Merkez Bankası’nın politika faizini 475 baz puan artırarak yüzde 10.25’ten yüzde 15’e çıkarmasını değerlendiren Prof. Dr. Emre Alkin, “Faiz artırımından kaçıldıkça maliyet artıyordu. Karar piyasanın güvenini pekiştirdi” dedi.
Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Alkin, Merkez Bankası’nın politika faizini 475 baz puan artırma kararının piyasaları tatmin ettiğini belirterek, “Banka’nın yeni yönetimine, öncekilere tanıdığımız krediyi tanımamız gerekiyordu. Bu karar güveni pekiştirdi diyebilirim” değerlendirmesi yaptı.
Faiz artırım kararından kaçıldıkça maliyetin arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Alkin, bu konuda kendisinin de çeşitli uyarılar yaptığını hatırlatarak şöyle dedi:
“Hep de şu örneği verdim: Denize 10 kamyon çakıl atmak gereken yerde, ‘4 tane akşam atayım, geri kalanı sabah atarım’ dersek, sabah uyandığımızda akşam attığımız çakılların dalgalar tarafından götürüldüğünü görürüz. Dolayısıyla işin maliyeti 14 kamyona çıkar, kısacası ısrar ettikçe maliyet büyür. 22 Ekim’deki Para Politikası Kurulu toplantısında 200 baz puan artırılmayan Merkez Bankası’nın tabela faizinin maliyeti bu sabah 400 civarına çıkmıştı. Faiz artırım kararı ile iş nihayet tamamlanmış oldu.”
“Faturanın büyümesi önlendi”
Merkez Bankası Başkanlığına yeni atanan Naci Ağbal’ın faiz artırımını masasında bulduğunu belirten Prof. Dr. Alkin, “Ekonomistlerin açıklamaları bir yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları diğer yandan sıkıştırdıkça yeni TCMB Başkanı ve yönetimi üzerindeki baskı zirve yaptı desem, yanlış olmaz” dedi. Karara yatırımcıların şaşırdığını ve sevindiğini belirten Prof. Dr. Alkin, “Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal gelir gelmez yaptığı hamleyle faturanın büyümesini önledi diyebilirim. Kendisine bundan sonraki dönem için başarılar diliyorum” diye konuştu.
Prof. Dr. Alkin, karar sonrasında Merkez Bankası’nın eski iletişim tarzını bir kenara bırakıp, geniş tabanlı bir istişare ağı kurması gerektiğini de belirtti.
“Yapısal reformlar kararlılıkla hayata geçirilmeli”
Prof. Dr. Alkin, yüksek faizin olumsuz etkileriyle ilgili yakınmalar konusunda ise şöyle dedi: “Yatırımların faizden daha az kâr getirdiği bir ülkede çözüm faizleri zorla düşük tutmak değil, üretenin kârını artıracak ortamı yaratmaktır. Bu da risklerin ve enflasyonun azaltılması, yapısal reformların kararlılıkla hayata geçirilmesiyle ilgilidir. O zaman faiz de düşer.”
Yapısal reformlara başlamak için 2013 yılı şartlarına dönmenin yeterli olacağını da belirten Prof. Dr. Emre Alkin, “O dönemde Türkiye’nin CDS primlerinin 120 civarındaydı, kredi notu da ‘Yatırım yapılabilir’ seviyedeydi” dedi.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.