevleri artırması lazım. Ya da kendisini davet ederek 3 gün burada konaklaması lazım. Bu sitem değil, o bizim ağabeyimiz. Ben hükümet partisinin bir temsilciyim. Neler söyleyebiliyorum. Kötü demiyorum ama eksiklerimizi tamamlamak niyetine söylüyorum. 70 kilometre sahilimizin ciddi eksikleri var. Bir kere alan yönetimi yok. Çöplerimizi ayrı ayrı topluyoruz. Özkan kardeşim çöplere yetişemiyor, ben kanalizasyona yetemiyorum. Saros’da alan yönetiminin tek olması lazım. Saros’da bir tek yönetim olmayacaksa biz alan yönetiminde bir yönetim kurulu oluşturmalıyız. Aynı anda yürümemiz lazım. Rozetler ikinci seçime kadar çıkar. Birlik, beraberlik içinde gelen misafirlere bütünlüğümüzü göstermemiz lazım. Dünyada köyler, markalar yarışıyor. Böyle konuşarak bu işler olmaz, icraatın zamanı geçti. O yüzden taşın altına elimi koydum. İş insanının yeri burada çok önemli. Çok zengin bir bölgemiz var. Balığından, balından, dalış turizmine kadar birçok zengini var. Eksikliklerimizi tamamlamak için buradayız. 70 km’lik sahilimizin ciddi eksiklikleri var. Saros’un bugünkü sorunlarından biri de alan yönetiminin tek olmamasından kaynaklıdır. Yani Saros Belediyesi olmayacaksa bizim Keşan, Enez Belediyesi, Valiliğimiz, muhtarlarımız, derneklerimiz, İl Özel İdaremiz, ticaret odaları olarak alan yönetiminde yönetim kurulu oluşturmamız lazım. Aynı anda beraber yürümemiz lazım. Gelen misafirlere bütünlüğümüzü göstermemiz lazım. İcraatın zamanı geçti taşın altına elimizi koymalıyız. Çok zengin bir bölgemiz var, sorunlarımız da var. Bölgenin incisi Saros’u dağınık yapısından kurtarmamız gerekiyor” diyerek alan yönetimine değindi.
“BURANIN ‘İNSANI MEŞHUR’”
Enez Kaymakamı Şükrü Alperen Göktaş, bölgedeki insanların ve bürokratların mevzu bahis Edirne olunca bir masada toplanabildiklerini vurgulayarak gözlemlerini anlattı. Göktaş; “Ben Karadenizliyim ve memleketime gittiğim zaman ‘Enez’in nesi meşhur?’ diye soranlara tüm samimiyetimle ‘İnsanı meşhur’ diyorum. Bizim çeltiğimiz, Gala Gölümüz, plajlarımız, türbemiz var tarım, turizm, ekonomi alanında çok zenginiz. Bunu Gaziantep’te, Kayseri’de de görüyorsunuz. Ama insanı meşhur kavramı gerçekten altının doldurulması gereken bir kavram. Ben Trakya’da bunu gördüm. Mevzu bahis Edirne, Enez, Saros’un kalkınması olunca herkes bir masa etrafında toplanabiliyor. Ayrıca bu bölgede görev yapmaktan onur duyuyorum” dedi.
Edirne’nin kendi kendine yetebilmesi için önemli adımlar attıklarını söyleyen Göktaş; “Edirne’mizin diğer bir şansı da Edirne Valimiz Ekrem Canalp’tir. Çünkü Valimiz yaptığı ilk toplantıda biz kaymakamlara, ‘Arkadaşlar, ben de genç bir kaymakamdım. Sizden tek ricam lütfen sorumluluk alın, çalışın, hata yapmaktan korkmayın’ şeklinde öğütü oldu. Çalışan insan hata yapar, bir insan hata yapmıyorsa, çalışmıyordur. Özellik Edirne olarak kendi kendine yetebilen bir şehir olabilme yönünde çok önemli adımlar attık. Gümrük kapımız şuanda inşaat aşamasında ve yaklaşık maliyeti 8 milyon civarında. 8 Milyon TL, Türkiye Cumhuriyeti için çok önemli bir para değil belki ama geçmiş olduğumuz ekonomik skaladan dolayı Ankara’dan 1 TL bile almadan, biz Edirne’de yerel kaynaklarımızla bu projeyi hayata geçiriyoruz” diyerek gerçekleştirilen projelerden bahsetti.
“YETKİLER, YEREL BELEDİYELERE VERİLSİN”
İl Özel İdarelerinin kapatılması durumunda yetkilerin yerel yönetimlere verilmesi gerektiğini de vurgulayan Kaymakam Göktaş; “Bazı şehirlerde il özel idareleri kaldırıldı. Örneğin, bunlardan birisi Muğla’dır. Bu, yanlış anlaşılmasın, siyasi bir konuşma değil, genç bir bürokratın genç bir bakışı diyelim. Yarın bir gün belki Edirne de büyük şehre ya da bütün şehre geçecek. Yetkiler, Edirne Büyükşehir Başkanlığı’na verilecek. Tüm samimiyetimle, sokakta bir vatandaş olarak soruyorum. Vatandaşımız bize bazen diyor ki 10 metrekare taş istiyorum diyor. Biz bunu, belediyeler ve kaymakamlar olarak karşılamaya çalışıyoruz. Şimdi siz köyleri mahalle statüsüne çevirerek, Edirne Belediyesi’nin bir mahallesi yaparsanız 180 kilometre öteden bir birimin hizmeti buraya getirmesinin maliyeti ne olur? Eğer hukuki devrim yapılacaksa, il özel idareleri kapatılacaksa ben şunu istirham ediyorum. Bu yetkiler, yerel belediyelere verilsin. Keşan’ın bir mahallesine, köyüne hizmeti başkanım götürsün. Hesabını da o versin. Kaymakamlık, valilik götürmeyecekse. Vicdanlarınıza sesleniyorum, Edirne Belediyesi 200 kilometre ötede bir mahalli birime hizmet götüremez. Siyaseten de rasyonel bir karar değil. Ben Edirne Belediye Başkanı olsam ve bu yetkilerim olsa, il ve ilçe merkezlerine önem veririm. Sultaniçe köyümde 300 tane seçmenim var. 300 seçmen için belediye hizmet mi getirir? Türk siyasetinin rasyonalitesini düşünün. Önümüzdeki on yıllarda bu konu gündeme gelecektir” diyerek fikrini dile getirdi.
“TRAKYA’NIN ESAS PROBLEMİ YAŞLI TARIM NÜFUSUDUR”
Açılış konuşmalarının ardından bölgedeki tarım sorunlarını ve çözümlerini konuşmak üzere Trakya Üniversitesi (TÜ) Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı ve Bitki Islahı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yalçın Kaya sunum gerçekleştirdi. Kaya, ürün çeşitliliğinin gerektiğini fakat üretici nüfusunun yaşlı olduğunu söyledi. Kaya; “Pandemide gıdanın çok önemli olduğunu gördük. Edirne’nin tarım potansiyeli var. Avantajlarımızı çok iyi kullanmamız lazım. Tarımsal anlamda çok daha değişik konseptlere geçmemiz lazım. Yeni ürün çeşitleri lazım ama Trakya Bölgesi’nde 800’e yakın köy var ve bu köylerdeki en genç insan 50 yaşında. Ürünü çeşitlendirmek demek meyve, sebze vs. üretmek demek. Çiftçi aileleri kesinlikle çok yaşlandı. Şuanda Trakya’nın esas problemi yaşlı tarım nüfusudur” şeklinde açıklama yaptı.
KAYA’DAN SU VURGUSU
Kurulan sanayi bölgelerinin suyu çektiğini ifade eden Kaya, suyun önemine vurgu yaptı. Kaya; “Trakya’da yüzde 70 oranlarında işlenebilir arazi var. Bu oran, en verimli en geniş bölge demektir. Çeltik üretiminde aslında akan suyu ne kadar değerlendirirseniz o kadar fazla verim elde edersiniz. Çeltiğin yüzde 70 maliyeti sudur. Ülke olarak yeraltı suları, geleceğe bırakacağımız en değerli mirastır. Sanayi ise yer altını pompayla çekmek demektir. Aslında sulamamamız lazım normal şartlarda. Trakya’nın 700 bin dekar civarında sulanabilir sahası var. Su hayattır. Sebze üreteceksek su olmadan olmaz. Sanayi, suyu ve alanları çekiyor. Artezyen açmaya izin verilmeli ama ne kadar kullanıldığını denetlemek lazım. Çiftçinin ‘İstersem şu tohumu kullanırım, istersem şu kadar ekerim’ dememesi lazım. Devlet aklının da ‘Öyle bir lüksün yok’ diyebilmesi lazım. Bizim esas kaynağımız yer altı rezervuarlarımızı dediğimiz kaynaklardır. Daha önceden 5 metreden su çıkıyordu şuan 60 metreden elde ettik suyu. Bizim artık daha az su kullanan bitkileri üretmemiz lazım. Ayçiçeği az su kullanılır, daha az işçilik gerektirir. Mümkün mertebede üretim desenini değiştirmemiz lazım. Daha az su kullanan ürünler yetiştirmemiz planları ona göre yapmamız lazım” dedi.
“DEVLET AKLININ ÇİFTÇİYİ YÖNLENDİRMESİ LAZIM”
Devlet aklının çiftçiyi ürün çeşitliliği ve üretim modelleri alanında yönlendirmesi gerektiğini vurgulayan Kaya; “ Tarımda bir politika uygulanacaksa ilk önce Trakya’dan bahsedilmeli. Tarım raporu bu bölgede en son 2013 yılında yapılmış. Yaklaşık 10 yıldır envanter düzenlenmemiş. Bir envanter yok.Tarım Bakanlığı’nınoluşturduğu bir envanter mevcut. Fakat diğer yandan devlet aklının çiftçiyi yönlendirmesi lazım. Ne kadar ne üretilmeli ortaya konulup fiyatların da ona göre belirlenmesi gerekiyor. Örneğin, harmanda buğday 2,2 liraydı, şimdi 3 lira. Kısacası oluşturulan verilerle ne kadar hangi ürünün üretilmesi lazım bunun belirlenmesi gerekiyor. Önemli olan bilgiyi değerlendirmek. Çiftçinin ettiği zararı mesele edinmek lazım” diyerek çözüm önerisinde bulundu.
“KÖYLERDE SINIR KAVGASI VAR”
Köylerdeki sınır kavgalarına da değinen Prof. Dr. Yalçın Kaya; “Bazı alışkanlıklarımızı değiştirmemiz lazım. Trakya topraklarının yüzde 14’ü sınırlara ve yollara gidiyor. Köylerde sınır kavgası vardır. Sınır aslında Türkiye tarımına en büyük ihanettir. Sınır olsun ama iple, telle, kazıkla sınır çekilsin. Bu zor bir şey değil” diyerek alışkanlıkların değiştirilmesi konusunda da fikrini dile getirdi.
“MALİYETLERİ DÜŞÜRMEK LAZIM”
Diğer taraftan tarımsal turizm, markalaşma ve maliyet sorunlarını da yorumlayan Kaya; “Artık Türkiye’de ucuz et şansımız hiç yok. Trakya’daki arazilerin yüzde 75 işlenebilirse yüzde 25’i de meradır. Ama hayvan varlığı açısından her ne kadar en kaliteli eti üretiyorsak olsak dahayvan varlığımız da giderek düşüyor. Edirne peynirin de esas zenginliği keçi ve koyun sütünden oluşuyor. Fakat Edirne’de keçi ve koyun kalmadı, Ezine’ye kaptırdık. Konsept değiştirmemiz lazım. Şuan en büyük maliyet çoban maliyetidir. Birincisi genç nüfusu buraya getirmek için maliyetleri düşürmemiz gerekiyor, kooperatifler, birlikler kurmamız gerekiyor. Lisanslı depoculuğa ürünleri teslim etmek, ilave ekipman almamak lazım, havuzdan kullanmak lazım. Meraların etrafını çevirdiğiniz zaman ucuz et yenir. Küçük çiftçi büyüdüğü zaman ekmek beş katı fiyata yenir. Aile işletmeciliği, aile esnaflığı olacak ki bu ülke kazanacak. Holdinglere vs. tarlaları sattırmamak için maliyetleri düşürmek lazım. Ayrıca tarımsal turizmi de canlandırmak gerekiyor” dedi.
“ÜRETİCİ BİRLİKLERİ AKTİF ÇALIŞTIRILMALI”
Trakya Üniversitesi (TÜ) Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı ve Bitki Islahı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yalçın Kaya konuşmasının sonunda, “Model üretici birlikleri oluşturulmalıdır. Mesela tahıl üreticileri birliğinin lisanslı deposu olacak ve üretici malını oraya teslim edecek. Lisanslı depoyu özel sektör kursa bile devlet denetleme görevini yapacak sadece. Lisanslı depolar kurulmalı ve sanayiciler ürünleri depodan almalıdır. Tarımın gerçek sahibi çiftçi ve üretici birlikleri olması lazım. Devlet denetleyici ve yönlendirici olması lazım. Kırsal kesimi Türkiye’de tutmamız lazım. Mesele market açmak değil elde ettiği arttırmak, aracıları kaldırmak meselesidir. Üretici birlikleri aktif çalıştırılmalı. Arazilerin toplulaştırılması lazım. Kırsaldan kaçmaları önlemek için tarım sigortalarını genişletmek lazım” diyerek tarım alanındaki sorunlara çözüm önerisinde bulundu.Damla GÖÇ
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.