Bahçıvan: “İstanbul, savunma sanayiinin üretim merkezi olmalı”
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyonunda en önemli hususun savunma sanayiinde “yerli ve milli üretim” hedefi olduğuna dikkat çekerek “Yerlilik oranının yüzde 70’i geçmiş olması gurur verici. TUSAŞ ve diğer firmalarımızın ortaya koyduğu özgün, yerli ve milli projeler ülke savunmasında büyük rol üstleniyor. İSO olarak nitelikli sanayi firmalarımızla İstanbul’un önemli bir savunma sanayi üretim merkezi olmasına yönelik daha etkin çalışıyoruz. Savunma sanayii ile firmalarımızın iş birliği, sanayiinin gelişmesinde çok değerli bir kaldıraç” dedi.
TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil: “Türkiye her anlamda büyük bir devrim içinde. Uzay programından da çok şey kazanacağız. TUSAŞ olarak yapay zekanın ikinci bir pilot gibi görev yaptığı muharip uçak ve ATAK gibi çok önemli milli projeleri üretmekle meşgulüz. Savunma sanayiindeki başarımızı artırmak için sanayicilerimizle mevcut iş birliğini katlamamız gerekiyor. Yüzde 100 yerli ve milli olmazsak, Türkiye’nin bekasına katkımız olmaz. Gençleri de üretimle buluşturmamız gerekiyor.”
Türkiye sanayisinin köklü temsilcisi İstanbul Sanayi Odası (İSO), stratejik önemi ve teknolojik gelişime etkisiyle Türkiye’nin küresel gücünü belirleyen başlıca faktörlerden olan savunma sanayiinin “milli ve yerli” yapısına katkı için düzenlediği “Savunma Sanayii Buluşmaları”nın dördüncüsünü gerçekleştirdi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde video konferans yoluyla gerçekleştirilen toplantıda, Türkiye’nin yerlileşme çalışmalarında lokomotif sektör olan savunma sanayiinin önde gelen firmalarından TUSAŞ-Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’nin başarı hikayesi ve yerlileşme sürecindeki tecrübeleri ile İSO ile iş birliği olanakları ele alındı. “Bir Yerlileşme Başarısı: TUSAŞ” konulu toplantıya TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil ile İSO Meslek Komitesi Üyeleri ve çok sayıda sanayici katıldı.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, bulaşmada yapığı konuşmada Türkiye’de modern savunma sanayiinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyonu için çıkılan yolda en önemli hususun; savunma sanayimizde “yerli ve milli üretim” hedefi olduğuna dikkat çekti. Yerlilik oranının yüzde 70’i geçmiş olmasını gurur verici olarak niteleyen Bahçıvan, “TUSAŞ ve sektördeki diğer değerli firmalarımızın ortaya koyduğu özgün, yerli ve milli projeler ülke savunmasında büyük rol üstleniyor. Kendi motorunu, milli tankını, savaş gemisini, taarruz helikopterini, insansız hava araçlarını, füzesini ve uydusunu üretmeyi başaran Türkiye hepimizin gururudur. İSO olarak, üyelerimiz olan nitelikli sanayi firmaları aracılığıyla İstanbul’un önemli bir savunma sanayi üretim merkezi olması için çalışmalarımızı daha etkin sürdürüyoruz. Paydaşı olduğumuz, SAHA İstanbul Savunma, Havacılık ve Uzay Kümelenmesi de bu hedef doğrultusunda çok önemli. Savunma sanayiinde ana tedarikçi olan firmalarımız ile alt yüklenici olabilecek firmalarımızın iş birliklerinin, birlikte çalışma kültürü ile sanayiinin gelişmesinde çok değerli bir kaldıraç olduğunu düşünüyoruz. Biz İstanbullu sanayiciler, savunma sanayimizin millileştirilmesine yönelik üzerimize düşen görevi yerine getirmeye, iş birliklerini geliştirerek daha etkin ve sonuç odaklı hale getirmeye hazırız” dedi.
“Türkiye’nin güvenliği her şeyden önce gelmeli”
Konuşmasında son yıllarda dünyada jeopolitik gerilimlerin, terörün ve bunlardan kaynaklanan güvenlik kaygılarının artmakta olduğu bir dönemden geçildiğini vurgulayan Bahçıvan, “Artık savunma sanayii alanında yeni model arayışları, yeni iş birlikleri ve yeni nesil tedarik stratejileri birçok ülkenin gündemini oluşturuyor. Öte yandan, savunmaya yönelik yapılan harcamalar da dünya çapında bir artış gösterme eğiliminde. Dünyadaki sıcak çatışma bölgelerinin büyük bir bölümü yakın ve komşu coğrafyalarımızda yer alıyor. Böyle bir küresel ortamda; ülkemizin sahip olduğu jeostratejik konum, güvenlik ve savunma konularını bizler için çok daha önemli kılıyor. Artık istikrarsızlıkların süreklilik kazandığı bu coğrafyanın ortasında bulunan Türkiye’nin güvenliğinin; her şeyden önce gelmesi gerektiğine inanıyorum. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın bu özel şartları göz önüne alındığında; etkin ve güçlü bir silahlı kuvvetlerin ülkemiz için elzem olduğunu rahatlıkla görebiliriz” dedi.
TUSAŞ’ın başarısına ilişkin olarak da Bahçıvan şunları söyledi: “Savunma sanayiimizin son yıllarda ortaya koyduğu yüksek performanslı birçok gelişmeyi takdirle ve memnuniyetle karşılıyoruz. Bu gelişmelerde TUSAŞ’ın projelerinin payı da oldukça yüksek. TUSAŞ’ın geliştirdiği taarruz helikopteri, insansız hava araçları, eğitim ve taarruz uçakları, uydularını gururla takip etmekteyiz. Yılbaşında faaliyete geçen, dünyanın tek çatı altındaki 4. büyük kompozit tesisi olma özelliğini taşıyan tesisinin de çok daha büyük başarılara vesile olacağını umuyoruz. Dünyanın ilk 100 savunma sanayii şirketi sıralamasında 2020 yılında 16 sıra atlayarak 53. Sıraya yükselen TUSAŞ’ın toplam cirosunun yüzde 40’ını Ar-Ge yatırımlarına ayırması bu başarının arkasındaki gücü ortaya koyuyor.”
Kotil: Mevcut sanayi iş birliğini katlamamız gerekiyor”
TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil de konuşmasında yerlileşme başarılarından ve İSO ile iş birliği olanaklarından bahsederek şunları söyledi: “Türkiye sadece savunma sanayiinde değil her anlamda büyük bir devrim içinde. Uzay programından da çok şey kazanacağız. Biz de TUSAŞ olarak yapay zekanın ikinci bir pilot gibi görev yaptığı muharip uçak ve ATAK gibi milli projeleri üretmekle meşguluz. Pek çok konuda ilkiz. Uçak, helikopter yapısallarında, otomotiv sektöründen daha pahalı ve hassas presleme sistemleri söz konusu. Milimetre değil 100 mikron civarında hassasiyetle iş yapıyoruz. Yani, iğneyle kuyu kazıyoruz. Bir uçak yapısalı cirosu yaklaşık 10 milyar dolar düzeyinde iken, TUSAŞ olarak 2 ila 3 milyar dolar civarında kalıyoruz. Yani daha çok pay alabileceğimiz bir potansiyel söz konusu. Bu anlamda savunma sanayiindeki başarımızı artırmak için sanayicilerimizle mevcut iş birliğini katlamamız gerekiyor. Sanayicilerimize çok iş düşüyor. Yüzde 100 yerli ve milli olmazsak, Türkiye’nin bekasına katkımız olmaz. Araştırmalarımızda şunu gördük; Almanya ve İngiltere’de de böyle; üniversite ya da lise öğrencileri sanayi ile iç içe girmiyorsa, sanayiye başlama şansı yok. Orada öğrencileri torna tezgahının başına geçiriyorlar. Öğrenciler önce sanayide işe başlıyor sonra üniversiteyi okuyorlar. Gençleri üretimle buluşturmamız gerekiyor.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.