Systemiq’in raporuna göre, Paris Anlaşması’ndan bu yana, düşük karbon emisyonlu çözümlere yatırımlar arttı ve bu çözümlerin dağıtımları hızlandı.
Küresel danışmanlık şirketi Systemiq’in “Paris Etkisi: İklim Anlaşması Küresel Ekonomiyi Nasıl Yeniden Şekillendiriyor (The Paris Effect)” raporu, Paris Anlaşması’nın son beş yılda düşük karbonlu bir ekonomiye geçişi nasıl sağladığını ve bunun 2020’lerde nasıl artmasının beklendiğini ortaya koydu.
Paris Anlaşması’nın 5’inci yıldönümünde yayınlanan rapora göre; önümüzdeki on yıl boyunca yeşil ekonomiyle bağlantılı net 35 milyon yeni iş yaratılması bekleniyor ve 2030’a kadar mevcut endüstriyel, ulaşım kaynaklı ve evsel emisyonların yüzde 70’i için düşük karbonlu veya sıfır karbonlu çözümlerin üretilmiş olacağı öngörülüyor.
Rapor ayrıca, 2015-2020 yılları arasındaki eğilimlerin bir sentezini sunuyor. Çin ve Güneydoğu Asya’nın bazı kısımları dışında kömürün hızlı düşüşü, 120’den fazla ülkenin halihazırda sahip olduğu veya üzerinde çalıştığı net-sıfır karbon hedefleri ve finansal varlıkların sürekli olarak yüksek karbondan düşük karbona geçişi bunların arasında yer alıyor.
“Düşük karbonlu çözümlere geçilecek”
Rapor, sera gazı emisyonları ve küresel ısınma artmaya devam ederken, ekonomide etkili tüm sektörlerin daha düşük karbona dayalı süreçlere geçişinin hız kazandığını gösteriyor.
Fosil yakıt üretimi azalmıyorBM Çevre Programı ile IISD, Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü, İklim Analitiği ve CICERO gibi diğer büyük araştırmacılar tarafından hazırlanan “Üretim Açığı Raporu”nun 2020 verilerine göre, dünyadaki toplam fosil yakıt üretimi küresel ısınmayı 1,5°C sınırının altında tutmak için gereken seviyeye yakın değil. Paris Anlaşması hedeflerini karşılamak ve küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırabilmek için, ülkelerin kolektif bir şekilde on yıl içinde fosil yakıt üretimini (kömür- yüzde 11, petrol- yüzde 4, doğalgaz-yüzde 3) küresel ölçekte yıllık yüzde 6 azaltması gerekiyor. Suudi Arabistan, Rusya ve ABD gibi önde gelen ihracatçıların üretimi daha da hızlı bir şekilde azaltması gerek. Ancak bunun yerine ülkeler, fosil yakıt üretiminde yıllık yüzde 2’lik bir artışa doğru ilerliyor.Öte yandan Covid-19 kurtarma fonları da temiz enerji endüstrisinin gelişmesi yerine orantısız bir şekilde fosil yakıt geliştirmeye tahsis edildi. 14 Ekim 2020 itibarıyla, G20 hükümetleri fosil yakıt üretimi ve ilgili faaliyetler için 206 milyar dolar taahhüt etmişken, temiz yakıtlar için sadece 136 milyar dolarlık taahhütte bulundular.Covid-19 toparlanma planları, genel olarak salgın öncesinde var olan hükümet stratejileriyle aynı yönde. Fosil yakıt ekonomisi ağırlıklı hükümetlerin, petrol ve doğalgaz üretimine desteğinin artması ve daha yeşil ekonomilerin salgını daha fazla reform için bir fırsat olarak görmesi, toparlanma planlarının önceki seyirden farklı olmadığını gösteriyor. |
Güneş ve rüzgâr enerjilerinin hızla düşen maliyetleri, bu enerji kaynaklarını birçok pazarda fosil yakıtlardan daha iyi seçenekler hâline getirirken, aynı zamanda elektrikli araç teknolojilerinin gelişim hızı her seferinde tahminlerin önüne geçiyor.
Rapora göre, 2030 yılına kadar, emisyonların yüzde 70’inden sorumlu karayolu taşımacılığı, ısıtma ve tarım dahil olmak üzere birçok sektörde rekabetçi ve düşük karbonlu çözümler elde edilecek.
“Kömüre yatırım düşüyor”
Paris Etkisi, ağır sanayi sektörlerinde daha temiz ve yeşil çözümler geliştiriyor. Bu çözümlerin lojistik ve havacılık sektörlerinde 2020’ler boyunca daha kirli muadilleriyle rekabet gücü gitgide artacak.
Rapora göre, Çin dışında yeni kömüre yatırım hızla düşüyor. Piyasaya yeni sürülecek dizel ve benzinli araçların ise 2030’lu yıllarda niş pazarlara düşmesi ihtimal dahilinde. Büyük petrol firmalarının düşen değeri, olası en yüksek petrol talebi gerçeğini yansıtıyor.
5 yılda neler yaşandı?
Birleşmiş Milletler’de (BM) ilk olarak 2014’te sunulan net sıfır kavramı, Paris’te yalnızca Etiyopya’nın BM önergesinde yer alarak kabul edilmişti.
Rapora göre, bu durum geçtiğimiz 5 yılda hükümetlerin Paris Anlaşması’nın çark etkisine yanıt olarak, daha hızlı politika ve yasa belirlemesiyle kökten değişti:
- Toplam GSYİH’nin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturan ülkeler, şehirler, bölgeler ve şirketler artık net sıfır emisyon hedeflerine sahip.
- 120’de fazla ülke, net sıfır hedefleri için planlama ve uygulama çalışmaları yürütüyor.
- Değeri 12,5 trilyon doları bulan 1500’den fazla şirketin net sıfır hedefi var.
- Toplam 1,5 trilyon dolar değerinde varlık sahipleri, portföylerini küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama hedefine uygun kılmayı hedefliyor
- Deniz taşımacılığı sektöründe 66 adet sıfır emisyonlu pilot proje var.
- 200 elektrikli uçak şu anda geliştirme aşamasında. Bu da demek oluyor ki 2020’li yılların ortasında ticari elektrikli uçuşlar gerçekleştirilebilir.
- Çin, İsveç, İsviçre, Hollanda ve Avrupa Birliği’nde, düşük karbonlu çelik ve çimento pilot projeleri başlatılıyor.
Uzman değerlendirmeleri
Systemiq Kurucu Ortağı Jeremy Oppenheim:
“Paris Etkisi bize Paris Anlaşması’nın iklim faaliyetleri için eşi görülmemiş, birleştirici bir çerçeve oluşturduğunu gösteriyor. 2050 yanıltıcı derecede uzak görünebilir, fakat zaman düşündüğümüzden daha hızlı geçecek. Sıfır karbon emisyonlu teknolojiler ve iş modelleri, doğru politikalarla desteklendiği sürece 2030 yılına kadar birçok sektörde eski, yoğun karbonlu endüstrileri geride bırakabilir.
Ülkelerin hareketi sınırlıBirleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) 2020 Emisyon Açığı Raporuna göre, bu yıl karbondioksit emisyonlarında Covid-19 salgınının neden olduğu düşüşe rağmen dünya hala 21. yüzyılda 3°C’yi aşkın bir sıcaklık artışına doğru ilerliyor. Öte yandan hükümetler, pandemi toparlanma sürecinin bir parçası olarak iklim eylemine yatırım yaparsa ve emisyon azaltım taahhütlerini Kasım 2021’de Glasgow’da (İskoçya) gerçekleşecek bir sonraki iklim toplantısına kadar net sıfır emisyon açıklamalarıyla paralel olarak güçlendirirse, 2030 için öngörülen sera gazı emisyonlarını yüzde 25’e varan bir oranda azaltabilir. Böylece dünya, Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen küresel ısınmayı 2°C ile sınırlama hedefine daha da yaklaşabilir.Ancak rapor, şu ana kadar yeşil bir mali toparlanma sürecine yönelik faaliyetlerin sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. G20 üyelerinin yaklaşık dörtte biri, harcamalarını -gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYİH) en fazla yüzde 3’ü olmak üzere- düşük karbonlu önlemlere ayırıyor. |
“Akıllı ülkeler, şirketler, yatırımcılar ve kentler, risk dengesinin değiştiğinin farkında. Bu nedenle yeni istihdam, sağlık ve değer yaratma olanaklarından yararlanarak rekabetin ilerisinde olmak istiyorlar.”
Birleşik Krallık Üst Düzey İklim Eylemi Destekçisi Nigel Topping:
“Son 5 yıl, bize net sıfır ekonomiye geçişin hızının katlanarak artacağını kanıtladı. Şu anda doğru politikalara yönelik sinyaller geliyor. Eğer bu süreci başarıyla yönetirsek çok büyük fırsatlar bizi bekliyor. Ancak dönüşüm yarışına çok geç katılanlar asla yetişemeyebilir, çünkü ivmelenerek hızlanan bir hareketi yakalamak çok zor.”
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Eski İcra Sekreteri ve Global Optimism Kurucu Ortağı Christiana Figueres:
“Paris Anlaşması; ülkeleri, şirketleri ve vatandaşları net sıfır emisyon taahhütleri için harekete geçirdi. Paris Etkisi raporu, dönüşümü ne kadar hızlı gerçekleştirebileceğimizi ve ekonomik krizin ardından toparlanmak için bu taahhütlerin yerine getirilmesinin öncelikli olması gerektiğini gösteriyor. Net sıfır gelecek çok uzak bir hayal değil: geçişi yapmaya şu anda hazırız.”
Paris Anlaşması’nın Mimarı ve European Climate Foundation CEO’su Laurence Tubiana:
“Paris Anlaşması’nın yüzyıl ortasına kadar küresel uzun vadeli hedefi olan net sıfır sera gazı emisyonunun artık hükümetler ve finansal aktörler için bir referans noktası oluşturduğu açıktır.
“Dünya liderleri, 2015 yılında bir yola çıktı ve şimdi bu yolda hızlanma zamanı. Küresel ısınmanın ve emisyon artışının farkındayız ancak bu değerlendirme (“Paris Etkisi” raporu) bize Paris Anlaşması’nın işe yaradığına dair umut vermeli.”
Ekonomi ve Siyaset Bilimi Profesörü, Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Araştırma Enstitüsü Başkanı Nicholas Stern:
“İklim konusunda yetersiz eylemin büyük ve maliyetli iklim riskine yol açtığını biliyoruz. Paris Etkisi ayrıca yetersiz eylemin, ekonomiler için önümüzdeki refah yaratma dalgasında geride kalma riski oluşturduğunu da açıkça ortaya koyuyor.
“Şimdiden hız kazanmaya başlayan bu dalga, önümüzdeki on yıl boyunca büyüme ve dönüşüm için baskın bir güç hâline gelecek. Usta yatırımcılar ve politika belirleyiciler, önümüzdeki süreçte yalnızca net sıfır emisyonlu bir ekonomiyle sağlanabilecek fırsatları, istihdamı ve dayanıklılığı hedefleyecektir.”
Systemiq hakkında
Systemiq, 2016’da, piyasaları ve iş modellerini onarıcı tarım, geri dönüştürülebilir malzemeler ve temiz enerji olmak üzere üç temel ekonomik sistem odağında dönüştürerek Paris Anlaşması ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmayı desteklemek için kuruldu.
Toplumsal ve çevresel konularda belli performans standartlarını sağlayarak B- Corp sertifikasına sahip olan Systemiq, amaç odaklı ve yüksek etkili danışmanlık hizmetlerini saha çalışması ile birleştirerek köklü bir değişim sağlamak için işletmeler, finans, politika belirleyiciler ve sivil toplumla iş birlikleri kuruyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.