ENVER ERKAN, Tera Yatırım >> Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Berat Albayrak tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) makroekonomik tahminlerde önemli revizyonlar getirirken, genel hatlarıyla piyasanın öngördüğü seviyelere yakın bir şekilde bu revizyonların oluşturulduğu görülmektedir. Program’da büyüme tahminlerinde bu yıl ve ileriki yıllara ilişkin tahminler pandeminin oluşturduğu “yeni normal” dinamikleri göz önüne alınarak düşürüldü; büyüme beklentisi 2020 için %5’ten %0,3’e, düşürülürken 2021 için %5’ten %5,8’e yükseltildi. 2022 ve 2023 için ise %5 olarak oluşturuldu.
Büyüme beklentilerinden yapılacak temel çıkarım; 2020 için Türkiye ekonomisinin bu yıl koronavirüs pandemisinin etkilerini yaşadıktan sonra normalleşme süreciyle beraber talebin kademeli toparlanması varsayımına dayanırken; 2021 yılı için güçlü bir baz etkisinin de yardımıyla keskin bir toparlanma beklentisini içeriyor. Tabii, öngörülemez durumlar ekonomik göstergeler üzerindeki dengeyi de değiştirdiği için bu YEP içerisinde alternatif senaryoların da oluşturulmuş olması önemli, dolayısıyla salgının etkilerinin geçmesine veya geçmemesine, ekonomik dinamikler üzerindeki geri dönüş ve toparlanma etkilerine bakarak bu tahminlere yönelik risklerin de olduğunun farkında olmak gerekiyor. 2020 yılında özellikle 3Ç20 dönemi için kredi büyümesinin teşvik edilmesi etkisiyle birikimli bir talep büyümesi destekleyici olacaksa da, zayıf TRY’nin getirdiği enflasyon riskleri bu politikanın değişmesine neden olmuştur. Daha sıkı finansal koşullar bu kredi büyümesi etkisini yıl sonuna yansımayacağını ve 4Ç20 büyümesini düşüreceğini gösteriyor.
Enflasyonda ise yüksek seyir bu yıl için devam edecek. YEP’de öngörülen enflasyon hedefleri 2020 için %8,5’tan %10,5’a yükseltildi. Sonraki yıllar enflasyonda TRY değer kaybı ve pandemi ile oluşan artış itibariyle %5 altı hedefi açısından bir yıllık ötelemeyi göstermekte. 2021 hedefi %6’dan %8’e yükseltildi. 2022 enflasyon tahmini %6, 2023 enflasyon tahmini %4.9 olarak oluşturuldu. Merkez Bankası’nın Temmuz sonunda açıkladığı Enflasyon Raporu’nda 2020 ve 2021 için tahminler sırasıyla %8,9 ve %6,2 şeklindeydi, muhtemelen bir sonraki raporda TCMB de bu beklentileri YEP ile uyumlu bir şekilde revize edecektir. Merkez Bankası yılın son Enflasyon Raporu’nu Ekim ayı sonunda açıklayacak. Geçen hafta gerçekleştirilen sürpriz faiz artırımı ile beraber, bundan sonraki süreçte sıkılaşma kademesinin ilerletilmesi TRY’nin düşüşünü engellemek ve enflasyonist riskleri azaltmak konusunda önemli olacak. 22 Ekim’deki PPK toplantısı alınacak sıkılaşma veya faiz artırım kararları açısından, 28 Ekim’deki Enflasyon Raporu ise sürecin yönetilmesi anlamındaki rehberlik konusunda kritik dönemeçler olacak.
Cari açığın milli gelire oranında ise 2020 için %1,2’den %3,5’a yukarı revizyon yapıldı. Cari açık/GSYİH tahmini 2021 için %1,9, 2022 için %0,7 olarak belirlendi. Pandemi cari denge üzerinde dış ticaret açığı ve hizmet dengesi üzerinden aynı anda etki yaptı. İhracattaki hacim daralması, ithalattakine kıyasla daha yüksek oranda gerçekleşirken, salgının kapanma etkisi yüzünden turizm gelirlerinden kayıp yaşandı. Aynı zamanda salgın, altın ithalatı üzerinde oluşan yüksek talep nedeniyle olağan dışı yukarı yönlü etki yaptı. Yeni varsayımlar bu etkileri içerirken, 2021 ve sonrasında ise turizmden kaynaklı kayıpların olmayacağı ve salgının yeni ekonomik kapanma etkisi yaratmayacağı öngörüleri etkili.
Bütçe konusunda da varsayımlar gerçekçi temellere oturtulmuştur. Merkezi yönetim bütçe açığının GSYH’ye oranı 2020 için %4,9 olarak öngörüldü, önceki YEP tahmini %2,9 idi. Bütçe açığı/GSYİH 2021 için %4,3 ve 2022 için %3,9 olarak tahmin edildi. Bu yıl vergi gelirlerindeki eksilme ve ekonomik önlemler kapsamındaki devlet destekleri bütçe açığının büyümesine neden oldu. Bu kapsamda zaten yıl içinde bütçe/GSYH oranında %5’e yakın bir beklenti söz konusuydu. Salgının gidişatı ve reel sektörün toparlanma süreci açısından devlet desteklerinin gerekliliği nedeniyle, ekonomide tekrar büyümenin izlendiği dönemde bütçe açığı yüksek kalacaktır.
Tahminlerin rasyonel temeller üzerine oturtulması, belirsizlikler için alternatif senaryo oluşturulması, geniş dönemde yapısal dönüşüm vurgusu YEP açısından öne çıkan ayrıntılardır. Salgın halen ekonomi açısından önemli bir belirsizlik unsuru olmakla beraber, ikinci / üçüncü dalgalar şok etkisinin biraz daha hafif kalacağı, ekonomik hayatın daha yumuşak adaptasyon geçirebileceği bir zemine oturtulmaya çalışılacaktır. Bu yüzden lokal ekonomi veya küresel ekonomi bazında topyekün kapanma etkisi beklenmemektedir. Ekonomide yapısal dönüşüm açısından dolarizasyon etkisinin azaltılması, bu yüzden de ithalat talebinin azaltılması, bunun için ithal ikamesinin yapılması ve ithal girdi bağımlılığının azaltılması bir gereklilik olarak öne çıkıyor. Türkiye’de ekonomik dengeler üzerindeki etkiler zincirleme bir şekilde veya dolaylı şekilde gerçekleşiyor; mesela TRY’nn zayıflaması direkt olarak ihracat artışına neden olmadığı gibi ithalat maliyetinin artmasına, talep daralmasına, girdi ithalatındaki azalmaya bağlı olarak üretimde daralmaya ya da maliyetlerde yarattığı etkiyle yüksek enflasyona neden oluyor. Yüksek teknolojiye geçiş, küresel pazarlardaki rekabetçilik ve net ihracatçı konumuna geçiş bizim yapısal dönüşümümüzde en önemli yeri tutuyor ve bu konuda geniş vadede net politikaların uygulanmasına ihtiyaç olduğu görülüyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.