Aon’un Duygusal Sağlık 2019 Araştırması’na göre kurumların yüzde 81’i duygusal sağlığın önlerindeki üç sene boyunca kendileri için daha yüksek önceliğe sahip olacağını belirtiyor. Fiziksel sağlık kadar önemli olmaya başlayan duygusal sağlık alanında strateji uygulayan ya da planlayan şirketlerin sayısı ise her geçen gün artıyor.
 
Risk, emeklilik ve sağlık konularında veri ve analizlerden faydalanarak profesyonel hizmetler sunan Aon, Duygusal Sağlık Araştırması 2019’un sonuçlarını paylaştı. Son dönemlerde çalışan mutluluğu üzerindeki etkileriyle iş dünyasındaki önemini artıran duygusal sağlık, Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre iş, ilişkiler ve sağlık üzerinde doğrudan etki sahibi oluyor. Günümüzde finansal, sosyal ve duygusal sağlığın “refah” çatısı altında değerlendirildiğini belirten araştırmada refahın tanımıysa “Bir kurum ya da bireyin uygun düzeyde sağlık ve performansa ulaşabilmesine yönelik yeterli kaynak, fırsat ve etkenin dengeli bir şekilde bulunma hali” olarak yapılıyor.

Kurumların yüzde 58’i duygusal sağlık stratejisi uyguluyor
2019’un ilk çeyreğinde 10 ülkeden insan kaynakları, finans ve risk yönetimi uzmanlarının duygusal sağlık hakkındaki görüşlerine yer veren araştırmaya göre kurumların yüzde 58’i halihazırda çalışan refahına yönelik kurumsal bir stratejiye sahip olduğunu ya da söz konusu strateji üzerine çalıştığını ifade ediyor. Refah stratejilerinin yüzde 30’unun en az bir duygusal sağlık bileşenine sahip olduğunu ortaya koyan araştırmada kurumların yalnızca yüzde 35’inin küresel bir duygusal refah stratejisine sahip olduğu da belirtiliyor.
 
Açıklık kültürü yaratmak duygusal sağlık etkileşimi için önemli
Duygusal sağlığın hem çalışanlar hem de işverenler için her geçen gün önemini artırdığına dikkat çeken Aon Türkiye Sağlık ve Emeklilik Çözümlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinem Yalçın, araştırma sonuçlarıyla ilgili şu görüşü paylaşıyor: “Elimizdeki veriler duygusal sağlık stratejilerini uygulamak ya da geliştirmek isteyen işverenlerin yapısal bir yaklaşım benimsemelerinin faydalı olacağını gösteriyor. Bölgesel, ülke bazlı ve küresel veriler analiz edilerek kurumlara en uygun fayda ve hizmetler sunulabilir. Duygusal sağlık stratejilerinin uygulanmasında çalışanlarla etkileşimi güçlendirecek bir iletişim dilini benimsemek de büyük önem taşıyor. Çalışanların kendi duygusal sağlıkları konusunda işverenleriyle iletişime geçmekten korkmamaları gerekiyor. Oluşturulacak ‘açıklık’ kültürüyle bu alandaki şüphe ve endişelerin önüne geçilebilir. Günün sonunda iyi bir duygusal sağlığın çalışanlar üzerinde çok büyük bir etkisi oluyor.”
 
Duygusal sağlık stratejilerinin önündeki en büyük engel bütçe kısıtlamaları
Araştırmaya göre işverenlerin yüzde 86’sı duygusal sağlığı genel çalışan refahının temelini oluşturan üç ana etkenden biri olarak görüyor. Araştırma katılımcılarının yüzde 80’iyse diledikleri duygusal sağlık stratejilerini uygulamaları için gereken bütçeden yoksun olduğunun altını çiziyor. Araştırmaya görüş veren kurumların yarısı çalışanlarına konumlarının yüzde 25’inden azında duygusal refah programları sunduğunu belirtirken, yüzde 29’luk bir kesim duygusal sağlık programlarının başarısını ya da faydasını takip etmediğini ifade ediyor. 
 
Duygusal sağlık önceliği artacak
Katılımcıların yüzde 85’i işverenlerin, çalışanların duygusal sağlığını desteklemede önemli bir rolü olduğunu düşünmesine rağmen iş liderlerinin yüzde 10’unun duygusal sağlığa ilişkin ya çok az ya da yok denecek seviyede kavrayışa sahip olduğu düşünülüyor. Kurumların yüzde 81’i ise duygusal sağlığın önlerindeki üç sene boyunca kendileri için daha yüksek önceliğe sahip olacağını söylüyor.

Perakende sektörü duygusal sağlık stratejilerinde zirvede
Duygusal sağlığa yapılan yatırımlar, sektör bazında da farklılık gösteriyor. Araştırmaya göre perakende sektörü yüzde 83 oranla kurumsal refah stratejisine sahip olma ya da halihazırda buna yönelik plan yapma açısından öne çıkıyor. Gıda sektöründeyse bu oran yüzde 33’te kalıyor. 10 binden az çalışana sahip şirketlerin yüzde 51’inde kurumsal refah stratejisi uygulanır ya da planlanırken 100 bin ve daha fazla çalışana sahip şirketlerde bu oran yüzde 78’e çıkıyor. 50 ya da daha fazla ülkede faaliyet yürüten şirketleri diğer şirketlere kıyasla yüzde 65 oranında daha fazla kurumsal refah stratejisi uygulama etkinliğine sahip.
 
İşveren eğitici ve destekleyici rolde olmalı
Duygusal sağlığa destek açısından katılımcıların yüzde 64’ü işverenin “eğitici bir role ve/veya düşük maliyetli destek programları” uygulaması gerektiğini belirtirken, yüzde 21’lik kesim ise duygusal sağlığın çalışanlar için günlük bir sorun olmasını engellemeye yönelik işveren fonlu programların sunulması gerektiğini söylüyor. Yüzde 14’lük bir kesimse işverenin çalışanların duygusal sağlığına yönelik günlük destek sunma sorumluluğuna sahip olmadığını ifade ediyor.
 
Duygusal sağlık stratejilerinde en önemli gerekçe çalışan bağlılığı
Aon’un Duygusal Sağlık 2019 Araştırması’nda katılımcılara küresel duygusal sağlık stratejileri açısından kurumsal hedefleri de soruldu. Katılımcıların yüzde 91’i, çalışan bağlılığını artırmak ve yetenek stratejisine destek sunmak için duygusal sağlık stratejisi uyguladığını belirtirken, yüzde 90’lık kesim çalışanların duygusal açıdan sağlıklı olması hedefinin bu stratejilerin oluşmasındaki ana etken olduğunu ifade ediyor. Üretkenliğin artması (yüzde 69), devamsızlık oranı (yüzde 52) de duygusal sağlık stratejileri uygulama gerekçeleri arasında yer alıyor.

Aon’un Duygusal Sağlık 2019 Araştırması’na göre kurumların yüzde 81’i duygusal sağlığın önlerindeki üç sene boyunca kendileri için daha yüksek önceliğe sahip olacağını belirtiyor. Fiziksel sağlık kadar önemli olmaya başlayan duygusal sağlık alanında strateji uygulayan ya da planlayan şirketlerin sayısı ise her geçen gün artıyor. Aon Türkiye Sağlık ve Emeklilik Çözümlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinem Yalçın duygusal sağlığın hem çalışanlar hem de işverenler için her geçen gün önemini artırdığına dikkat çekiyor.


 


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın