Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı ve Özgencil Grup iş birliği ile bu yıl 4’üncüsü gerçekleştirilen; Ege Bölgesi’nin, Türkiye’nin ve uluslararası anlamda bölgenin kalkınmasına sunduğu katkıların değerlendirileceği, bölge ekonomisinin gelişim alanlarını konuşulacağı Ege Ekonomik Forumu, “Dönüşümün İçindeyiz” teması ile başladı. Günün ikinci oturumunda Türkiye’deki tarımın röntgeni çekilirken, kooperatifçiliğin önemi ve iyileştirilme alanları öne çıktı.
Günün ikinci oturumu öncesi onur konuğu olarak forumda yer alan T.C. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. Pakdemirli’nin açılış konuşmalarının ardından Bloomberg HT Tarım Editörü İrfan Donat’ın yönetiminde “Tarım ve Gıda Sistemlerinin Yeniden Tasarlanması” başlıklı oturumda Türkiye’nin pandemi döneminde nasıl bir sınav verdiği ve tarımda iyileştirilmesi gereken alanlara dikkat çekildi.
Bu oturumda; TAGEM Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, İzmir Köy Kooperatif Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer ile Pınar Et Genel Müdürü Tunç Tuncer söz aldı.
Pakdemirli: “Gıda Tedarik Zincirinde Daha Basit Bir Sistem Oluşturulmalı”
Onur konuğu olarak katıldığı Ege Ekonomik Forumu’nun açılış konuşmasında Kovid-19 salgını sürecinde tarımda yerli üretim ve kendine yeterlilik konularının ön plana çıktığına işaret eden T.C. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “Tarım ve gıdada bağımsızlık bu kavramlardan geçiyor. Gıda tedarik zincirlerinde daha basit bir sistemin oluşturulması ve sözleşmeli üretim, gelecekte gündemde olacak konulardan birisidir” dedi.
Pakdemirli, tarımda teknoloji kullanımı ve bilgiye hızlı erişimin üretime daha fazla katkı sağlayacağına dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
Tarımda Teknoloji ve Bilgiye Hızlı Erişim Üretimi Artırıyor
“Topraksız tarım, dikey tarım, kent tarımı konuları da tüm dünyada giderek yaygınlaşmaya başladı. Su kaynaklarını etkin ve tasarruflu kullanmak için tarımda su verimliliğini sağlamak zorundayız. Dünyadaki gıdanın yüzde 80’i aile çiftlikleri tarafından üretiliyor. Buradan hareketle gıda üretiminde, gelecekte de aile işletmeciliği ilk sırada yer alacaktır diyebiliriz. İşte tüm bu konular, tarımda geleceğin kodlarını barındırıyor. Bizler de Bakanlık olarak bu konuları ve daha fazlasını düşünerek planlamalarımızı yapıyor, projelerimizi hayata geçiriyoruz” sözleriyle Pakdemirli, tarımda teknoloji kullanımı ve bilgiye hızlı erişimin üretime daha fazla katkı sağlayacağına dikkati çekti.
Ege illerinde ve tüm Türkiye’de proje ve yatırımların artarak devam edeceğini vurgulayan Pakdemirli, şunları kaydetti:
“Bildiğiniz gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıldı. İstikrar, büyüme ve istihdam odaklı bu seferberlikteki amacımız, ülkemizi, hedeflerimiz doğrultusunda geliştirmek ve kalkındırmaktır. Tarım ve orman sektörü gelecek için en önemli yatırım alanlarından birisidir. Yerli ve uluslararası yatırımcılara ülkemize güvenmeleri ve süratle yeni yatırımlara başlamaları çağrısında bulunuyorum. Ben de buradan tüm yatırımcıları, tarım, gıda ve orman sektörüne yatırım yapmaya davet ediyorum.”
Türkiye Su Baskısı Yaşayan Ülkeler Arasında
Pakdemirli’nin açılış konuşmaları ardından geçilen “Tarım ve Gıda Sistemlerinin Yeniden Tasarlanması” isimli günün ikinci oturumunda ilk olarak söz alan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, dünyanın hızlı bir dönüşüm yaşadığını, endüstri 4.0 alanında yaşanan nesnelerin interneti, robotik teknolojiler gibi yeni gelişmelerle her şeyin asla geri dönülmeyecek şekilde değiştiğini paylaştı.
Pandeminin dayattığı zorlukların dönüşümü hızlandırdığını belirten Kestelli, “Önümüzdeki manzara çok net. Hem dünyada hem de Türkiye’de ekilebilir tarım alanları hızla azalıyor. Sadece 2005 ile 2019 yılları arasında 15 yıllık süreçte ülke olarak ekilen tarım alanı kaybımız 2 milyon hektara ulaştı. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık su miktarı ise 2000 yılında 1652 m3 iken, 2020 yılında 1346 m3’e geriledi. Su baskısı yaşayan ülkeler arasındayız. Bu koşullar çerçevesinde daha az toprakta, daha az su kullanarak ancak daha verimli üretim yapmak zorundayız” dedi.
Uygunluk ve Katma Değer Gözetilerek Ürün Yetiştirilmeli
Ardından söz alan TAGEM Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik ise mevcut kaynaklar ile tüm dünyada 12 milyarlık bir nüfusu beslemenin mümkün olduğunu paylaşırken, üretimin dışındaki konulara dikkat çekti.
“Bu kadar nüfus nasıl beslenebilir? Adil bir gıda paylaşımı olursa, yeterli muhafaza, lojistik, aktarım ve işleme teknolojisi olursa besleyebilir. Ama maalesef ciddi bir israf söz konusu. Ya da ticari engellerden dolayı aktarılamıyor ya da kişilerin satın alma gücü olmadığı için gıdaya erişilemiyor” sözleri ile muhafaza ve ulaştırma koşullarına dikkat çeken Birişik; Türkiye’de, mevcut doğal kaynakların ve coğrafi imkanların en uygun hangi ürünün üretilebileceği ve bunun ticari anlamda nasıl en iyi şekilde değerlendirilebileceği konusuna dikkat çekti.
Önlemler Nedeniyle Türkiye’de Ciddi Sorunlar Yaşanmadı
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık ise konuşmasında pandeminin yarattığı koşullar neticesinde gıda ithalatının yapan ülkeleri olumsuz bir şekilde etkilediğini, ithalata bağımlı ülkelerde gıda fiyatlarında artışa neden olduğunu söyledi. Tarlada artan maliyetler nedeniyle kadınların da olumsuz anlamda en çok etkilenenler arasında yer aldığına dikkat çeken Selışık, “Çünkü kadınlar yerel pazarlara ürünleri pazarlıyorlar. Ev ekonomisine katkı sunuyorlardı. Ancak pazara çıkamadıkları için ürünlerini satamadılar. Ve kadınlar da maalesef olumsuz etkilendi tüm bu süreçlerden” dedi.
Türkiye’de ise çok olumsuz bir etkisi görülmediğini belirten Selışık; etkileri tespit edebilmek adına IFAD, UNDP ve FAO olarak yaklaşık 300 gıda paydaşının katıldığı bir araştırma gerçekleştirdiklerini söyledi. Selışık; Türkiye’de zamanında alınan önlemler gıdanın pazara ulaşımında, gıda güvenliği ve gıdaya erişimde ciddi sorunlar yaşanmadığını genel olarak tespit edildiğini aktardı.
Soyer: “Kooperatiflerin Yetki ve Görevleri Ayrılmalı”
İzmir Köy Kooperatif Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, 1800’lerden bugüne kooperatifçiliğin yapılanması açısından teoride çok başarılı bir sistem kurgulandığını belirtirken, uygulamada bir karmaşıklık olduğunu söylüyor:
“Ankara’nın uygulamalarla ilgili ayrımları yapması oldukça önemli. Örnek üzerinden gidersek, sahaya indiğimde şu soru ile çok karşılaşıyorum: ‘Sütümüzü Tarım Kredi Kooperatifine mi verelim, yoksa Damızlık Birliğine mi?’ Çünkü Tarım Kredi Kooperatiflerinin desteklenmesi ayrı, Tarım Kalkınma Kooperatiflerinin ayrı olmalıdır. Sütün nasıl toplanacağı, nasıl pazarlanacağı ve gerekirse, nasıl ithalat yapılacağını yani kooperatiflerin yetki ve görevlerinin Bakanlık tarafından bir an evvel ayrılarak, sonrasında çok güçlü bir çatıda birleştirmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Hayvancılık İşletmeleri Rakamları Kooperatifçiliğin Önemine İşaret Ediyor
Gıda ve suyun sürdürülebilirliği açısından tüm dünya ülkelerinin ödevleri olduğunu hatırlatan Pınar Et Genel Müdürü Tunç Tuncer, Türkiye’de hayvancılığın yapısında çoklu bir etkinin söz konusu olduğuna dikkat çekiyor:
“İşletmelerin yüzde 64’ü on baş ve altında, yüzde 5’i ancak 50 baş ve üzeri hayvan barındırıyorlar. Yüzde 3’lük bir kısım ise ihtisaslaşmış yapıda faaliyet gösteren işletmelerdir. Bu yapı şunu anlatıyor bize: Kooperatifleşme konusu önem kazanabilir. Çünkü, sosyal açıdan da baktığımızda, gençler daha çok şehirlere gitmek istiyor. Kırsaldaki nüfus azalıyor.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.