23 Şubat 2020 tarihinde İran`ın Hoy kentinde 5.9 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş, deprem nedeniyle bölgede 25 kişi yaralanmıştır. Bu deprem, başta Van olmak üzere, Iğdır, Kars, Hakkari ve Ağrı illerinde kuvvetli bir biçimde hissedilmiş, Van`ın Başkale ilçesi, Kaşkol, Güvendik, Özpınar ve Gelenler köylerinde üçü çocuk olmak üzere toplam 9 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 37 vatandaşımızın ise yaralı olduğu; yurttaşlarımızın geçim kaynağı olan çok sayıda hayvanın da yaşamını yitirdiği haberi gelmiştir.

Deprem ülkemiz için yeni bir kavram değildir. Aktif fay hatları bulunması nedeniyle sıklıkla deprem gerçekleşen bir ülke olmamıza rağmen,  depreme hazırlık, afet yönetimi ve deprem sonrası önlemler konusunda kayda değer bir ilerleme sağlayamayan anlayış nedeniyle belli büyüklüğün üzerindeki her depremde maalesef can ve mal kaybı yaşanmaya devam etmektedir.

22 Ocak 2020`de Manisa`da, 24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ`da ve son olarak 23 Şubat`ta Van`da yaşadığımız depremler, ne yazık ki, yıllardır alınmayan afet önlemlerini yeniden ve yeniden acı bir şekilde hatırlatmıştır. Merkezi ve yerel yöneticilerin, kent ve çevre politikalarını ‘çılgın` mega projelere odaklayan, afet riski altındaki kentlerin durumunu görmezden gelen, “İmar Affı” gibi yasal düzenlemelerle riskli yapıları hiçbir denetime tabii tutmadan belirli bir ücret karşılığında affeden ve konut stokunu depreme hazır hale, bütüncül sakınım planları hazırlama, etkin afet yönetimi stratejilerini hayata geçirme gibi konuları öncelemeyen kent politikalarını benimsemiş olmaları, yaşanan bu acı sonucu kaçınılmaz kılmıştır.

Türkiye`nin modernleştiğini, deprem konusunda uluslararası çapta ilerleme sağlandığını iddia eden siyasi iktidarın söylemleri, kerpiç evler altında yaşamını yitiren yurttaş gerçeği ile birlikte geçerliliğini bir kez daha yitirmiştir.

Van`da ve öncesinde Elazığ`da yaşanan depremler, kırsal alanlarda da, yatay yapılaşma ve düşük yoğunluklu olmalarına rağmen en az kentlerimiz kadar afetlere karşı dirençsiz, dayanıksız olduğunu göstermiştir. Bu nedenle öncelik verilmesi gereken temel sorun alanı, dikey-yapay yapılaşma değil, afet gerçeğini gözardı ederek, plansız yapılaşmayı teşvik eden yönetim anlayışı  sorunudur. Yaşanan son depremler, planlı yaklaşıma kent-kır ayrımı olmaksızın duyulan gereksinimi ve kamusal kaynakların bu çerçevede rasyonel yönetiminin gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak bizler, Anayasanın 56. Maddesi ile tanımlanan “herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı” bulunduğu kabulüne dayanarak, 1. derece deprem kuşağı üzerinde  yer alan ülkemiz topraklarından sorumlu tüm kamu kurum ve kuruluşlarını bir kez daha ve ivedilikle göreve ve işbirliğine davet ediyoruz.

Son olması dileğiyle, depremde kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımızı ve İran`da hayatını kaybeden komşularımızı rahmetle anıyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB Şehir Plancıları OdasıOcak 2020`den bu yana deprem hafızamızı tekrar acı bir şekilde  tazeledik. 23 Ekim 2011 günü Van 25 saniye boyunca 7.2 şiddetinde sallanmış, 2262 bina yıkılmış  ve 601 ölü, 4152 yaralı ile Cumhuriyet tarihinin Anadolu`daki en büyük depremlerinden biri olarak kayda geçmişti. 


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın