Denetim, vergi, yönetim danışmanlığı ve kurumsal finansman hizmetlerinde dünyanın en büyük profesyonel şirketi olan Deloitte, “Her Şirket Bir Enerji Şirketidir; Değilse Bile, Yakında Olacaktır” başlıklı raporunu yayımladı. Raporda, enerji stratejilerinin önemi, şirketlerin bu stratejileri geliştirmek için neler yapması gerektiği ve lider şirketlerin enerji yönetimi ve sürdürülebilirlik konusundaki performansları inceleniyor. Rapora göre, enerji stratejisi oluşturmak şirketlerin sürdürülebilirlik yolundaki ilk adımı oluyor ve enerji, sürdürülebilirlik konularında çalışmalar yapmayan şirket ve ülkeler on yıl sonra yarışta geride kalmaya başlayacaklar.

Raporu değerlendiren Deloitte Enerji ve Doğal Kaynaklar Endüstrisi Sorumlu Ortağı Sibel Çetinkaya şunları söyledi:

“Enerji ve sürdürülebilirlik konuları dünya çapında pazar dinamiklerini belirleyen unsurlar haline geliyor. Şirketler enerji tüketimlerini yönetmeye ne kadar çabuk başlarlarsa, artan gelirler, düşük maliyetler ve daha küçük karbon ayak izi gibi avantajlardan faydalanmaya da o kadar çabuk başlayabilirler. On yıl sonra ‘enerji ve sürdürülebilirlik’ departmanı olmayan bir şirket insan kaynakları departmanı olmayan bir şirket kadar ender görülecek. Şirketler bir an önce enerji stratejilerini oluşturmalıdır. Deloitte olarak bu raporla birlikte buna yönelik önerilerimizi kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.”

Temiz enerji için gelecek iki neslin çalışması gerekiyor

Artan dünya nüfusuna karşılık tükenmenin eşiğine gelen doğal kaynakların, enerji ve sürdürülebilirliğin önemini giderek artırdığına dikkat çeken Sibel Çetinkaya sözlerine şöyle devam etti:

“Günümüzde, dünyadaki bir buçuk milyar insan elektrik kullanamıyor ve bir milyar insan elektriğe sınırlı bir şekilde erişebiliyor. Bu insanlar daha rahat yaşam koşulları elde etmeye çalıştıkça, tüketilen enerji miktarı da önemli oranda artacak. Bu nedenle temiz enerjinin temel enerji kaynağı olması için şimdiden harekete geçilmesi gerekiyor. Çünkü süreç uzun ve zahmetli. Rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir teknolojilerle yaşanan deneyimlere baktığımızda, fosil yakıtlardan temiz enerjiye geçişin önümüzdeki iki kuşağın üzerinde çalışacağı bir mücadele olduğunu görüyoruz.”

Binalardaki enerji kullanımını yüzde 15 azaltabilsek 295 milyar dolar tasarruf edeceğiz

Politik bir çözüm veya temiz enerji teknolojisi yönünde büyük bir değişim olmadığı sürece, sahip olunan enerjiyi yönetmek en önemli öncelik haline geliyor. Daha az kaynakla daha fazla şey yapabilmenin önemi artıyor. Örneğin, enerji tüketimini ortalama yüzde 30 – yüzde 50 oranında azaltan yeşil binalar dünyada yaygınlaşıyor. Binalarda sadece yüzde 15 oranında daha az enerji tüketimi tüm dünyada 295 milyar dolarlık enerji tasarruf anlamına geliyor. Kurumların enerji yönetimi ve sürdürülebilirlik stratejilerinde tasarruf potansiyellerini de göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Raporda Deloitte’un buna yönelik önerileri de yer alıyor.

Tüketicilerin yarısından çoğu çevre konusunda eskiye oranla daha bilinçli

Tüketicilerin, kullandıkları ürünlerin ‘çevre dostu’ olması konusunda daha hassas davrandığını belirten Deloitte Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Direktörü Özgür Yalta ise konunun önemini şöyle vurguladı:

?2009’da yapılan BBMG anketine göre tüketicilerin yüzde 65’i sosyal ve çevresel fayda sağlayan ürünleri satın almaya önem veriyor. Aynı zamanda hissedarlar ve paydaşlar da şirketlerin enerji ve çevre performanslarına dikkat ediyor. Bu doğrultuda enerji stratejisi, yönetimi ve sürdürülebilirlik konusunda rakiplerine karşı avantajlı konumda bulunan, diğer şirketler için standartları belirleyen şirketler bulunuyor. Cadbury, Dell, National Grid ve PepsiCo gibi şirketler Karbon Açıklık Projesi, Tedarik Zinciri Programı’nın 50’ye yakın üyesi arasında yer alıyor. Bu şirketler tedarik zincirlerini dikkatli bir şekilde izliyorlar. En son yapılan Karbon Açıklık Projesi araştırmasına göre üyelerin yüzde 56’sı karbon yönetimi kriterlerini yerine getirmeyen tedarikçilerini bırakmayı planlıyor.?

Temiz enerjiyi en verimli yöneten şirketler kazanacak

Geliştirilme aşamasında olan yeni kalkınma modeli, daha eşit küresel ekonomik gelişimi teşvik ediyor. Bu model, hem iklim değişiminin engellenmesi, hem de kurumsal seviyede rekabet avantajı sağlama ve sürdürülebilir kurum geleceği yaratma potansiyeline sahip bulunuyor. Günümüzde insiyatifi eline almış olan vatandaşlar ve kurumlar bilinçli bir şekilde hareket ediyor, kendi enerji kazanç ve zararlarının, karbon ayak izlerinin giderek daha fazla bilincine varıyorlar. Bu nedenle şirketler ve devletlerin tüketicilere enerji yönetimlerinde yardımcı olan ürün ve hizmetler sunmaları gerekiyor. İleride, en temiz enerjiye sahip olan ve enerjiyi en verimli kullanan şirketlerin kazanacağı öngörülüyor.



sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın