ENVER ERKAN, TERA YATIRIM BAŞEKONOMİSTİ

Merkez Bankası’nın bugünkü kararının faiz oranlarını düşürme anlamında acele bir hamleye sahne olmayacağı kesindi. Bunun iletişimini zaten Sn. Kavcıoğlu göreve geldikten sonra piyasalara verdiği mesajlarla yapmıştı. Bu noktada, Naci Ağbal’ın 18 Mart’ta gerçekleştirdiği 200 baz puanlık faiz artırımının hemen geri alınması gibi bir beklenti zaten yoktu. Ancak enflasyonun ana eğilimi ve ağırlık kazanan riskleri ve katlanmak zorunda olduğumuz daha yüksek risk maliyeti nedeniyle değişen piyasa koşulları, politikanın ikna ediciliği noktasında daha yüksek faiz oranlarına ihtiyaç duymamıza neden olabilirdi. Bu nedenle, politika açıklamasında para politikasının sıkı düzlemde devam edeceğine dair ibarelerin varlığı önemliydi. Politika açıklamasına baktığımızda, söz konusu ibarelere ilişkin önemli değişiklikler olduğunu görüyoruz.

Merkez Bankası’nın bugünkü aksiyonu ve politika açıklamasında öne çıkanlar;

·        Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun açıklamasına göre, gösterge bir haftalık repo oranı %19’da kaldı. (Piyasa medyan beklentisi ve bizim beklentimiz de bu yöndeydi.)

·        Bugünkü karar özelinde “sıkı parasal duruş” devam ederken, politikanın uzun süre sıkı tutulacağına ve gerekirse ilave sıkılaşma yapılabileceğine ilişkin taahhütler politika açıklamasından çıkarıldı.

·        Ana göstergeler enflasyonda kalıcı bir düşüşe işaret edene ve orta vadeli %5 hedefine ulaşılana kadar güçlü bir enflasyon düşürücü etkiyi sürdürebilmek için politika faizinin enflasyonun üzerinde bir seviyede belirlenmesine devam edilecektir.

·        Talep ve maliyet faktörleri, bazı sektörlerdeki arz kısıtlamaları ve yüksek enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya devam ediyor.

“Para politikasında uzun süreli sıkı duruş” ve “ilave sıkılaşma” ibarelerinin politika metninden çıkarılması, ilerleyen dönem para politikası duruşunun daha güvercin bir hale bürünebileceğini gösteriyor. Piyasanın asıl endişe ettiği durum, sıkı politikanın sonuçları daha tam görülmeden enflasyon düşüşünün faizleri hızlıca indirmek konusunda Merkez Bankası’nı acele ettirmesiydi. Faizleri, enflasyondan daha hızlı bir şekilde indirmek yaratacağı makroekonomik ve finansal etkilerle ilerleyen dönemde daha hızlı bir şekilde faizleri artırmayı gerektirebilirdi. Yakın tarihteki politika uygulamalarında da, bu durum benzer şekilde tecrübe edilmişti. Metindeki değişimler, para politikası sıkılaşmasının dönemsel olduğunu ve politikanın Kavcıoğlu’nun güvercin düşünceleriyle er ya da güç uyumlu hale geleceğini göstermektedir. Bu durumda da faizleri indirmeye başlamak 3Ç21 içinde bir yerlerde olabilir.

Kaynak: Bloomberg, TCMB, Merkez bankaları verileri…

Sonuç olarak; ekonomik koşullar Merkez Bankası’nın gevşemesine engel oluyor. Enflasyonun genel görünümü, artışın devam edeceğine işaret ediyor. ÜFE’de biriken maliyet, hammadde ve enerji fiyatları, TRY’de oluşan ilave %10’luk değer kaybı gibi etkenler enflasyonu beslemeyi sürdürecek ve önceki tahminlerin de üzerinde oluşmasına neden olacak. Bu durumda da, %19’luk politika faizine doğru yapılan sıkılaşmanın oluşturduğu koruma alanı biraz daha daralacak. Merkez Bankası’nın %9,4’lük yılsonu ara beklentisinin bir geçerliliği kalmadı ve 29 Nisan’da Enflasyon Raporu’nda beklentilerin yukarı revize edildiğini göreceğiz. Reel faiz konusunda ise tercih edilen kriterler “gerçekleşen enflasyonun ve beklenen enflasyonun” nasıl ağırlıklandırılacağı konusunda belirsizliğe işaret ediyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın