ENVER ERKAN, TERA YATIRIM >> Haftanın en önemli makroekonomik açıklaması olarak öne çıkan Şubat ayı enflasyon verileri yarın geliyor. Şubat ayında enflasyonun %0,8’lik aylık artış ile beraber yıllık bazda %15,5 seviyesinde gerçekleşmesini bekleriz. TRY’nin erken dönem değer kaybının fiyatlara geçiş etkisini izlemekle beraber, emtia grubunda özellikle de petrol fiyatlarındaki artış etkisinin maliyet etkisinin enflasyonu artıracağını öngörüyoruz. 

Enflasyon artan ithalat maliyetleri ve petrol fiyatlarının etkisiyle Ekim ayından sonraki 4 ayda hızlanarak Ocak ayında %15 seviyesini bulmuştur. Kasım’dan sonraki süreçte her ne kadar kur hareketi aşağı gelmiş ve TRY değerlenmiş olsa da, hem emtia fiyatlarındaki etki hem de erken dönemde süregelen ve ÜFE’de yansıma bulan maliyet yüklenimi etkisi fiyatlara yansımaya devam edecektir. ÜFE’de son aylarda aylık artış oranları hep TÜFE’nin belirgin seviyede üzerinde gerçekleşmiştir ve ÜFE-TÜFE makası %11’lere ulaşmıştır (Ocak itibariyle ÜFE %26,4, TÜFE %15). Dolayısıyla, enflasyonda tepe noktasını da Şubat enflasyonu ile henüz görmemiş oluyoruz. Enflasyonun, Şubat ayından sonra yılın ilk yarısı boyunca artış eğilimini sürdürmesini ve Nisan ayında yıllık tepe noktasını oluşturmasını bekleriz. Yılın ikinci yarısı itibariyle dezenflasyon sürecinin gerçekleşmesi halen baz senaryo olmakla birlikte, ara dönem beklentilerine ilişkin risklerin halen yukarı yönlü olduğunu ve yıl sonunda enflasyonun zayıf çift haneli seviyelerde gerçekleşeceğini düşünüyoruz.

Türkiye enflasyon ve faiz oranları… Kaynak: Bloomberg, TCMB, TÜİK…

Merkez Bankası’nın, gerçekleşen enflasyonun bir miktar üzerinde faiz uygulamasının devam edeceğini varsayıyoruz. Ana para politikası yönlendirmesi, Merkez Bankası’nın uzun dönemde de %5 enflasyon hedefini sağlamaya yönelik yeterince dezenflasyon sağlayacak sıkılıkta politikalar uygulamaya devam etmesi şeklindedir. Eski dönemde, reel faiz anlamında beklenen enflasyonun referans alındığı ve bu beklenen enflasyon seviyelerinin genelde yukarı sapma gösterdiği döneme kıyasla, gerçekleşen enflasyona göre pozisyon almak daha gerçek bir koruma alanı sağlamaktadır. Ancak, Merkez Bankası’nın Ortodoks para politikası uygulama döneminde yaptığı faiz artışlarının etkisi, enflasyonun göstereceği artış ile beraber nötrlenebilir. Enflasyonun %16’larda zirve göreceği bir ortamda, yeni bir Merkez Bankası proaktivitesi gerekebilir. Şubat ayında faiz artışı beklentimize dayanak olarak gördüğümüz enflasyon baskısı ve global faizler baskısı, Mart ayı itibariyle daha belirgin ve aktif hale gelmiştir. Şubat PPK’sında faiz artırmamayı tercih eden Merkez Bankası, hem cari enflasyon hem de beklenen enflasyon üzerinde sıkıştırmaya uğramakta, global faizlerin belirsiz hareketi de dış kaynaklı bir politika baskısı unsuru oluşturmaktadır. Fiyat istikrarında reaksiyon aralığımızı, içeride enflasyonun ve global faizlerin sıkıştırmasına karşı verilecek politika tepkisi belirleyecektir.

February inflation: We expect the upward pressure to continue due to the increase in exchange rates and commodity prices…

February inflation data, which stands out as the most important macroeconomic explanation of the week, is coming tomorrow. In February, we expect inflation to realize at the level of 15.5% on an annual basis, with a monthly increase of 0.8%. While we monitor the effect of early depreciation of TRY on price transition, we anticipate that the cost effect of the increase in oil prices in the commodity group will increase inflation.

Inflation accelerated in the 4 months after October due to increased import costs and oil prices, reaching 15% in January. In the period after November, although the exchange rate movement has decreased and TRY has been appreciated, both the effect on commodity prices and the cost undertaking effect that continues in the early period and reflects on the PPI will continue to be reflected on the prices. Monthly increase rates in PPI have always been significantly higher than the CPI in recent months, and the PPI-CPI gap reached 11% (PPI 26.4%, CPI 15% as of January). Therefore, we have not yet seen the peak in inflation with February inflation. We expect inflation to continue its upward trend throughout the first half of the year after February and to reach its annual peak in April. Although the realization of the disinflation process as of the second half of the year is still the base scenario, we think that the risks regarding the interim period expectations are still upward and the inflation will be at weak double digits by the end of the year.

We assume that the Central Bank will continue to apply interest rates slightly higher than the actual inflation. The main monetary policy direction is that the Central Bank continues to implement policies that are tight enough to provide disinflation to achieve the 5% inflation target in the long run. In the former period, taking a position according to the actual inflation provides a more real protection area compared to the period in which expected inflation in terms of real interest was taken as a reference and these expected inflation levels generally deviated upwards. However, the effect of the interest rate hikes made by the Central Bank during the Orthodox monetary policy implementation period can be neutralized with the increase in inflation. In an environment where inflation will peak at somewhere above 16%, a new Central Bank proactivity may be required. Inflation pressure and global interest rate pressure, which we see as the basis for our interest rate hike expectation in February, became more pronounced and active as of March. The Central Bank, which chose not to raise interest rates in the February MPC, is squeezed on both current inflation and expected inflation, and the uncertain movement of global interest rates creates an element of foreign policy pressure. Our price stability reaction range will be determined by the policy response to the squeeze of domestic inflation and global interest rates.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın