Tanım olarak ‘Unutulma Hakkı’ kişinin fotoğraflarının, belgelerin ve diğer bilgilerinin internet kayıtlarından silinmesini isteme hakkıdır. İlk olarak 2012 yılında Avrupa Adalet Divanının verdiği kararla gündeme gelen bu hak dolayısıyla kişiye bilgilerinin, fotoğraflarının ve belgelerinin internet arama motorlarından silinmesi hakkı tanımıştır. Peki, bu hakkın hukuki yansıması ve ülkemizdeki durum nedir?

Prof Hukuk Bürosu Avukatlarından Avukat Emre Avşar ile bu konuyu kapsamlı olarak ele aldık. Av. Emre Avşar’ın bu konudaki açıklamaları şu şekilde:

Ülkemizde Unutulma Hakkıyla ilgili herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak Avrupa Adalet Divanı’nın verdiği karar doğrultusunda açılan benzer nitelikli davalarda Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin kararları emsal teşkil edecektir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (HGK) E. 2014/56, K. 2015/1679 sayılı kararının gerekçesinde unutulma hakkına ilişkin …unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır.” denilerek unutulma hakkının hukukumuzdaki yeri açıkça dile getirilmiştir. HGK’nın ve bizim de katıldığımız görüşe göre ilgili hak Anayasa’nın 20. Maddesi Ek Fıkrada yer alanHerkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir. Beyanının yansıması olarak ele alınmıştır. Yine Anayasa’nın 17. Maddesinin ilk cümlesi olan Kişinin Şeref ve İtibarının Korunmasına yönelik; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Beyanı verilen kararın da özünü oluşturmaktadır.

Aynı şekilde Türk Medeni Kanunu’nun 24. Maddesinde yer alan; “Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” Beyanına atıf yapılarak bu hakkın aslında iç hukukta etkilediği haklar da açığa kavuşturulmuştur.

Anayasa Mahkemesi’nin 2013/5653 nolu kararında da unutulma hakkı çerçevesinde yukarıda bahsettiğimiz olguların karara bağlandığı görülmektedir.

Nihayetinde, kişiye manevi hayatını devam ettirme ve geleceğini kurabilme özgürlüğünün tanınması açısından unutulma hakkının kişi tarafından istenilebilmesi ön görülmektedir. İnternette, kendi rızasıyla ya da başka etmenlerle gerçekleştirilen eylemlerin sorumluluğuna ilişkin “güncel olmayan” içeriklerin hala yer alıyor olması ve bu içeriklere herkes tarafından kolaylıkla ulaşılabiliyor olması, kişinin geleceğini kurma veya yeni bir sayfa açma imkânının da önüne geçmektedir. 

Av. Emre Avşar’a göre;

İçeriklerin silinmesini isteme hakkının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa kapsamında güvence altına alınan Basın Özgürlüğünü ihlal edip etmediği durumunu da düşünmek gerekmektedir. Nitekim kişinin silinmesini istediği içerikleri genelde dijital haberler oluşturmaktadır. Ancak bu kapsamda Basın Özgürlüğü her türlü yazılı basın araçları için bir kıstas ortaya koymuyor. Yani, gazete, dergi ve her türlü basılı yayın araçları içerisinde bir haberin ulaşabildiği kişi sayısı da kısıtlı durumda. Aynı şekilde güncel olmayan bir habere ulaşılması da bir o kadar zor.

Ancak aynı şeyi dijital kayıtlar için söylememiz mümkün değil. Dijital kayıtlar yazılı basının tam tersi şekilde, daha geniş kitlelere ulaşabilen ve güncelliğini yitirse dahi herkesin neredeyse çaba sarf etmeden ulaşabileceği konumda. Aynı şekilde dijital kayıtların neredeyse yok olmasının imkânsıza yakın olan muhteviyatı gereği, üzerinden belli bir zaman geçmiş dijital içerik sebebiyle kişinin ‘manevi hayatını sürdürme’ hakkından mahrum bırakılıyor olması unutulma hakkını istemesi kapsamında değerlendirebilir. Bu durumunun Basın Özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurup doğurmayacağı ise olay, olayın güncelliği ve kişinin üzerindeki etkisine göre belirlenmelidir. Nitekim bu sübjektif kriterler ışığında unutulma hakkı, kamunun haber alma hürriyeti ve Basın Özgürlüğünün ihlali sonuçlarını doğurduğu ölçüde kullanılamayacaktır.

Nitekim AYM’nin A. Alp ve Ş. Alp kararında…Haberlerin yayın tarihi üzerinden geçen süre ile haklarında haber yapılan kişilerin kimlikleri de dikkate alındığında haberin güncelliğini ve kamuoyu ilgisini yitirdiği söylenemez. Bu bağlamda haberin konusu, içeriği ve ilk yayın tarihi üzerinden geçen süre göz önünde bulundurulduğunda toplumsal açıdan haber ve yazıların arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli haber ve bilgilendirme değerinin devam ettiği, bu bağlamda unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmeyi zorunlu kılacak şartların oluşmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak ifade ve basın özgürlükleri ile birlikte halkın haber alma ve bilgiye ulaşma hakkı birlikte değerlendirildiğinde başvuru konusu olayda, ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu, derece mahkemesinin takdir yetkisine müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Hakkın sınırları da bir nevi belirlenmiştir.

Bunun yanı sıra Kişisel Verilerin Korunması kapsamında da, Unutulma Hakkı’nın ileri sürülmesi mümkündür. Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 23/06/2020 tarihli ve 2020/481 sayılı güncel kararında; “…; öte yandan unutulma hakkını sağlamaya yönelik olarak veri işleme faaliyetinin durdurulması, silme, yok etme veya anonim hâle getirme ile indeksten çıkarma işleminden somut olaya göre en uygun olan araca karar verilebileceği, zira unutulma hakkı, içinde pek çok hakkı barındıran bir üst kavramken, sayılanların bu hakkı tesis etmeye yönelik araçlar olarak ele alındığında Kanunla hedeflenen gayenin gerçekleşmesine de katkı sunulabileceği değerlendirilmektedir.” Denilerek her ne kadar Kanunlarımızda ayrıca bir düzenlemeye yer verilmese de kişisel verilerin korunması minvalinde unutulma hakkının yerinin olduğu açıkça dile getirilmiştir.

Sonuç olarak, ‘Unutulma Hakkı’ ayrıca bir yasa kapsamında talep edilemese de gerek Anayasa, gerek Türk Medeni Kanunu ve gerekse Kişisel Verilerin Korunması kapsamında bireylere tanınmış bir hak olarak ortaya çıkmakta olup, kişilerin hukuk vasıtasıyla kullanabileceği bir haktır.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın