TÜSİAD – Koç Üniversitesi iş birliğinde kurulan Ekonomik Araştırmalar Forumu’muzun düzenlediği “Enflasyon Dinamikleri ve Çözüm Önerileri” başlıklı konferansta konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masa Başkanı Barış Oran, “Enflasyon tarafında atmamız gereken adımları her erteleyişimiz ekonomide daha fazla maliyete ve bunu takiben de kaynak israfına sebep olmaktadır” dedi. Oran’ın konuşması şöyle:

Bugün burada, ülkemiz ekonomisi ve reel kesim açısından son derece kritik olan enflasyonla mücadele konusunda atmamız gereken adımları geniş bir perspektiften değerli panelistlerimizle değerlendirmeye çalışacağız.

Zor bir 2020’yi geride bıraktık. 2021 yılında aşı gelişmeleri bizlere tünelin sonunda ışık olduğunu gösterse de, zor bir yarıyıldan geçtiğimizin farkındayız. Ekonomimizde bir taraftan pandemi kaynaklı sorunlarla ve işsizlikle mücadele ederken, diğer taraftan da fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlama adına adımlar atmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.

Bu kapsamda enflasyonla mücadele konusunun da kamuoyunda daha doğru bir zeminde tartışılmasında fayda görüyoruz. İçinden geçtiğimiz süreçte ekonomide en birinci önceliğin fiyat istikrarı olduğunu düşünüyorum. Merkez Bankamızın, para politikasında gereken tüm adımları kararlı bir şekilde atmasını da memnuniyetle karşılıyoruz. Öte yandan enflasyonla mücadelenin yalnızca para politikası ile sağlanamayacağını, bunun bütünsel bir iktisadi çerçevede ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Özellikle maliye politikası tarafında, bu sürece destek veren kapsamlı bir programın netleşmesi de enflasyonla mücadele sürecine katkı sağlayacaktır.

Enflasyon dinamiklerine uzun yıllar itibariyle baktığımızda, sorunun temelinde yalnızca kur geçişkenliği, beklentilerin yönetilemeyişi ya da atalet gibi sorunlar değil, gıda gibi bir takım önemli sektörlerde de mikro reform eksikliğinden kaynaklanan yüksek fiyat artışları görmekteyiz.

Özellikle gıda gibi bir kalemdeki fiyat artış sorununu, yalnızca para politikası perspektifinden değerlendirmek eksik kalabilir. Nettir ki; gıda ve tarım gibi sektörlerde verimliliği artırıcı, katma değer sağlayıcı yeni bir reform sürecine ihtiyaç var. Bu sektörlerdeki sorunlar ve  atılması gereken adımlar geçtiğimiz dönemlerde de tespit edilmesine rağmen, maalesef gereken kararılılık gösterilememiştir.

Bundan sonraki dönemde de özellikle rekabet ve serbest piyasa işleyişini sekteye uğratmadan, sorunun kaynağına inen adımların atılması fayda sağlayacaktır. Gıda ve tarım alanında kısa vadeli kazanımlara konsantre olup uzun vadede mikro reformları her erteleyişimiz, bizlere daha yüksek bir gıda enflasyonu olarak geri dönmektedir.

Bugün küresel ekonomide enflasyon neredeyse yok denecek kadar düşük seviyededir. Türkiye ekonomisine emsal kabul ettiğimiz gelişmekte olan ülkelerde enflasyon oranı %3-4 bandında düşük seyrederken, ülkemizde enflasyon çift hane %15’lere yakındır.

Enflasyon tarafında atmamız gereken adımları her erteleyişimiz ekonomide daha fazla maliyete ve bunu takiben de kaynak israfına sebep olmaktadır.  Bu çerçeveden baktığımızda,  Türkiye ekonomisinin özellikle içinde bulunduğumuz bu ilk yarıda rehavete kapılabileceği tek bir gün dahi yok maalesef. Tüm bu adımları atarken de sabırlı ve kararlı olmamız gerekmekte. Kararlı olmamız gerekiyor çünkü süreç sandığımızdan daha uzun ve zorlu olabilir. Enflasyon ile mücadele tüm paydaşların ikna olmasına ve mutabakata da tam bu noktada ihtiyacımız olacak. Ekonomimizin tüm aktörlerinin bu mücadeleye inanması gerekmektedir.

Fiyat istikrarını sağladığımız noktada da hem yatırımların arttığı, hem sağlıklı büyümeye kavuştuğumuz yeni bir dönem başlayacaktır. Bu mücadelede başarılı olursak, yakın zamanda ekonomimizin kalkınma sürecine girdiği, hepimizin ülkece arzu ettiği güçlü iktisadi ortama kavuşacağına da inanıyorum.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın