Özellikle kış aylarında birçoğumuz evimizi havalandırmayı ihmal ediyoruz. Dışarının soğuğunu evimize taşımak istemiyor, pencereleri açsak bile kısa sürede kapatıp ortamı yeterince havalandırmıyoruz. Oysa havalandırılmayan ortamlarda bulunan ve hızlıca çoğalan mantarlar, akarlar ve artıkları, küfler, bakteriler, özellikle verem mikrobu ve virüsler sağlığımızı tehdit ediyor.

Havalandırılmayan ortamların hastalıklara davetiye çıkardığını söyleyen DoktorTakvimi.com uzmanlarından Prof. Dr. Demet Karnak, “Konuşma, öksürme ve hapşırmakla ağzımızdan çıkan yüzlerce bazen binlerce parçacığın içinde basil, bakteri ve virüsler bulunur. Bunlara damlacık çekirdeği adı verilir. Bunlar da ortam havasında saatlerce asılı kalabilir. Tıbbi kaynaklar bir saat için bulunulan ortamın 6 kez cam açılarak havalandırılmasını öneriyor. Ancak dış ortam kirliliği, havanın soğukluğu, bazen klima varlığı ve camların açılıp kapanmaya uygun yapılmaması buna engel oluyor. Havalandırması pek mümkün olmayan asansörler, umumi tuvaletler, aşağıya doğru olan iki katlı evler, bilardo-bowling-oyun salonları ve bar gibi gece çalışan işyerleri bulaş için daha tehlikeli boyut oluşturuyor” diyor.

Hayatımızın büyük bölümünün okul, işyeri, toplu taşıma araçları, sağlık kuruluşları, alışveriş merkezleri ve kahvehane gibi kapalı mekanlarda geçtiğine dikkat çeken Prof. Dr. Karnak, bu ortamlar ve özellikle damlacık çekirdeklerinin solunmasının hastalıkların bulaşmasını ve yayılmasını kolaylaştırdığının altını çiziyor. Prof. Dr. Karnak, özellikle bireysel araç kullanımında havalandırmaya dikkat edilmediği durumlarda da kişinin kendi içtiği sigara ve hastaysa konuşma ve öksürmeyle çıkan damlacık çekirdeklerinin araç içinde bulunan kişiler için hayati tehdit oluşturduğunu ifade ediyor.

İdeal ortam ısısı 19-23 derece arası

Soğuk algınlığının soğukla burun arkası, gırtlak ve soluk borusunun örten dokudaki tüycüklerin ve hücrelerin soğuk esnasında devre dışı kalması, virüslerin buraya yerleşip, çoğalıp istila etmesi sonucu ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Demet Karnak, hastalığın belirtilerinin ise nezle, boğaz ağrısı, hapşırma ve öksürme olduğunu söylüyor. “Üşümek ve soğuk almak böyle bir etki yapsa da bundan değil, virüs almaktan veya vücuttan çok solunum yollarını üşütmekten korkmalısınız” diyen Prof. Dr. Karnak, bu nedenle bulunulan ortamın en uygun ısıda olması gerektiğinin altını çiziyor. Ancak en uygun ısıyı yani 19-23 dereceyi korumak ve havalandırmayı ya da oksijen dengesini sağlamak her zaman mümkün olmayabiliyor. Prof. Dr. Karnak, ev ortamında annelerin, okulda öğretmenlerin, işyerlerinde ise idarecilerin bu konulara mutlaka dikkat etmesi gerektiğini söylüyor.

Yüksek ısı ve nem alerjenlerin üremesine neden olabilir

Havasız ev ortamı ve temizlenmeyen evler alerjik hastalıklara da davetiye çıkarıyor. Özellikle duyarlı kişilerde akarların artıklarının solunması veya ev hayvanı varlığı astım alerjik rinit ve burun polipi gibi nefes almaya engel durum yarattığını hatırlatan Prof. Dr. Karnak, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu hastalıklar ileride ciddi solunum yetmezliğine ve kalp hastalıklarına neden olabilir. Yüksek ısı ve nem akarlar, alerjen küf mantarlarının üremesine ortam hazırlayacağından, nem %45 civarında tutulmalı ve ısı 25 dereceyi geçmemeli. Ayrıca ortamın havalandırmayla oksijenlenmesi şart!”

Klima temizliğine dikkat!

Ev temizliğinde ve özellikle sağlık kuruluşları gibi toplu yaşam alanlarında ıslak temizlik tercih edilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Demet Karnak, “Bu da ıslak paspaslama ve havaya toz kaldırmayan tozları suya hapseden vakum süpürgeleriyle olur. Klimada üreyen bakteriler ve buna bağlı zatürre türleri bulunur Bu nedenle, ev ve araç klimalarına dikkat edilmeli, bunların temizlik ve bakımına özen göstermelidir. Özellikle bu aylarda hassas kişiler ve hasta kişiler maske takmalı, kâğıt mendil kullanımı ve imhası, el yıkama ve el dezenfektanı kullanma gibi damlacık yayılımını önleyici önlemlere dikkat edilmelidir” diyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın