Darbe bahane, keyfiyet şahane
Soysal Davası?na temel oluşturan Katma Protokol?ün ?standstill? hükmü uyarınca, üye ülkelerin Türk vatandaşlarına yönelik koşulları zorlaştıramayacağına dikkat çeken Prof. Slot, Katma Protokol?ün yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Ocak 1973 tarihinde, her bir üye ülkenin kendi koşullarına bakmaları gerektiğini belirtti. Söz konusu tarihte Hollanda vize uyguluyor muydu sorusunun cevabının ?Hayır? olmasına karşın, o tarihten sonra başta Türkiye?de yaşanan 1980 darbesi olmak üzere, siyasi alanda cereyan eden birçok olayı bahane eden üye ülkelerin yeni tedbirler hayata geçirdiğini belirtti. Hollanda?da söz konusu tarihte (1 Ocak 1973) Türk vatandaşlarına yönelik vize zorunluluğu olmamakla birlikte, Hollanda hükümetinin iki ayrı uluslararası antlaşmayı gerekçe göstererek bunların, bir ulusal hukuk düzenlemesi olan ve vize zorunluluğu öngörmeyen 1966 tarihli genelge üzerinde hukuki üstünlüğü olduğunu; hizmet sağlayıcıların vize yükümlülüğünden muaf olmadıklarını benimsemeyi tercih ettiklerini ifade etti.
İş vizeye gelince somut bir karar koymuyorlar
Prof. Slot, Hollanda Haarlem Mahkemesi?nin, hizmet sunmak ve iş kurmak amacıyla Hollanda?ya giriş yapmak isteyen Türk vatandaşlarının bu ülkeye vizesiz girebileceği ve en fazla üç ay burada kalabileceği yönünde bir karar alınmasına rağmen, Hollanda Hükümeti?nin yaklaşık iki senedir vize yükümlülüğü konusunda çalışmalarını sürdürdüğünü, ancak henüz somut bir karar ortaya koyamadığını vurguladı. Bir mülakatında söz konusu kararı temyize götüreceğini açıklayan Göç ve Sığınma Bakanı?nın bu girişiminin süreci 6-7 ay daha uzatacağını ifade eden Prof. Slot, hükümet tarafından kaleme alınan mektubun hukuki gerekçesini de bir o kadar ?garip? bulduğunu vurguladı. Prof. Slot, buna ek olarak, Hollanda?nın güneyindeki Ruermond Bölge Mahkemesi?nde açılan bir başka davada da, halihazırda Hollanda?da ikamet eden Türk vatandaşlarına uygulanan ?Vatandaşlık? ya da ?Uyum Testi?nin Katma Protokol?ün standstill hükmüne aykırı olduğuna hükmettiğini aktardı. Prof. Slot, bu çerçevede, Mahkeme?nin son derece masraflı ve işgücü kaybına neden olan test uygulamasının, ?yeni bir kısıtlama? olduğunu kararlaştırdığını vurguladı.
“Hizmet sağlayıcılar ve alıcılar için aynı kurallar geçerli”
Prof. Slot, ayrıca, Avrupa Birliği Adalet Divanı?nın 9 Aralık 2010 tarihinde almış olduğu bir kararda, standstill yükümlülükleri kapsamında, ileriye dönük atılan kolaylaştırıcı adımların, yasal kurallar buna izin verse bile, geri döndürülemeyeceğinin karara bağlandığını hatırlattı. Çeşitli dava örnekleri ışığında, bugünkü duruma bakıldığında, Mahkeme kararlarının yoruma meydan bırakmayacak şekilde net ve açık olduğunu savunan Prof. Slot, hükümetlerin söz konusu kararların uygulanması aşamasında tam anlamıyla direnç gösterdiğini belirtti. Herkesin aklında olan ?Soysal Davası, hizmet alıcılara da uygulanır mı?? sorusuna ise yanıt olarak, ABAD içtihadının son derece net olduğunu; AB hukuku çerçevesinde hizmet sağlayıcılar ve alıcılar için aynı kuralların geçerli olduğunu vurguladı.
Prof. Slot, diğer bir önemli nokta olarak Ankara Anlaşması hükümlerinin dinamik bir şekilde yorumlanması gereğine dikkat çekti; ancak, üye ülke hükümetlerinin içtihadı uygulamada son derece isteksiz olduğunun altını çizdi. Bu sebeple, Almanya vb. üye ülke hükümetlerini ikna edebilmek için, daha fazla sayıda yasal karara ve ABAD?a taşınmış davaya ihtiyaç duyulduğunu, buna ek olarak üye ülkeleri yönlendirme açısından Avrupa Komisyonu?nun da bu süreçte daha etkin bir rol oynaması gerektiğine dikkat çekti. Soru cevap bölümünde ise gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Slot, gelen soruları çok ilginç bularak, toplantının entelektüel açıdan çok doyurucu bir paylaşım olduğunu belirtti.
Sınır polisinden keyfi uygulamalar
Özellikle, Avrupa üniversitelerinde eğitimlerini sürdüren ve Avrupalı muhataplarına kıyasla çok yüksek okul ücretleri ödemek zorunda kalan Türk öğrencilerin, hizmet alıcı kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ile ilgili bir soruya yanıt olarak, ilk defa böyle bir soru ile karşılaştığını, daha detaylı araştırma yapması gerektiğini söyleyen Prof. Slot, 1973?teki duruma bakılması gerektiğini belirtti. ?Bugün bir Türk vatandaşı Hollanda?ya ya da başka bir AB ülkesine vizesiz giriş yapmak isterse, ne olur?? sorusuna böyle bir adım atmadan önce iyi bir avukat bulunması tavsiyesinde bulunan Prof. Slot, usül açısından sınır polisinin kararına karşı dava açma hakkının her zaman bulunduğunu, ancak mevcut durumda keyfi uygulamalar görüldüğünü belirtti.
Hukuk kararlarına rağmen siyasi davranılıyor
Prof. Slot, Haarlem Mahkemesi Kararı?nın Hollanda Yüksek İdare Mahkemesi (Danıştay) tarafından teyit edilmesinin büyük önem taşıdığını, ancak olumlu bir karar çıksa dahi, bunun vizelerin otomatikman kaldırılacağı anlamına gelmeyeceğini, Hükümet tarafından gecikme olmaksızın sınır polislerine vizelerin kaldırıldığını tebliğ eden bir talimat verilmesigerektiğini belirtti. Bu çerçevede, siyasi baskı unsuru olarak, milletvekilleri nezdinde lobi çalışmaları yürütülebileceğini, ancak mevcut siyasi iklimde siyasi partilerin vize konusu ile pek de ilgilenmediğini belirtti. Prof. Slot, oy kaybetme korkusuyla, Hıristiyan Demokratların dahi somut adımlar atmaktan çekindiğini belirtti. Vize konusunda, Türkiye hükümetinin doğrudan Adalet Divanı?nda dava açma imkânının bulunup bulunmadığı sorusunu ise çok ilginç bulan Prof. Slot, bu konu ile ilgili net bir cevap vermenin zor olduğunu ve bu konuyu 2 sene önce AB ile benzer bir durum yaşayan İsviçreli meslektaşlarıyla görüşeceğini belirtti.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.