Her geçen gün hepimiz gözlerimizi kapatıyoruz ve geçen yıl bu zamanlar acaba ne yapıyordum diye düşünüyoruz. Bunu neredeyse 1 yıldır farklı dönemlerde tekrarlıyoruz. Tatillerimizi, eğitimlerimizi, eğlenmek için yaptıklarımızı, alışveriş biçimimizi, kısaca her şeyi gözden geçiriyoruz. Peki ya ilişkilerimizi? Coronavirüs ile savaşırken ilişkilerimizde evrildik mi, devrildik mi?
Son bir yıldır pandemiyle birlikte o eşsiz, vazgeçemediğimiz duygunun nasıl bir hale geldiğini irdeleyen Türkiye İş Bankası grup şirketleri arasında yer alan Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer, pandemi sürecinde her şeyin olduğu gibi ilişkilerin de değişim gösterdiğini anlattı.
Aşk, hayatımızın herhangi bir döneminde vazgeçemediğimiz en temel duygulardan biri… Oturup düşündüğümüzde mantıklı bir neden-sonuç ilişkisine bağlayamıyoruz belki ama içine düştüğümüzde yaşanmasından daha mantıklı başka bir şey de düşünemiyoruz… Aşk, hayatımızda eksikliğini hissettiğimiz eşsiz bir duygu. Aynı zamanda sanki mutluluğun başlangıcı gibi düşündüğümüz bir tamamlama davranışı…
PANDEMİDE AŞK BAŞKADIR
Son 1 yıldır pandemi ile birlikte o eşsiz, vazgeçemediğimiz aşk duygusu ve ilişkiler bir hayli değişime uğradı. Etrafımız alınan kararlar, başlayan ilişkiler, biten ilişkiler, birbirini, ilk kez ve samimi şekilde keşfedenler, aslında hiç tanımadığını düşünmeye başlayanlar, daha çok sevenler, daha çok nefret edenler ile çevrildi. Hayatın son bir yıldır her anlamda bizi hazırlıksız yakaladığını belirten Türkiye İş Bankası grup şirketleri arasında yer alan Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer, geçtiğimiz bir yıl içerisinde en yakınımızla birlikte 48 saat evde zaman geçirmenin bile yeni bir deneyim olduğunu vurgulayarak “Birlikte yaşayanlar birbirlerini görmeye, keşfetmeye ve tanımaya başladılar. İlişkiler evdeki düzenin değişmesiyle yeniden şekillendi. İlişkilerdeki sahiplenme duygusu, koruma kollama içgüdüsü artmaya başladı. Sadece hastalık kapmaktan değil, sevdiğini kaybetmekten de kaygı duyan kişiler daha özenli, daha anlayışlı, daha korumacı olmaya başladı. Birçok ilişkide güven duygusu arttı. İnsanlar kırgınlıklarını bir tarafa bıraktı ve en yakınlarına sıkıca sarılmaya, ilişkilerini onarmaya başladılar” diye konuştu.
UZAKTAN SEVMEK AŞKLARIN EN GÜZELİ Mİ?
Aşkın her zaman el ele göz göze, dip dibe yaşanan bir duygu olmadığını hatırlatan Uzm. Dr. Esra Uğurlu Koçer,“Yıllardır dinlediğimiz şarkılar, okuduğumuz romanlar, şiirler, öyküler bize hep aşkın tanımını uzak kalmak, kavuşamamak, kavuşamayacağını bile bile sevmek, yanmak, başkasını düşünememek şeklinde yaptırdı. Peki, gerçekten böyle mi? Pandemi sürecinde kavuşamayanlar birbirlerini daha mı çok sevdi, daha mı çok bağlandı veya aşkları daha mı anlamlı oldu? Uzak ilişki kavramına pandemi ile birlikte yeni bir tanımlama geldi ki o da mecburi uzak ilişki… Hayatımızda bazı durumlar mecburen yaşanmaya başladığında ve en önemlisi kişinin tercihi olmaktan çıktığında çatışmayı azalttığını biliyoruz. Pandemi öncesi özellikle uzak ilişkilerde sorun haline gelen pek çok durum ilişkilerin normali haline geldi. Sabır arttı, kontrol etme isteği azaldı, bir çeşit kabullenme yaşandı ve aşkta sular duruldu” dedi.
SOSYAL MESAFELİ AŞK
“Sosyal mesafe dediğimiz şey basit gibi görünen 2 kelimeden ibaret bir tanımlama. Peki, herkes için gerçekten böyle mi?” diyerek sosyal mesafe kavramına değinen Uzm. Dr. Esra Uğurlu Koçer, konu hakkında şunları söyledi: “Aylardır sosyal medyadan sürekli mesafe çağrısı yapıyoruz. Peki, acaba kimler nasıl etkileniyor üzerine düşünüyor muyuz? “Sosyal Mesafe” kavramı yalnız yaşayan kişiler için çok daha anlamlı bir tanımlama. İşe gidebilmek, akşam çıkışta arkadaşlarıyla sosyalleşebilmek, bir organizasyona katılabilmek, konsere, dansa gidebilmek sağlıklı ve sürdürülebilir iletişim kurma fırsatları doğururken birden evden çalışmanın hayata geçmesi ve yasaklar gelmesiyle tüm alışkanlıklarımız değişmek zorunda kaldı.”
SOSYAL MEDYADA YAŞANAN SOSYAL MEDYADA KALIR
Yaklaşık 20 yıldan uzun süredir sosyal medya üzerinden farklı platformlardan ilişkilerin başladığını görüyor ve hatta birbirimizi böyle başlayan ilişkiler için cesaretlendiriyoruz. Pandeminin gelmesiyle oyunun kurallarında tamamen değiştiğiniz görüyoruz.Pandemiden önce sosyal medyada yaşanan sosyal medyada kalırdı, konuşabilir görüntülü görüşebilir ancak hiç tanımadığınız insanla ilk buluşmada güvenlik sebebiyle kalabalık ortamları tercih ederdik diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer,sözlerine şöyle devam etti: “Bu durum ta ki COVID-19’a kadar geçerliydi. Kendimizi kalabalık ortam kavramının hayatımızdan silindiği bir durumda bulduk. Bu da ilişki kurabilmek için gereken güven duygusunu zorlamaya başladı. ‘Seni güven çemberime alabilir miyim? Ekrandan güveniyorum ama seninle yalnız kalabilir miyim?’ gibi sorular zihinleri zorlamaya ve tek başına en azından güvendeyim bir süre daha bekleyebilirim ilişki kurmadan düşüncesini perçinlemeye başladı. Gelgelelim burada da tek başına kalmış olmak güvenli ilişki kuramama hali; dokunma, temas ihtiyacının artması pandemi süreci uzadıkça yalnızlık hissini ve kişilerin sağlıklı ilişkiler kurabilme umudunu kırmaya başladı. Umarız ki önümüzdeki yıl pandemiyi geride bırakıp, yeniden umudumuzun yeşerdiği, aşkı doya doya hissedebileceğimiz bir 14 Şubat Sevgililer Günü geçiririz.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.