Enver Erkan, Tera Yatırım >>

Trump, Demokratlarla olan mali teşvik paketi görüşmelerini seçim sonrasına bıraktırdıktan sonra tüm Amerikalılara çekler, havayollarına yardım ve maaş bordrosu koruması da dahil olmak üzere birçok yardım önlemin içeren küçük bir teşvik paketinin geçirilebileceğini söyledi. Trump’ın havayolu şirketlerine yardım ve diğer teşvik önlemleri ile ilgili açıklaması ile beraber bu cephedeki gelişmeler yeniden izlenir hale geldi. Bu aşamada teşvik paketinin alacağı şekil seçimden kimin başkan olarak çıkacağı ve Kongre’nin dağılımının nasıl şekilleneceğine bağlı olarak değişkenlik gösterecek.

US President Donald Trump (L) and Democratic Presidential candidate and former US Vice President Joe Biden exchange arguments during the first presidential debate at Case Western Reserve University and Cleveland Clinic in Cleveland, Ohio, on September 29, 2020. (Photo by Jim WATSON / AFP) (Photo by JIM WATSON/AFP via Getty Images)

Demokratların paketi ekonominin geneli üzerinde daha fazla karşılık buluyor. Cumhuriyetçilerin yardım paketi ise daha indirgenmiş ve sosyal yardımlar ile sorunlu şirketleri esas alıyor. Temsilciler Meclisi’nden geçmesine rağmen Trump yönetiminden karşılık bulmayan paket 2,2 trilyon USD büyüklüğünde. Eğer Biden seçimi kazanır, Kongre’de de Demokratların kontrolü olursa (TM ve Senato aynı anda Demokratlarda, Mavi Dalga denilen olay) seçim sonrasına kalmış olan paketin büyüklüğü daha da artabilir, 3-3,5 trilyon USD seviyelerine çıkabilir. Böyle bir senaryoda Cumhuriyetçilerin onaylamasına ihtiyaçları olmadan bu paketi geçirme şansları var. Fed Başkanı Powell, ekonominin ilerleyebilmesi için mali yardım paketi gerekliliğinin altını sürekli olarak çiziyor ve “fazla teşviğin bir zararı olmayacağını, ancak az teşviğin çok zararı olacağını” belirtiyor. Temmuz’dan beri sosyal yardımlar yok ve işsiz kalan Amerikalılar para bekliyor. İşletmeler tam olarak toparlanabilmiş değil, istihdam artırmada da sorun yaşıyorlar. Küçük ve lokal işletmeler bazında sıkıntı daha büyük, büyük şirketlerde de durum pek parlak olmamakla birlikte o tarafta da makineleşme, otomasyon düzenine geçişle önemli ölçüde personel azaltma durumu var. Yani işler bir nebze yoluna girdiğinde de, virüs döneminde işsiz kalanların önemli bir bölümü geri çağrılmayacak.

Seçimden önceki en ideal senaryo, mevcut Demokrat paketin 1,5 trilyon USD gibi bir seviyeye indirgenmiş versiyonunun Cumhuriyetçiler onayıyla geçirilmesi olacaktı, ancak Trump’ın müzakereleri durdurması bunu oyun dışı yaptı. Demokrat paketin kapsayıcılığı ve ekonominin uzun süreli dönüşümüne destek veren görüntüsüne karşın, Trump planı daha spesifik alanları içeriyor. Son açıklamasından da bu yardımların şirket bazında havayolu gibi en çok sorun yaratan sektörlere, bireysel bazda da işsizlik yardımlarına ve maaş çeklerine yoğunlaşacağı görülüyor. Eğer Amerikalılar iş bulamayacaksa, harcama yapabilmelerinin yolu zaten yardımlar ve çeklerden geçiyor.

Seçimi Trump’ın kazanması veya kim kazanırsa kazansın “topal ördek” durumu oluşmasında süper büyüklükte paket beklentilerini bir kenara bırakabiliriz. Biden veya Trump başkan olur ancak Kongre kontrolünü tam olarak alamazlarsa törpülenmiş ve uzun süre müzakere edilecek bir paket söz konusu olacaktır. Tam olarak Trump’ın kontrolünde bir Kongre ise çok spesifik ve dar kapsamlı bir paket kısa sürede geçer. Seçimlerde Başkan veya Kongre’nin yapısı değişirse, bu değişikliğin Ocak ayında olacağını da belirtmekte fayda var. Yani süper büyüklükte bir paket için biraz daha beklemek zorunda olacaklar. Powell’ın dediği gibi, fazla yardımın yan etkileri az olur ve başa çıkılabilir, ancak “bir dolar eksik, bir gün geç” bir mali yardım kalıcı işsizlik ve iflas artışları gibi yansımalar bulacaktır. Zombi şirket sorununun Lehman Brothers krizinden daha derin boyutta yaşanacağı bir döneme gireceğiz.

Seçim için, rüzgar Biden’ın arkasından esiyor gibi görünse de aslında elini güçlendiren tek unsur bence ekonomik kriz. 80’li yıllardan beri olan ABD seçimlerinde krize denk gelen dönemlerde Cumhuriyetçi başkan adayı kaybetmiş ve Demokrat aday kazanmış. 90-91 resesyonunun, Körfez Savaşı ve Soğuk Savaş zaferlerine rağmen, Baba Bush’un 1992 seçimlerini Clinton’a kaybetmesi; veya Lehman Brothers dönemindeki 2008 seçimlerinde görev süresi dolan Bush’un yerine aday olan McCain’in değil, Demokrat aday Obama’nın kazanması gibi… Trump’ın avantajı ise Başkanlık seçimlerinde direkt olarak Başkan’a değil de seçici delegeler kuruluna oy verilen değişik Amerikan seçim sistemi. Bir eyaleti kazanan o eyaletin bütün seçici delegelerini elde ediyor, her eyaletin de nüfus yoğunluğuna göre delege sayısı değişiklik gösteriyor. Önemli olan ortada olan kalabalık eyaletleri alabilmektir. Trump büyük şehirlerden alamadığı oyları küçük şehirler, kasabalar ve kırsaldan rahatça kompanse edebilir. Mesela Florida’da Miami şehri için Trump’ın hiç şansı yoktur ama Tampa’dan gelen oylar eyaleti aldırabilir. Trump bunları az farkla aldığında, 2016 seçimleri gibi rahatça kazanır. Son ana kadar sonucu belli olmayacak bir seçim bekliyorum. 


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın