AHMET ERDEM >> Shell Türkiye Ülke Başkanı >> Dünyada her saniyede 5 bebek dünyaya geliyor. Dünya nüfusu bugün neredeyse 7 milyar ve 2050?de 9 milyara çıkacak. Gelişmekte olan pazarlar büyümelerinin en yoğun enerji gerektiren aşamalarına adım atıyorlar. İnsanlar günlük yaşamlarında, modern yaşam biçiminin sunduğu avantajlardan hergün yararlanıyor. İlk buzdolaplarını, bilgisayarlarını veya otomobillerini, klimalarını satın alıyorlar.

Gelişen ekonomiler öngörülen hızla büyümeye devam ederse global enerji talebinin 2050 itibarıyla 2000?deki seviyelerinin 3 katına çıkacağını söyleyebiliriz.

Bu talep nasıl karşılanacak? İnovasyon şüphesiz verimliliği geliştirecek ve büyümeyi yüzde 20 civarında karşılayacaktır. Coğrafi, rekabetle ilgili, finansal ve politik gerçeklikler göz önünde bulundurulduğunda enerji kaynakları da yüzde 50 oranında artacaktır. Fakat yine de bu durum, arz ve talep arasında, sektörün 2000 yılındaki büyüklüğü kadar büyük bir boşluk yaratacaktır. Bu boşluk, talebin yönetilmesi, enerji kaynaklarındaki önemli sıçrama veya her ikisinin birleşmesiyle kapatılabilir. Senaryo planlamacılarımız bunu Belirsizlik Bölgesi olarak adlandırıyor. Dünyanın buna nasıl tepki vereceğine bağlı olarak sıkıntılar veya fırsatlarla dolu bir bölge…

Artan tüketim çevreyi de etkileyecek. Ekonomi, enerji ve çevre arasında birbirine bağlı bir çelişki olduğu açıkça görülmektedir. Bu durum bizi, ikinci bir zorluk noktasıyla, bu talebi karşılayacak enerji kaynaklarının kullanılabilir durumda, erişilebilir ve kabul edilebilir olmaları gerekliliğiyle karşı karşıya bırakıyor.

Örnek olarak doğal gazı alabiliriz. Doğal Gaz, en temiz yanan fosil yakıttır. Kömürle yanan enerji santrallarının yarısı kadar veya daha az karbondioksit yayar. Ayrıca doğal gaz santrallarının daha uygun maliyetli, daha hızlı kurulabilir olması ve kolay bir şekilde devreye alınıp çıkartılabilmesi, rüzgar ve güneş enerjisinin sağladığı periyodik gücü en iyi şekilde tamamlar. Kısacası, temiz hava elde etmek için en hızlı ve en ucuz yöntem, ülkelerin elektrik sektöründe doğal gaza olan güvenini arttırmaktır.

Son birkaç yılda doğal gazın ikmal ve tedariği Kuzey Amerika?daki sıkışmış gaz bolluğu ve Avustralya?da kömür yataklarından elde edilen metan sayesinde çok kolaylaştı. Bu kaynaklar Amerika?ya gidecek olan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) miktarını müsait hale getirdi ve hatta başka ülkeleri de kendi gaz kaynaklarını keşfetmeye yönlendirdi. Doğal gazın bol ve erişilebilir olması, düşük karbon ayak izinin olması gelecekte de rolünün önem kazanacağına işaret etmektedir.

Uluslararası Enerji Ajansı IEA?nın referans senaryosu, 2030?daki temel talebin neredeyse yüzde 50?sinin petrol ve gazla karşılanacağını öngörüyor. Bildiğimiz gibi Türkiye, Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya?yı kucaklayan stratejik konumu nedeniyle dünyadaki kanıtlanmış petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 70’inden fazlasına yakın konumdadır. Bu konumuyla da önemli bir transit yolu ve potansiyel merkez olma özelliğine sahiptir. Bu özellik Hazar, Orta Asya ve Irak?ta oluşacak yeni kaynakların oluşmasıyla daha da artacaktır.

Türkiye?nin konuyla ilgili dikkat çekmek istediğim bir diğer bağlantısı da,

Türkiye, şu anda dünyanın en büyük 16. ekonomisine sahip ve önümüzdeki on yıl içinde, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olacağı tahmin ediliyor. Türkiye’nin enerji talebi de buna paralel olarak büyümektedir. Tahminler bu eğilimin, hızlı kentleşme ve sanayileşme sonucu gerçekleşen artışla birlikte devam edeceğini, 2020?de 220 milyon tona eşit petrole ulaşacağı öngörülüyor. Bu rakam, şu andaki rakamların yüzde 100?ünden de fazladır. Elektrik talebi de son yıllarda önemli bir artış göstermiş ve 1990?dan beri neredeyse dört katına çıkmıştır. Akaryakıt tarafında ise vergi politikası nedeniyle dizel ve Oto LPG benzinden daha hızlı artış gösteriyor. Bu gerçekliğin dezavantajlarından biri, toplam enerji talebinin yaklaşık yüzde 30?unun yerel kaynaklardan (çoğu kömür), kalanının ise çeşitli dış alımlarla karşılanmasıdır.

Serbestleşme ve yasaların geliştirilmesi konusunda çok önemli çalışmalar yapıldı. Türkiye bunların faydasını görmeye başladı ve bunların devamını bekliyoruz. Piyasanın daha fazla serbestleşmesi, özellikle de gaz piyasasındaki serbestleştirme, yasal ve mali istikrar ekonominin lehine olacaktır. Yerel petrol ve gaz üretiminin, bu enerji kaynaklarına yönelik talebin yalnızca yüzde 7 ve yüzde 2?sini karşılaması nedeniyle, Türkiye?nin kendi kaynaklarından daha fazla yararlanabilmesi açısından ülke içinde ve dışında daha fazla arama yapılmasının teşvik edilmesi, açık bir gerekliliktir.

Yatırımlardan söz etmişken, yerel bir şirketle uluslararası bir şirketin başarılı bir ortaklığının güzel bir örneği olan, Türkiye?de gerçekleştirdiğimiz ortak girişim hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum. Türkiye, Shell için önemli bir ülkedir. 1923?ten beri Türkiye?de faaliyet gösteriyoruz. O tarihten günümüze kadar olan yatırımlarımızla Shell, ülkedeki lider şirketlerden biri haline geldi. Ülkedeki büyüme hedeflerimiz doğrultusunda 2006’da, Turcas Petrol’le bir ortak girişim şirketi kurduk. Shell & Turcas tutarlı bir büyüme ve olağanüstü operasyonel sonuçlar sağlayarak, 1000 istayonuyla Türkiye?nin en büyük 6. özel şirketi haline geldi. Derince?deki madeni yağ üretim tesisi, Shell’in Akdeniz?deki en büyük üretim yeridir ve buradan 44 ülkeye ihracat yapılmaktadır. Shell & Turcas, küresel ve ulusal arenada ve de Shell Grubu?nda, dünya standartlarında bir birleşme ve entegrasyon modeli olarak bilinmektedir. Bunu söylememdeki amaç, Türk ve uluslararası enerji şirketleri arasındaki yatırımların ve ortaklıkların başarılı olabileceği ve ülke ekonomisiyle sanayisine katkı sağlayabileceğini vurgulamaktır.

Özetlersek, Türkiye son yıllarda önemli politik ve ekonomik ağırlığı olan bir ülke haline geldi. Türkiye?nin konumu ve kanıtlanmış enerji kaynaklarının yüzde 70?ine olan yakınlığı, büyüyen enerji ihtiyacı önemli fırsatlar sunmaktadır.

Türkiye, temel enerji talebinin yalnızca yüzde 30?unu yerel kaynaklardan karşılamaktadır ve bunun çoğunluğu da kömürdür. Türkiye?nin, artan gaz ve petrol talebini kendi kaynaklarından karşılamaya ihtiyacı vardır ve bunu arttırmak için arama ve üretime daha çok ağırlık verilmesi faydalı olacaktır.

Son olarak da Türkiye genç ve büyüyen, eğitimli bir nüfusa sahiptir. Her işin odağında insanlar bulunduğu gibi, Türkiye de yüksek eğitimli profesyonelleri ve girişimcileriyle, teknolojik inovasyona olan yatkınlığıyla başarılı bir gelecek vaat etmektedir.

Türkiye hiçbir önemli şirketin göz ardı edemeyeceği bir ülke olmuştur.

Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem’in, DEİK ile Türk-İngiliz İş Konseyi tarafından Londra’da gerçekleştirilen “Grow With Turkey” konferansında Enerji Paneli’nde yaptığı konuşmadan alınmıştır.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın