Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı ve Özgencil Grup iş birliği ile bu yıl 4’üncüsü gerçekleştirilen Ege Ekonomik Forum 2020 konferansının son günü olan 4 Aralık Cuma günü saat 10:00’da başlayan ‘Yüksek Teknoloji Temelli Üretim Ekosistemi’ oturumunda “Uluslararası Rekabette Başarının Yolu Olan Savunma, Otomotiv, Petrokimya, İletişim Teknolojileri gibi Stratejik Kümelerinin Kapasitesi, Sayısı Nasıl Arttırılır?”, “Üniversiteler ve Endüstri Arasındaki İş Birliğinin Desteklenmesi Nasıl Gerçekleşebilir?”, “Hızlanan Teknoloji Trendleri: Online Alışveriş, Robotik Teslimatlar, Dijital ve Temassız Ödemeler, “Teletıp, Uzaktan Eğitim, Uzaktan Çalışma, 5G ile Makina İletişimi”, “Büyük Veri, Bulut Bilişim, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve Blockchain gibi Temel Teknolojileri Daha Esnek Bir Tedarik Zinciri Yönetim Sistemini Nasıl Sağlar?” gibi konular masaya yatırıldı.

Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü ve Yazarı Vahap Munyar’ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturuma; Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi ve Pazarlama Bölümü Departman Müdürü Tolga Bizel, ENOSAD Başkan Yardımcısı Dr. Hüseyin Halıcı, MEA Bölgesi, Dijital Lideri Gürhan Kalelioğlu ve ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Fadıl Sivri konuşmacı olarak katıldı.

Oturumun ilk konuşmacısı olan Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi ve Pazarlama Bölümü Departman Müdürü Tolga Bizel, son zamanlarda yüksek teknoloji içeren çalışmalar konusunda özellikle Japonya’daki genel merkezde uygulanan yüksek teknoloji unsurlarına benzer uygulamaları, Türkiye’de de yapma şansı bulduklarını paylaştı.

Mitsubishi’nin Robotlardan Beklentisi: Kendi Kendine Karar Vermesi ve Yorum Yapması

Türkiye’deki büyük beyaz eşya ve elektrik üreticilerinin TV hattında uygulama örnekleri olduğunu belirten Bizel, fabrika otomasyon sistemleri içerisinde, gömülü bilgisayarlar ve uçta bilgi işlem kabiliyeti bulunan ürünler geliştirdiklerini, fabrikaların dikey ve yatay entegrasyonu için çalıştıklarını söyledi. Bizel, sözlerine şöyle devam etti:

“Özellikle amacımız, fabrikaların içindeki otomasyon unsurunun içerisinde insan bulunarak esnek hale getirilmesi ve tüketicinin değişen taleplerinin çok hızlı bir biçimde fabrikanın üretim bandında karşılanması. Üretim teknolojileri yaklaşımlarımız hücresel robot hatları üzerinden geçiyor. Yani, insanın ve robotun beraber çalıştığı ve hücre olduğu. Sosyal ağların işletilmesine benzer yöntemler kullanılıyor. Fakat burada kullanılan yeni teknoloji robotlarımız tıpkı insan gibi içinde bulunduğu durumu algılayıp, kendi kendine karar vermesini ve yorum yapmasını bekliyoruz. Bunun günümüzdeki en uygun yansıması ise yapay zekâ teknolojileri. Herhangi bir Mitsubishi robotunu geçtiğimiz şubat ayından bu yana kullanıyorsanız, içinde hazır yapay zekâ ile ilgili bulunan teknoloji fonksiyonlarıyla birlikte alıyorsunuz. ABD’de araştırma merkezimizde geliştirilen bir yapay zekâ algoritması temeli üzerinde çalışıyor.”

Yapay zekâ algoritmalarının genelde yoğun bilgi işlem gücüne sahip olduğunu hatırlatan Bizel, bu nedenle de verileri toplayıp bulut sistemi üzerinde çalışan güçlü bir bilgi işlem merkezine gönderilmesi gerektiğini söyledi. Bizel; bu sırada, yani verinin buluta gitmesi ve gelmesi süresinde üretime faydası olacak bir işlem yapılamadığını paylaşırken şöyle devam etti:

“Geliştirdiğimiz teknoloji ile yoğun işlem gücü ihtiyacı duyan bazı algoritmalar yerine kendi ürettiği algoritmaları entegre ederek, sahada bulunan gömülü bilgisayarlarımız tarafından da bu verilerin işlenebilmesini sağladık. Robottan tıpkı bir operatör gibi çalışmasını bekliyoruz. Ki bu beklenen gelecekte çok olacak bir şey. Bir kutu içerisinde rastgele düşmüş klemensleri, alıp başka raflardaki yerlerine dizmesini istiyoruz robotumuzdan. Üç boyutlu kamera sistemi ile içine bakarak, geliştirme ve öğrenme yönteşimini kullanarak yaptığı tutma hareketlerinden aldığı ödüllere dayanarak edindiği tecrübeleri, parmaklarına uyumlu hale getirip en iyi tutma noktasını bularak, kutunun içindeki ürünleri rast gele topluyor. Yakın zamanda bir son kullanıcımıza bu ürünümüzü uygulayacağız.”

Kaliteli, Performanslı Ancak Düşük Maliyetli Üretim Tam Otomasyonla Mümkün

ENOSAD Başkan Yardımcısı Dr. Hüseyin Halıcı, üretimin bir sürü sektörden oluştuğunu, otomasyonun da bunların bir parçası olmasına rağmen farkındalık açısından çok güçlü olmadığını hatırlattı. Halıcı, şöyle devam etti:

“Otomasyon, makine – insan iş birliğidir kısaca. Biz, otomasyon olmayan bir durum olursa o makinenin tamamen bir insan tarafından kontrol edildiğini söyleyebiliriz. Ama tam tersi, tamamen robotla yapılırsa tamamen otomasyonla ilerleniyor. Biz, Türkiye’de ise yarı otomasyonlu ürünler kullanıyoruz. Otomasyon önemli, çünkü biliyorsunuz, doğada güçlü olanlar hayatta kalır. İnsan aklını kullanarak bugünlere kadar gelebildi; Teknolojiyi değiştirerek, kendisi yerine başka cihazlar kullanarak, bu gücünü kullanarak…”

Teknolojinin geldiği noktada; üretimde, deneyimin, kalitenin, performansın artmasının, buna karşılık maliyetlerin düşürülmesinin insandan bağımsız üretimle mümkün olabileceğini belirten Halıcı, tam otomasyonun burada devreye gireceğini ve insansız olması gerektiğini belirtti. Ancak Halıcı, bunun görülen bir şey olmadığını, çünkü robotların çalışma senaryolarını üreten bir yapı olduğunu hatırlattı.

Müşteri Deneyiminin Önemi Artıyor, Çalışan Deneyimi Önem Kazanıyor

MEA Bölgesi Dijital Lideri Gürhan Kalelioğlu, Türkiye’nin etrafındaki ülkelerde birçok büyük firmanın bulut merkezleri kurduğunu hatırlatırken, Türkiye’nin bu alanda iyi bir yerde olduğunu paylaştı. Kalelioğlu, şöyle devam etti:

“Türkiye hali hazırda bulut karşıtı olarak anılan bir ülke. Ülke olarak çok uluslu bulut şirketlerinin radarında yer almıyoruz. Türkiye ve Rusya gibi ülkeler için farklı nedenlerle, ancak veri egemenliği (data sovereignty) bahanesine sığınılarak hareket ediliyor. Biz de –daha milliyetçi bir bakış açısından olaya yaklaştığımız için, milli bulut uygulamaları öne çıkacak gibi gözüküyor.”

Çok uluslu bulut firmasının radarında olmanın da aslında önemli olduğunu savunan Kalelioğlu, bu sayede millî yazılımların küreselleşmesi fırsat doğacağını belirtti. Kalelioğlu; Türkiye’nin iç pazarına iş yapmanın bir süre sonra olayı kadük kıldığını, büyüme konusunda sıkıntılar yaşanabildiğini söyledi.

Pandeminin etkisiyle birlikte bulut alanındaki ilginin güvenlik konusu ve kripto yazılımları öne çıkardığını hatırlatan Kalelioğlu, Türkiye’nin de hızla gelişen bu konular kapsamında fena olmayan bir yerde olduğunu ekleyerek, sözlerine şöyle devam etti:

“Bunların yanı sıra iki konu daha öne çıkıyor. 1. Müşteri deneyiminin birincil önem kazanması, 2. Çalışan deneyimi. Bugün, tedarik zincirinden müşterinin memnuniyet hissiyatına kadar her adımın değerlendirildiği, servis ve hizmet yaklaşımlarının daha önemli olduğu, bir yaklaşım söz konusu. Tabiki endüstriyel otomasyon boyutuyla konuşmamıza rağmen ürün veren firmaların servis konusundaki stratejilerinin de çok önemli hale gelmesi gerekiyor. Bir ürünle ilgili hizmetin icrası, gündemin en sıcak konularından biri haline dönüşüyor. Çünkü müşterinin deneyimi git gide sanal ortamda yoğunlaşıyor. Eskiden büyük alışveriş günlerinde mağaza önlerinde kalabalıklar, izdihamlar görürdük. Artık bunlar kalmadı. Diğer alan ise çalışan tecrübesi. Ne oldu peki? Daha önce evden çalışmıyorduk, bir anda geleceğin çalışma ortamlarına yönelik birtakım koşulların öne çıkması gerekti. Mesela kimse VPN yazılımlarından uzman değilken, herkes bir başına bu konuyu çözüm üretebilmeye başladı. Ofis yaşamı ve ilgili çalışma biçimleri tamamen değişiyor. Yine servis hizmeti bir değişim içerisinde. Daha çok yükseltilmiş gerçeklik öne çıkıyor. Teknik eleman desteği uzaktan kontrol marifetiyle gerçekleştiriliyor.”

Yeni Hedefler: Yerlileşme, Katma Değer Yurt İçinde Bırakan Yapılara Dönüşme

ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Fadıl Sivri, internetin olmadığı açık veri tabanlarının çok çok az olduğu, uluslararası kuruluşların küçük ofisler halinde TR’de bulunduğu dönemlerde yazılım geliştirme faaliyetlerine başladıklarını belirtirken, özellikle kurumsal kaynak planlama yazılımları, denizcilik, üretim sistemleri gibi sektörlerde yazılımlar geliştirdiklerini paylaştı.

Ardından İzmir ve Ege Bölgesi ile İstanbul’da çeşitli projelere imza attıklarını belirten Sivri, yurt dışı ile de yoğun bir iş birliği ve ilişki içerisinde olduklarını, 1997 – 2007 arasında; öncelikle işletmeleri bu konuda motive etmek, bilgilendirmek, ilham vermek açısından pek çok sunum yaptıklarını söyledi. Büyük uluslararası şirketlerle iş birliği içerisinde etkinlikler düzenlediklerini paylaştıklarını hatırlatan Sivri, hem sanayiye hem özel sektörü bilinçlendirmeye çalıştıklarını, o günden bugüne kendi katkıları çerçevesinde de otomasyonu tanımlamak için önemli bir mesafe kat ettiklerini düşündüğünü paylaştı.

Sivri, önlerinde odaklanmaları ve mesafe kat etmeleri açısından; yerlileşme, katma değeri yurt içinde bırakan yapılara dönüşme ve ekosistemi güçlendirme konularının olduğunu, buralara odaklanmaları gerektiğini ekledi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın