Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 1 Nisan’dan itibaren geçerli olacak ulusal tarife elektrik fiyatlarını açıkladı. Alınan kararla, Ocak – Mart dönemine göre tüketici elektrik fiyatlarında herhangi bir değişiklik yapılmadı. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma sitesi encazip.com, ev tüketicisinin daha ucuz elektrik kullanmasının doğru bir adım olduğuna ancak bu farkın diğer abone gruplarına yansıtılmasının farklı sakıncalar doğurduğuna dikkat çekti.

Elektrikte tedarikçi değiştirmemiş tüketiciler için uygulanacak birim fiyatları belirleyen ulusal elektrik tarifeleri, 1 Nisan’dan itibaren geçerli olmak üzere yeniden belirlendi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından alınan karara göre, elektrik fiyatlarında herhangi bir değişiklik olmayacak. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma sitesi encazip.com, ev tüketicisinin daha ucuz elektrik kullanmasının doğru bir karar olduğuna ancak bu farkın diğer abone gruplarına yansıtılmasının farklı sakıncalar doğurduğuna dikkat çekiyor.

Temmuza kadar zam yok

Açıklanan tarife tablolarına göre, ev tüketicileri için aktif enerji bedeli 0,397 TL, iş yerleri için 0,598 TL ve sanayiciler için 0,55 TL olarak belirlenirken, bu abone grupları için elektrik dağıtım bedeli sırasıyla 0,247 TL, 0,253 TL ve 0,187 TL oldu. Böylece bir kiloWattsaat elektrik için Temmuz ayına kadar evlerde vergiler dahil 0,796 TL, iş yerlerinde 1,059 TL ve sanayi abone grubunda 0,882 TL ödenmeye devam edecek. Evler ile diğer abone grupları arasındaki fiyat farkının bu denli yüksek olması ise dikkat çekiyor. Zira elektrik enerjisinin tedarik maliyetinde abone gruplarına göre herhangi bir değişiklik olmuyor, tüm abone grupları için tedarik maliyeti aynı oluyor.

Elektrikte maliyet esnafa yükleniyor

Elektrik piyasası aslında kağıt üzerinde uzun bir süredir serbest durumda, ancak özellikle fiyatlandırmadaki bazı farklılıklar nedeniyle, ekonominin dinamosu olan sanayi ve ticarethane grupları için tarife fiyatları gereğinden yüksek seyrederken, evler için ise olması gerektiğinden düşük seviyelerde. Bu durum ev tüketicilerinin tedarikçi değiştirerek tasarruf etmesinin önüne geçiyor ve görevli elektrik tedarikçileri portföyünde kalmasını zorunlu hale getiriyor. Elektrik piyasası mevzuatına göre, görevli elektrik tedarikçileri için belirli bir kâr marjı bırakılmak zorunda, ancak ev tarifelerinin düşük seyretmesi nedeniyle bu hedeflerin tutması için fark ticarethane ve sanayi abone grupları başta olmak üzere diğer abone gruplarına yüklenebiliyor.

Yüksek iş yeri elektrik fiyatı tüketiciyi daha kötü etkiliyor

encazip.com kurucusu Çağada Kırım, görüşlerini şu şekilde ifade ediyor: “Ulusal elektrik tarifeleri belirlenirken görevli elektrik tedarikçilerinin, elektrik tedarikçisini değiştirmemiş tüketicilere sağlanan elektrikte makul bir kar elde etmesi sağlanıyor ve garanti altına alınıyor. Belirlenen kâr marjı yüzde 2.38 civarında. Pek çok Avrupa ülkesinde ise tedarikçilerin kârlılığı bunun çok üzerinde, örneğin İngiltere’de tedarikçilerin kâr marjı yüzde 3’ler civarında. Bu kâr marjının sağlanmasında farklı faktörler etkili olurken, en önemli faktör ulusal tarife fiyatları oluyor. Bazı durumlarda abone grubu başına bu kârlılık sağlanmazsa, diğer abone gruplarının fiyatı biraz daha artırılarak telafi ediliyor. Mevcut uygulamada ev tüketicisinin daha ucuz elektrik kullanması çok güzel, ancak bu farkın diğer abone gruplarına yansıtılması farklı sakıncalar doğuruyor. Ticarethane ve sanayi gruplarındaki yüksek elektrik fiyatları tüm ürün ve hizmetlere fiyat artışı olarak yansıyor ve nihayetinde tüketiciler, elektrik faturalarında ödemedikleri maliyeti aldıkları ürünlerde ödemiş oluyor. Bu, enflasyonun yükselmesine de neden olan önemli bir faktör.”

İkili anlaşma piyasasında güven hala geri kazanılamadı

Elektrik maliyetlerinin belirlenmesinde pek çok faktörün söz konusu olduğunu ve serbestleşmiş olan tedarik piyasasında EPDK’nin tedarik maliyetlerine bir müdahalesinin olamayacağının altını çizen encazip.com kurucusu Çağada Kırım, “Doğru işleyen bir elektrik piyasasında tedarikçiler arasında yapılan ikili anlaşmalarla alınan elektrik enerjisinin önemi kritik. Bu şekilde hepsi özel şirketler olan tedarikçi şirketler, elektrik santralleri ile önceden anlaşmalar yaparak tüketicilere sağlayacakları elektrik enerjisi için portföy oluşturuyor. Bunun dışında gün öncesi piyasası gibi elektrik borsalarından da elektrik tedarik edilebiliyor.” dedi. 

Borsa elektrik fiyatları, ikili anlaşma piyasasından çok daha yüksek. Ancak özellikle 2018 yılında kur atakları ile birlikte elektrik santralleri, tedarikçiler ile olan sözleşmelerini tek taraflı olarak feshetmişti, hatta bu yüzden 5 milyon civarında olan serbest tüketici sayısı 100 binlere kadar düşmüştü. 

O dönemde yaşanan gelişmelerin tedarikçiler arasında ileri derecede güven kaybına sebep olduğunu belirten Çağada Kırım, “O günden beri ikili anlaşma piyasası halen doğru işleyen bir yapıya kavuşamadı. Bu nedenle de fiyatlandırmalar büyük ölçüde görece yüksek olan borsa fiyatları ile belirleniyor.” diye konuştu.

En önemlisi sanayicinin rekabet avantajını kaybetmemesi

Ülkemizin ekonomisinin dinamosu üretime dayalı ihracat ve bu durumda sanayicilerin elektrik fiyatlarının belirlenmesi kritik öneme sahip. Her ne kadar sanayi tarafında serbest piyasa dinamikleri çok daha iyi çalışıyor olsa da serbest piyasa fiyatlarının belirlenmesinde ulusal tarifeler etkili rol oynuyor. “İhracatta rakibimiz olan ülkelere baktığımızda evler yerine sanayi üretimindeki elektriğin daha düşük tutulduğu ve böylelikle ülkeye daha büyük katma değer oluşturduğu gözlemleniyor.” diyen Çağada Kırım, sözlerine şöyle devam ediyor: “İhracattaki önemli rakiplerimizden Romanya’da ev dışı tüketim için uygulanan elektrik fiyatı kiloWattsaat başına 0,12 USD olurken, fiyatlar Vietnam’da 0,077 USD, Hindistan’da 0,115 USD ve Çin’de 0,103 TL. Türkiye’de ise ulusal tarife bazında bu fiyat 0,13 USD. Sanayicinin en önemli maliyet kalemlerinden olan elektrik fiyatları daha düşük tutularak, ülkemizin bu ülkelere karşı rekabet avantajı elde etmesinin ekonomimize katkısı, evlerde ucuz elektrik tüketmemizden çok daha büyük olacaktır. Prensip olarak serbest piyasa dinamiklerine müdahaleyi asla doğru bulmasak da bir fiyat desteği sağlanacaksa eldeki imkanlar ev tüketiminden ziyade sanayi üretimi için kullanılmalıdır. Nihayetinde yine kazanan Türk vatandaşı olacak ve 2023 hedeflerimize çok daha emin adımlarla ilerlemiş olacağız.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın